Türkiye'de Çöken Ekonomi ve Askıda Ekmek

EKONOMİ 05.11.2020 - 11:04, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

Türkiye'de Çöken Ekonomi ve Askıda Ekmek

Geçtiğimiz günlerde Cumhur İttifakı çok enteresan bir fikir ayrılığı yaşandı. Konu ülkedeki binlerce insan için önemli fakat bir fikir ayrılığı konusu olabilmesi için oldukça basitti. Cumhur İttifakının “EKMEK” konusunda farklı düşündüğünü gördük. MHP, her ne kadar üstü örtülmeye çalışılsa da ülkedeki ekonomik krizin farkında olarak, büyük olasılıkla vatandaşların bir kuru ekmeğe bile muhtaç hale geldiğinin fikri ve manevi baskısının tesiri ile esasında çok önemli bir girişim başlattı. Uygulamanın adı malumunuz olduğu üzere “askıda ekmek”! Yani MHP eve ekmek götüremeyen binlerce işsiz ve yardıma muhtacın farkında ve idrakinde olarak güzel bir çalışma başlattı. Durum bir iki yerde Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı olan Sayın Erdoğan’a soruldu. Zira Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasının dışında biliyorsunuz ki aynı zamanda Ak Partinin de genel başkanı olduğundan partisinin 7. Olağan kongresi için Malatya’ya gittiğinde kalabalıktan bir esnaf “eve ekmek götüremiyoruz” diye bağırmış ve bir anda Türkiye bu olaya kilitlenmişti. Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan buna; "Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye'de var mı?” diye cevap verdi. Buna bir iki cılız ses dışında kimse açıkça “yok mu?” diyemedi, hatta muhtaç insanlar için askıda ekmek uygulamasını başlatan MHP dahi beka(!) nedeniyle “biz ekmekleri askıya kim için asıyoruz o zaman?” dahi maalesef diyemedi.   Aslında her ne kadar ülkede her şey güllük gülistanlık gösterilemeye çalışılsa da herkes neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Ancak “terzi” masalındaki gibi cesur bir çocuğun çıkıp kral çıplak demesinin bile yetmeyeceği bir korku ve endişe suskunluğunda boğulmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde Metropoll anket şirketi ekonomiye ilişkin bir anket sonucu açıkladı. MetroPoll'ün Ekim ayı araştırma raporlarına göre halkın yüzde 78.1'i ekonomideki gidişatın kötü olduğunu söylüyor. Yüzde 78'e göre kötü gidişatın nedenleri ise şöyle dağılıyor:   60,2 ; yanlış ekonomi politikaları 45,9 ; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 45    ; Liyakatsiz ( ehil olmayan ) ekonomi yönetimi 22,7 ; Dış güçlerin etkisi    Görülen o ki sadece hükümete muhalif kesimler değil, bizzat Cumhur İttifakı taraftarı Ak Partili ve MHP’li insanlarımız da ekonomiden memnun değiller. Yandaş medya ve tek merkezli hükümet organları her ne kadar aksini ısrarla kamuoyuna pompalasa, her şeyi güllük gülistanlık göstermeye çalışsalar da hepimiz aynı ülkede yaşıyor ve gayet iyi biliyoruz ki Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır. Yaşadığımız büyük krizi basit bir şekilde kur artışı olarak adlandırmak veya sebeplerini kolaya kaçarak hemen dış güçlere bağlamak ne kadar doğru olabilir ki sizce? Enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda kâbusa çeviren kapsamlı bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunuyoruz ve kim ne derse desin buna da cüzdanımızdan, mutfağımızdan ve midemizden daha da büyük bir delil, bir şahit yoktur.   