Rusya Ukrayna'ya Neden Girdi?

DÜNYA 22.02.2022 - 13:01, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

Rusya Ukrayna'ya Neden Girdi?

Sovyetler Birliği döneminde SSCB ve Türkiye’nin kontrolünde olan Karadeniz Bölgesi, SSCB’nin dağılmasının ardından kapsam ve anlam bakımın büyük bir değişime uğradı.   Ukrayna ve Gürcistan’ın bağımsızlıklarını kazanması ile birlikte kıyıdaş ülke sayısının 6’ya çıkması ve Kırım gibi stratejik noktaların Ukrayna’da kalması ile birlikte Rusya’nın da iç çatışmalar ve ekonomik kriz içerisinde bulunması ile beraber NATO ve AB’nin bölgeye ilgisi arttı.   Türkiye ise Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin bölge üzerinde getirmiş olduğu denetim mekanizmasına sahip ülke olarak denge kurma görevi ile hareket etmekte ve çok sayıda işbirliği teşkilatı ile bunu sağlamayı amaçlamakta olsa da gelinen noktada bunun başarılı olmadığı görüldü.   Nitekim ABD önderliğindeki NATO’nun tüm baskılarına rağmen Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden taviz vermeyen Türkiye, Rusya ve Karadeniz Bölgesi’nin güvenliğinin de en büyük garantörü pozisyonunda.   Çünkü Türkiye, Karadeniz’in büyük güçlerin donanma ve hava unsurlarının adeta kol gezdiği ve çatışmanın eşiğinde bir bölge olmasını kendi güvenliği için de büyük tehdit olarak görüyor.   AB ve NATO genişlemeleri ile birlikte Romanya ve Bulgaristan’ın Atlantik Bloğuna dahil olmasına ses çıkaramayan Rusya, Gürcistan’ın NATO’ya üye olmasının kendi güvenliği için büyük bir tehdit olarak gördüğü için 2008 yılında bu ülkeye Güney Osetya gibi çatışma bölgelerini gerekçe göstererek müdahale etmiş ve burada kontrolü sağlamıştı.   ABD'yi Gürcistan'da test eden ve bu testte başarılı olan Rusya, aynı sürecin bu kez Ukrayna'da baş göstermesi ile birlikte Rus etnik gruplarına yönelik güvenlik endişelerini gerekçe göstererek Donbas ve Lugansk gibi bölgelere müdahale etmiş hatta Kırım’ı ilhak etmişti.   Kırım’ın ilhakının ardından bölgedeki güç dengesi de Rusya lehine değişti.Çünkü Kırım aynı zamanda birçok NATO üssüne yakın bir mesafede bulunan hava ve deniz üssü pozisyonunda.   İç çatışma ve Ekonomik kriz nedeniyle Romanya ve Bulgaristan’ın NATO’ya dahil olmasına sesini çıkaramayan Rusya, Putin yönetimi ile birlikte önce ekonomik gelişim sağlamış ve bu gelişimini savunma alanına da yöneltmişti.   Böylece Rusya, yavaş yavaş eski gücünü toparlamaya başlamış ve Gürcistan ile Ukrayna’nın NATO’ya dahil olmasının önüne geçmiştir.Çünkü bu durumu kendisi için büyük bir güvenlik tehdidi olarak görmektedir.Çünkü Rusya, ABD liderliğindeki NATO ve AB’nin Rusya’yı çevreleme politikası olduğunu düşünmekte ve Rusya Federasyonu içerisindeki diğer özerk bölgelerde ortaya çıkabilecek bağımsızlık girişimlerinin de önüne geçmek istemekte.   Sonuç olarak Rusya, tıpkı Gürcistan’da olduğu Ukrayna’da da süreci kendi lehine çevirmeyi başardı ve Ukrayna’ya girdi.Bu süreçten sonra Ukrayna’nın NATO’ya dahil olması pek de söz konusu değil.   Hatta Rusya, ABD ile oturduğu anlaşma masasında NATO’nun Romanya ve Bulgaristan’dan da çekilmesini istiyor.Tabi ABD’nin bunu kabul etmesi mümkün değil.Hatta ABD bölgedeki askeri varlığını artırma niyetinde, artırmaya da devam ediyor.   Tüm bu gelişmeler Türkiye için de çok önemli bir güvenlik sorunu hatta Ortadoğu’daki gelişmelerden daha önemli.O nedenle Türkiye bölgede bir denge kurma derdinde.NATO üyesi Türkiye’nin Rusya ile de ilişkileri var, Ukrayna ile de.Hatta Ukrayna’ya askeri destek de veriyor.Yani Türkiye, Rusya’nın da çok fazla haddini aşmasını istemiyor.   Karadeniz Havzası, kapalı bir havza olsa da bölge üzerindeki gelişmeler küresel bir mesele haline gelmiş durumda.Çünkü bölgedeki kontrolü elinde bulunduran güç aynı zamanda enerji hatlarını da kontrol etmiş olacak.O nedenle ilerleyen süreçte bölgedeki tansiyon giderek daha da artacak gibi görünüyor. Ömer Duran  

Sovyetler Birliği döneminde SSCB ve Türkiye’nin kontrolünde olan Karadeniz Bölgesi, SSCB’nin dağılmasının ardından kapsam ve anlam bakımın büyük bir değişime uğradı.

