Bölükbaşı, Meclis kürsüsünde yaptığı konuşma nedeniyle hapse atılan ilk siyasetçiydi.
Osman Bölükbüşı... Vekil seçildiğinde cezaevindeydi, o da yeminini koğuşta kurulan temsili kürsüde yaptı.
ANKARA MERKEZ CEZAEVİ 10. KOĞUŞU’NDA MAHKÛMLARIN ÖNÜNDE MİLLETVEKİLİ YEMİNİ
Bölükbaşı; Seçim günü hapiste olduğu için milletvekili yeminini Ankara Merkez Cezaevi 10. Koğuşu’nda mahkûmların önünde yaptı.
Sonradan Osman Bölükbaşı bu konuda anılarını Kırşehirli gazeteci Şevket Güner’e şöyle anlatacaktı:
“Demokrat Parti hiçbir suçumun olmamasına rağmen eleştirilerime tahammül göstermediği için Meclis’in manevi şahsiyetine tahkir suçlamasıyla beni cezaevine koydu. Partime de kapatma davası açtı. Beni cezaevinde ilk ziyaret eden CHP Genel Başkanı İsmet Paşa olmuştu. İsmet Paşa’yla cezaevinde yarım saat baş başa görüştük. Beni yargılatmak için bütün Türkiye’de görev yapan hakim ve savcıları incelemişler Manisa’nın Nazilli ilçesinde görev yapan Kırşehirli Nazım Baytok adındaki genç bir hakime beni yargılattırmaya başladılar. Beni yargılayan hakimi Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı yaptılar. Hakim’e dedim ki ‘Ey Memleketin gafil evladı benim suçumu söyle, beni hangi suçtan, hangi maddeden yargılayacaksan ondan sonra yargıla. Beni bir Kırşehirli’ye, bir Kırşehirli Hakime yargılattırmak istiyorlar. Bu sözlerimden sonra hakim de ‘görülen lüzum üzerine’ diyerek görevinden ve mesleğinden istifa ederek Ankara’dan İstanbul’a göçtü. Partimin kapatma davası da bu arada devam ediyordu. 27 Ekim 1957 tarihinde seçimler yapıldı. Kırşehirliler beni cezaevinden çıkarmak ve Meclis’e taşımak için çok büyük mücadele ettiler ve başardılar. Benimle birlikte Osman Canatan, Hayri Çopuroğlu, Fazıl Yalçın, yüzde 63.1 oranında oyla Milletvekili seçildiler. Ben de cezaevinde iken yeniden milletvekili seçildim. 1 Kasım 1957 günü yemin töreni için toplanan Meclis’te sıra Kırşehir’e geldiğinde Meclis Başkanı Refik Koraltan benim ismimi okutmadı, atladı. CHP’liler ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partililer itiraz ettiler. Benim de seçildiğimi, yemin etmem gerektiğini söylediler. Meclis Başkanı Koraltan daha sonra ismimi okudu, kürsüye davet etti, ben cezaevinde olduğum için yemin edememiştim. Ben de Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde geniş bir alanda, yüzlerce mahkûmun karşısında büyük bir masanın üzerine Türk Bayrağımızı serdim, karşıma Büyük Atatürk’ün Büstünü koydum, sağ elimin altına Kur’anı Kerim’i koyarak, ‘Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayas ay a sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim’ diyerek yemini ettim. Bütün mahkûmlar gözyaşlarına boğulup ağlamışlardı. Yemin töreninden bir ay sonra 30 Kasım 1957 günü cezaevinden tahliye edildim ve doğruca soluğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde aldım, burada da yemin ettim. Bütün Meclis yeminimi pür dikkat dinledi ve beni ayakta alkışladılar. Biz de demokrasinin her şeyiyle oturtulmasını, hizmetlerin adil olarak yapılmasını, büyük Atatürk’ün hayali olan demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesinde kalkınmış, müreffeh bir Türkiye olmasını haykırıyorduk. Ancak buna Demokrat Parti’nin tahammülü yoktu. Yani bu konuda biz kaybetmedik. Halka baskı ve zulüm uygulayan Demokrat Parti kaybetmişti. Eleştirilere tahammülü olmayanların böylesi görevlere gelmemesi gerektiğini hep söylerim"
Adnan Yılmaz