Bu krizin asıl nedeni de iktidarı boyunca Ak Parti tarafından yürütülen basiretsiz ekonomik politikalardır. Pervasızca yapılan özelleştirmeler ve bunun sonucunda üretken ve kar getiren kamu kuruluşlarımızın büyük bir kısmının elden çıkarılması, elde kalan az sayıdaki kuruluşların da idari bütünlüklerinin parçalanması ile etkisizleştirilmesi hayati krizler doğurmuş, doğurmaya da devam etmektedir. Ülke her geçen gün rantiye bataklığına sürüklenmiş, üretim yeteneğimiz aşındırılmış, üretim-yatırım-tasarruf politikalarının yerini tüketim politikaları almış, tarım ve sanayi gibi üretken sektörler küçültülmüş, ülke kaynakları rant dağıtımı merkezli inşaat ve müteahhitlik işleri ile katma değeri düşük hizmetler sektörüne yönlendirilmiştir.   Türkiye ekonomisi uzun yıllardan bu yana dışa bağımlı bir yapıdadır. Üretim yerine dış kaynaklara dayalı ekonomimiz, sıcak para akışının kesildiği her durumda büyük krizlerle karşı karşıya gelmekte ve böylece yaşanan her kriz, halkımızın ve ülkemizin birikimlerinin yok olmasıyla sonuçlanmaya devam etmektedir. Ak Parti`nin özellikle de her seçim öncesinde tüketimi artırmaya yönelik savurgan siyaseti ve borçlanmayı özendiren kredi politikaları da krizin daha da büyümesine neden olan önemli faktörlerden olmuştur.   Ülkenin yaşadığı ekonomik krizin nedenini her defasında dış güçlere bağlayan ve ancak yastık altındaki dövizlerin bozdurulmasıyla bu krizden çıkış sağlanabileceğini iddia etmekten öteye reel çözüm politikaları üretemeyen Ak Parti’nin ekonomik krizle mücadele için ciddi bir strateji ve planları olmadığının en önemli delili açıklanan 100 Günlük İcraat Programı olmuştur. Her gün onlarca esnaf iflas edip kepenk kapatıyor. Tarım ise artık emeğin karşılığını alamadığı için ekimi bırakan ve hatta banka kredi borçları nedeniyle topraklarını bankalara teslim eden çiftçiler nedeniyle tarihte görülmemiş büyüklükte bir krizin ortasında.  Hayvancılık ise hükümetin yanlış politikaları nedeniyle uzun yıllardır perişanlık yaşamaya devam ediyor. Ak Parti döneminde kur politikası çökmüş ve Türk Lirası tarihinin en büyük değer kayıplarını yaşamış, yaşamaya da devam etmektedir. En basitinden tek örnekle izah edelim; 2009 yılında piyasaya sürülen 200 TL’ler o dönem 131 Dolar değerindeyken bugün ancak 25 Dolar civarı bir değerdedir. Dehşet küçülmeyi görebiliyor musunuz? Buna benzer daha pek çok örneklendirme yapabiliriz.   Resmi ve özel ekonomik araştırma raporlarındaki verilerle ekonominin durumu ile ilgili dokümanları incelediğimizde Ak Parti iktidarı döneminde üretim, istihdam ve büyüme grafiğinin hızla düşmeye devam ettiğini, dış borçların hızla arttığını, dış ticaret dengesinin bozulduğunu, özelleştirilmelerle kamunun kısa vadede sıcak para bulduğunu ancak uzun vadede zarar ettiğini yandaş medyanın tüm tozpembe yayınlarına rağmen açıkça görebilmek mümkündür. Her geçen gün artan işsizlik ve geçim sıkıntısını ise anlatmaya gerek yok, zira hepimiz aynı ülkede bu inkar edilemez gerçeğin zaten tam ortasında yaşıyoruz.   TÜİK verilerine göre Türkiye’de işsizlerin sayısı 4 milyonun üzerinde. Yani çalışması gereken 4 milyon kişi çalışamıyor. Yani gelirleri olmadığı için “evlerine ekmek götüremiyorlar”. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye'de var mı?” sorusunun cevabı bu olabilir mi bilemiyorum ama MHP’nin “eve ekmek götüremeyenler” için başlattığı askıda ekmek uygulamasının bilhassa kaya gibi bir ülke gerçeği olan işsiz, fakir ve gariban milyonları sevindirdiği bir gerçek. “Beka” hususunda ortak paydada buluşabilen MHP ve Ak Parti görülen o ki “ekmek” hususunda ortak paydada buluşabilmiş gözükmüyorlar! Bir kuru ekmeği bölüşebilmek bile bazen zor olabiliyor. Oysa üstat Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi; “Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir.”    “Umut, yoksulun ekmeğidir.” Thales                                                                                         Av. Bülent DEMİRBAŞ                         

