Veresiye defterleri hiç olmadığı kadar kabarık
Veresiye defterleri hiç olmadığı kadar kabarık
Ramazan Bayramı öncesinde alışveriş yoğunluğu yaşanırken bir de hayata tutunmaya çalışan ve bu nedenle bayram alışverişi unutmuş ve bakkala veresiye yazdırarak hayatta kalmaya çalışan önemli bir kesim var.
Ramazan Bayramı öncesinde alışveriş yoğunluğu yaşanırken bir de hayata tutunmaya çalışan ve bu nedenle bayram alışverişi unutmuş ve bakkala veresiye yazdırarak hayatta kalmaya çalışan önemli bir kesim var.
Malum her Ramazan bayramı öncesinde kent merkezinde alışveriş yoğunluğu yaşanır.Özellikle yeni kıyafet almak için vatandaşlar giysi mağazalarına yoğunlaşır.Ramazan Bayramında ayrıca bayram şekeri, tatlı ya da baklava gibi ürünlere de yoğun bir ilgi olur.Kırşehir'de bayram nedeniyle terzilerde de ciddi bir yoğunluk yaşanıyor.Göreceli olarak bayramlarda piyasa hareketlenir insanlar alışveriş yapar ve kuaförlerde boşluk bulmak oldukça güçtür.
Ancak bir de madalyonun bir diğer yüzü var.Emeklilerin ve asgari ücretlilerin açlık sınırının altında yaşadığı Türkiye'de hayatta kalmaya çalışan bir kesim de var.Ekonomik krizin parçaladığı aileler ve bu ailelerin trajik hayat hikayeleri de var.Perişan vaziyette ve yatağa aç giren çocuklar var.Bu durumun en iyi tespit edilebileceği mecralardan birisi de mahalle bakkalları.
Mahalle bakkallarını ziyaret ettiğinizde size hayatın tüm gerçekliğini gözler önüne seriyorlar.Çünkü peşin alışveriş yapamayacak durumda olan insanların kapısını en çok çaldığı yerdir mahalle bakkalları.Size öyle trajik ve zor durumda olan ailelerin hikayelerini anlatırlar ki hayata bakışınız değişir ve hiçbirşeyin toz pembe olmadığını anlarsınız.
Kırşehir'de veresiye borçları sildirme faaliyeti sırasında ihtiyaç sahibi insanları belirlemek istediğinizde mahalle bakkalları size o ailenin hikayesini de anlatıyor ki yüreğiniz parçalanıyor.
Birisi borcumuzu öder de birşeyler alabilirim diye bekleyen kadınlar, bakkala sadece 100 ekmek ve 1 koli yumurta borcu bulunan insanlar...
Petlas'tan atıldığı için 3 çocuklu ailesini geçindirmeye çalışan para bulamadığı için bakkala gelmeye utanan babalar...
Eşi tarafından terk edilmiş 2 çocuğu ile ortada kalmış ve bakkala on binlerce lira borçlanmış anneler...
Bakkala sadece temel gıda ihtiyaçları için borçlanmış ve onu da ödemekte zorlanan emekliler...
Veresiye defteri 312 bin TL'ye ulaşmış ve bazıları alacağından vazgeçmiş bakkallar...
Tüm bunları dinlediğinizde bu mahalle bakkalları olmasa insanlar ne halde olur diye de düşünüyorsunuz.
Veresiye borcu ödenen bir anneyi arayan bakkal , ''bak borcun ödendi'' gelip alışveriş yapabilirsin diye aradığında bile karşı tarafın, ''abi ben geleceğim borcumu öderim'' dediği ve nasıl bir buhran içinde olduğunu gördüğünüzde hayretler içerisinde kalıyorsunuz.
Ne hayatlar var ne hayatlar diyerek ülkenin geldiği duruma üzülüyorsunuz.
Kırşehir böyleyse büyükşehirlerde insanlar nasıl yaşıyor diye kendinize soruyorsunuz.
Kırşehir, küçük ve henüz toplumsal yozlaşmanın tam olarak etkilemediği; paylaşım ve yardımlaşma kültürünün devam ettiği bir Anadolu kenti.
Peki ya büyükşehirler...
Ama ülkeninin gündemi değişmiş ya da değiştirilmeye çalışılıyor.
Gerçekler görmezden geliniyor ya da insanlara başka bir hayat algısı kazandırılmaya çalışılıyor.
Gerçek şu ki ; toplumun önemli bir kesimi gözden çıkarılmış ve kendi başına bırakılmış bir halde.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.