 

Ukrayna ve Gürcistan’ın bağımsızlıklarını kazanması ile birlikte kıyıdaş ülke sayısının 6’ya çıkması ve Kırım gibi stratejik noktaların Ukrayna’da kalması ile birlikte Rusya’nın da iç çatışmalar ve ekonomik kriz içerisinde bulunması ile beraber NATO ve AB’nin bölgeye ilgisi arttı.

 

Türkiye ise Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin bölge üzerinde getirmiş olduğu denetim mekanizmasına sahip ülke olarak denge kurma görevi ile hareket etmekte ve çok sayıda işbirliği teşkilatı ile bunu sağlamayı amaçlamakta olsa da gelinen noktada bunun başarılı olmadığı görüldü.

 

Nitekim ABD önderliğindeki NATO’nun tüm baskılarına rağmen Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden taviz vermeyen Türkiye, Rusya ve Karadeniz Bölgesi’nin güvenliğinin de en büyük garantörü pozisyonunda.

 

Çünkü Türkiye, Karadeniz’in büyük güçlerin donanma ve hava unsurlarının adeta kol gezdiği ve çatışmanın eşiğinde bir bölge olmasını kendi güvenliği için de büyük tehdit olarak görüyor.

 

AB ve NATO genişlemeleri ile birlikte Romanya ve Bulgaristan’ın Atlantik Bloğuna dahil olmasına ses çıkaramayan Rusya, Gürcistan’ın NATO’ya üye olmasının kendi güvenliği için büyük bir tehdit olarak gördüğü için 2008 yılında bu ülkeye Güney Osetya gibi çatışma bölgelerini gerekçe göstererek müdahale etmiş ve burada kontrolü sağlamıştı.

 

ABD'yi Gürcistan'da test eden ve bu testte başarılı olan Rusya, aynı sürecin bu kez Ukrayna'da baş göstermesi ile birlikte Rus etnik gruplarına yönelik güvenlik endişelerini gerekçe göstererek Donbas ve Lugansk gibi bölgelere müdahale etmiş hatta Kırım’ı ilhak etmişti.

 

Kırım’ın ilhakının ardından bölgedeki güç dengesi de Rusya lehine değişti.Çünkü Kırım aynı zamanda birçok NATO üssüne yakın bir mesafede bulunan hava ve deniz üssü pozisyonunda.

 

İç çatışma ve Ekonomik kriz nedeniyle Romanya ve Bulgaristan’ın NATO’ya dahil olmasına sesini çıkaramayan Rusya, Putin yönetimi ile birlikte önce ekonomik gelişim sağlamış ve bu gelişimini savunma alanına da yöneltmişti.

 

Böylece Rusya, yavaş yavaş eski gücünü toparlamaya başlamış ve Gürcistan ile Ukrayna’nın NATO’ya dahil olmasının önüne geçmiştir.Çünkü bu durumu kendisi için büyük bir güvenlik tehdidi olarak görmektedir.Çünkü Rusya, ABD liderliğindeki NATO ve AB’nin Rusya’yı çevreleme politikası olduğunu düşünmekte ve Rusya Federasyonu içerisindeki diğer özerk bölgelerde ortaya çıkabilecek bağımsızlık girişimlerinin de önüne geçmek istemekte.

 

Sonuç olarak Rusya, tıpkı Gürcistan’da olduğu Ukrayna’da da süreci kendi lehine çevirmeyi başardı ve Ukrayna’ya girdi.Bu süreçten sonra Ukrayna’nın NATO’ya dahil olması pek de söz konusu değil.

 

Hatta Rusya, ABD ile oturduğu anlaşma masasında NATO’nun Romanya ve Bulgaristan’dan da çekilmesini istiyor.Tabi ABD’nin bunu kabul etmesi mümkün değil.Hatta ABD bölgedeki askeri varlığını artırma niyetinde, artırmaya da devam ediyor.

 

Tüm bu gelişmeler Türkiye için de çok önemli bir güvenlik sorunu hatta Ortadoğu’daki gelişmelerden daha önemli.O nedenle Türkiye bölgede bir denge kurma derdinde.NATO üyesi Türkiye’nin Rusya ile de ilişkileri var, Ukrayna ile de.Hatta Ukrayna’ya askeri destek de veriyor.Yani Türkiye, Rusya’nın da çok fazla haddini aşmasını istemiyor.

 

Karadeniz Havzası, kapalı bir havza olsa da bölge üzerindeki gelişmeler küresel bir mesele haline gelmiş durumda.Çünkü bölgedeki kontrolü elinde bulunduran güç aynı zamanda enerji hatlarını da kontrol etmiş olacak.O nedenle ilerleyen süreçte bölgedeki tansiyon giderek daha da artacak gibi görünüyor.

Ömer Duran

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.