Geçtiğimiz günlerde Cumhur İttifakı çok enteresan bir fikir ayrılığı yaşandı. Konu ülkedeki binlerce insan için önemli fakat bir fikir ayrılığı konusu olabilmesi için oldukça basitti. Cumhur İttifakının “EKMEK” konusunda farklı düşündüğünü gördük. MHP, her ne kadar üstü örtülmeye çalışılsa da ülkedeki ekonomik krizin farkında olarak, büyük olasılıkla vatandaşların bir kuru ekmeğe bile muhtaç hale geldiğinin fikri ve manevi baskısının tesiri ile esasında çok önemli bir girişim başlattı. Uygulamanın adı malumunuz olduğu üzere “askıda ekmek”! Yani MHP eve ekmek götüremeyen binlerce işsiz ve yardıma muhtacın farkında ve idrakinde olarak güzel bir çalışma başlattı. Durum bir iki yerde Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı olan Sayın Erdoğan’a soruldu. Zira Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasının dışında biliyorsunuz ki aynı zamanda Ak Partinin de genel başkanı olduğundan partisinin 7. Olağan kongresi için Malatya’ya gittiğinde kalabalıktan bir esnaf “eve ekmek götüremiyoruz” diye bağırmış ve bir anda Türkiye bu olaya kilitlenmişti. Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan buna; "Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye'de var mı?” diye cevap verdi. Buna bir iki cılız ses dışında kimse açıkça “yok mu?” diyemedi, hatta muhtaç insanlar için askıda ekmek uygulamasını başlatan MHP dahi beka(!) nedeniyle “biz ekmekleri askıya kim için asıyoruz o zaman?” dahi maalesef diyemedi.

 

Aslında her ne kadar ülkede her şey güllük gülistanlık gösterilemeye çalışılsa da herkes neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Ancak “terzi” masalındaki gibi cesur bir çocuğun çıkıp kral çıplak demesinin bile yetmeyeceği bir korku ve endişe suskunluğunda boğulmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde Metropoll anket şirketi ekonomiye ilişkin bir anket sonucu açıkladı. MetroPoll'ün Ekim ayı araştırma raporlarına göre halkın yüzde 78.1'i ekonomideki gidişatın kötü olduğunu söylüyor. Yüzde 78'e göre kötü gidişatın nedenleri ise şöyle dağılıyor:

 

  • 60,2 ; yanlış ekonomi politikaları
  • 45,9 ; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
  • 45    ; Liyakatsiz ( ehil olmayan ) ekonomi yönetimi
  • 22,7 ; Dış güçlerin etkisi

 

 Görülen o ki sadece hükümete muhalif kesimler değil, bizzat Cumhur İttifakı taraftarı Ak Partili ve MHP’li insanlarımız da ekonomiden memnun değiller. Yandaş medya ve tek merkezli hükümet organları her ne kadar aksini ısrarla kamuoyuna pompalasa, her şeyi güllük gülistanlık göstermeye çalışsalar da hepimiz aynı ülkede yaşıyor ve gayet iyi biliyoruz ki Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır. Yaşadığımız büyük krizi basit bir şekilde kur artışı olarak adlandırmak veya sebeplerini kolaya kaçarak hemen dış güçlere bağlamak ne kadar doğru olabilir ki sizce? Enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda kâbusa çeviren kapsamlı bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunuyoruz ve kim ne derse desin buna da cüzdanımızdan, mutfağımızdan ve midemizden daha da büyük bir delil, bir şahit yoktur.

 

Bu krizin asıl nedeni de iktidarı boyunca Ak Parti tarafından yürütülen basiretsiz ekonomik politikalardır. Pervasızca yapılan özelleştirmeler ve bunun sonucunda üretken ve kar getiren kamu kuruluşlarımızın büyük bir kısmının elden çıkarılması, elde kalan az sayıdaki kuruluşların da idari bütünlüklerinin parçalanması ile etkisizleştirilmesi hayati krizler doğurmuş, doğurmaya da devam etmektedir. Ülke her geçen gün rantiye bataklığına sürüklenmiş, üretim yeteneğimiz aşındırılmış, üretim-yatırım-tasarruf politikalarının yerini tüketim politikaları almış, tarım ve sanayi gibi üretken sektörler küçültülmüş, ülke kaynakları rant dağıtımı merkezli inşaat ve müteahhitlik işleri ile katma değeri düşük hizmetler sektörüne yönlendirilmiştir.

 

Türkiye ekonomisi uzun yıllardan bu yana dışa bağımlı bir yapıdadır. Üretim yerine dış kaynaklara dayalı ekonomimiz, sıcak para akışının kesildiği her durumda büyük krizlerle karşı karşıya gelmekte ve böylece yaşanan her kriz, halkımızın ve ülkemizin birikimlerinin yok olmasıyla sonuçlanmaya devam etmektedir. Ak Parti`nin özellikle de her seçim öncesinde tüketimi artırmaya yönelik savurgan siyaseti ve borçlanmayı özendiren kredi politikaları da krizin daha da büyümesine neden olan önemli faktörlerden olmuştur.

 

Ülkenin yaşadığı ekonomik krizin nedenini her defasında dış güçlere bağlayan ve ancak yastık altındaki dövizlerin bozdurulmasıyla bu krizden çıkış sağlanabileceğini iddia etmekten öteye reel çözüm politikaları üretemeyen Ak Parti’nin ekonomik krizle mücadele için ciddi bir strateji ve planları olmadığının en önemli delili açıklanan 100 Günlük İcraat Programı olmuştur. Her gün onlarca esnaf iflas edip kepenk kapatıyor. Tarım ise artık emeğin karşılığını alamadığı için ekimi bırakan ve hatta banka kredi borçları nedeniyle topraklarını bankalara teslim eden çiftçiler nedeniyle tarihte görülmemiş büyüklükte bir krizin ortasında.  Hayvancılık ise hükümetin yanlış politikaları nedeniyle uzun yıllardır perişanlık yaşamaya devam ediyor. Ak Parti döneminde kur politikası çökmüş ve Türk Lirası tarihinin en büyük değer kayıplarını yaşamış, yaşamaya da devam etmektedir. En basitinden tek örnekle izah edelim; 2009 yılında piyasaya sürülen 200 TL’ler o dönem 131 Dolar değerindeyken bugün ancak 25 Dolar civarı bir değerdedir. Dehşet küçülmeyi görebiliyor musunuz? Buna benzer daha pek çok örneklendirme yapabiliriz.

 

Resmi ve özel ekonomik araştırma raporlarındaki verilerle ekonominin durumu ile ilgili dokümanları incelediğimizde Ak Parti iktidarı döneminde üretim, istihdam ve büyüme grafiğinin hızla düşmeye devam ettiğini, dış borçların hızla arttığını, dış ticaret dengesinin bozulduğunu, özelleştirilmelerle kamunun kısa vadede sıcak para bulduğunu ancak uzun vadede zarar ettiğini yandaş medyanın tüm tozpembe yayınlarına rağmen açıkça görebilmek mümkündür. Her geçen gün artan işsizlik ve geçim sıkıntısını ise anlatmaya gerek yok, zira hepimiz aynı ülkede bu inkar edilemez gerçeğin zaten tam ortasında yaşıyoruz.

 

TÜİK verilerine göre Türkiye’de işsizlerin sayısı 4 milyonun üzerinde. Yani çalışması gereken 4 milyon kişi çalışamıyor. Yani gelirleri olmadığı için “evlerine ekmek götüremiyorlar”. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye'de var mı?” sorusunun cevabı bu olabilir mi bilemiyorum ama MHP’nin “eve ekmek götüremeyenler” için başlattığı askıda ekmek uygulamasının bilhassa kaya gibi bir ülke gerçeği olan işsiz, fakir ve gariban milyonları sevindirdiği bir gerçek. “Beka” hususunda ortak paydada buluşabilen MHP ve Ak Parti görülen o ki “ekmek” hususunda ortak paydada buluşabilmiş gözükmüyorlar! Bir kuru ekmeği bölüşebilmek bile bazen zor olabiliyor. Oysa üstat Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi; “Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir.” 

 

“Umut, yoksulun ekmeğidir.”

Thales

 

                                                                                      Av. Bülent DEMİRBAŞ                         

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.