Neşet Ertaş Paneli Geçmişten Geleceğe Işık Tuttu

DİĞER (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 26.09.2019 - 15:02, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

Neşet Ertaş Paneli Geçmişten Geleceğe Işık Tuttu

Neşet Ertaş'ın aramızdan ayrılışının 7. yıl dönümü münasebetiyle ''Geleneğin içinde Neşet Ertaş ve Sanatı'' paneli düzenlendi.Aslen Avanoslu olan ve ''İdris Koçovolı'' tiplemesiyle bilinen ünlü sanatçı Ercan Kesal , ''Kütüğüm Nevşehir ama ben Kırşehirliyim'' açıklamasında bulundu. BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİ ÖĞRETTİ Neşet Ertaş Kültür Sanat Merkezinde düzenlenen panelde konuşan ve Kırşehir Belediyesinin anma etkinlikleri kapsamında gereken her şeyi yapacağını söyleyen Belediye Başkanı Ekicioğlu, "Yerelden saz yeteneğini evrensele taşıyan ve kendi deyimiyle 'dost, gardaş' bakmayı becermiş bizi biz yapan değerleri öğreten Ertaş'ı saygıyla anıyoruz. Bozkırın ağabeyini kelimelerle anlatmak çok zor. Anadolu abdal geleneği içerisinde yetişmiş birisi olarak diyebilirim ki; Ertaş, herkesi kucaklayan bakış açısını bizlere de örnek kılmıştır"dedi. Abdallık geleneğinin en önemli temilcilerinden birinin Neşet Ertaş olduğunu ifade eden Kırşehir Valisi İbrahim Akın, ise panel öncesi yaptığı konuşmasında; "Hangi bölgemize gidersek gidelim bölgenin önemli halk ozanları vardır. Anadolu da en önemli isim ise Neşet Ertaş'tır. Babasından aldığı kültürü devam ettiren Ertaş, kendine has bir üslup ortaya koymuştur. Yaşadığı, acı, sevda ve memleket hasreti önemli eserlerin de ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Vefatı sevenlerini de derinden üzmüştür" ifadelerini kullandı. ''RAHAT UYU USTA'' Panelde konuşan araştırmacı Yazar Adnan Yılmaz ise Anadolu Türkmen Abdallık geleneğinin tarihten günümüze dek gelen sürecini anlatarak, " Daha gerilerde elinde kopuz taşıyan kimselerin “hürmetine” saygı gördüğüne inanılan Dede Korkut ve de Hoca Ahmet Yesevî halk geleneğinin ardılları ve de 13. Yüzyıl Babaîlerinin bakiyeleriydiler…Orta Asya’da teşekkül edip Kafkaslar ve Anadolu üzerinden geniş bir coğrafyaya yayılan millî Türk şiirinin, âşıklık geleneğin uzantıları Yunus Emre, Pîr Sultan, Teslim Abdal, Kaygusuz Abdal, Kul Himmet ve hattâ Karacaoğlan, Dadaloğlu geleneğiyle de iç içe...Bu geleneğin kopuzu ve de avazıydılar.Eski geleneklerden gelen, dönemine tanıklık eden yüzyıllık şiirlerin”irticalen” söylenegelmiş olanlarını yaşattılar.  Özünü bozmadan, çalıp çığırırken, kısmen de olsa bozup parçaladılar, ama yine de,   aslına uygun olarak yeniden yarattılar.Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazade’nin nitelemesiyle Toplum içinde sosyal bir zümre olarak önemli bir rol oynayan; “Abdâlân-ı Rum”, yani “Anadolu Abdalları” idiler…Celali İsyanları’yla çalkanırken Anadolu, Pir Sultan kaldırmıştı sazını bu gelenekten…Anadolu’da türküyü şarkıyı “günah” sayıp, çalıp söyleyenleri ”hak mezhep dışı“ gören kadı zadelerle, tasavvufçular çatıştı. Tarihe “Kadı zadeler” adıyla geçen ve şeriat açısından katı bir yol tutan âlimlerle “tasavvufçular” arasındaki çekişmede, Osmanlı idarecilerine sırtını dayayan kadı zadelerin sözü geçer olmuş, Abdallar da işte bu zorlu koşullarda doğal olarak “kendilerine terk edilen” Türk Halk Müziği’nin ve oyun kültürünün doğal taşıyıcıları olmuşlar, Düğünlerde, muhabbet sofralarında yaşatmışlardı. İşin aslı;  “Sünni Taassup” şarkıyı türküyü abdala havale etmiş, “Abdal” adı zaman içinde aşağılanan bir sıfata dönüştürülür oluvermişti. Tasavvufçuların yadsımadığı musiki ve Semah’ın, “günah ve sapkınlık” olduğunu söyleyen kadı zadelerin, dini de kullanarak yaptığı menfi propaganda bir hayli etkili olurken Türkiye cumhuriyetinin kuruluşuyla  daha bir aralandı türkülerin tarihe tanıklığı..Müzik edebiyat ve folklor tarihimize kazındı. Büyük sosyal olaylarla Yavrusu ölen deve gibi bozularken Anadolu,  onlar da Nesilden nesile aktarımlarda,“Bozlak” tarzında olağanüstü ve de Anadolu’nun Yüzyıllık çığlığının ve türkülerin bugünlere gelmesinde haklı bir gurura sahiptiler. Babadan oğla birlik olup taşıdılar yüzyılların deyişlerini. Anadolu’da halk eski saray müzisyenlerinin esamesini okumazken bu halk kendi geleneğini benimsedi ve yüceltti. Bulduk ve Yusuf ustalardan Muharrem Ertaş’a, Hacı Taşan’dan, Çekiç Ali’ye, nesillerince intikal eden bu geleneğin en ünlü temsilcisi Neşet Ertaş; Hem geleneğinin hem de yaşadıklarının avazıyla çıka gelmişti. Geleneğinin; “sevgi”, ”aşk” donunda ki bir tezenesi, Yaşar Kemal’in nitelemesiyle ”bozkırın tezenesi” uçtu Anadolu’ya.. Aşklarda, gönüllerde, dilden dile kuşaktan kuşağa sevda türkülerinde en baştaydı. Rahat uyu usta; ektiğiniz tohumlar filiz verdi..“abdalsız çalgısız düğün olmuyor mu?” diyenlerin torunları ninelerinin ayağını yürütecek kadar saz çalar oldular.   Hani demiştin ya usta ; “Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur.”  Diye… Rahat uyu usta; Mini mini yavrular sazı omuzlarına öyle taktı ki…  Zamanın ve zamanelerin ürettiği kötülülüklerin aksine mezar taşına kazıttırdığın   “incitme canı incitme”.düsturu, insanlık var oldukça yaşayacak. Işıklar içinde yat…'' Neşet Ertaş'ın bu gelenekteki misyonu ve durduğu nokta itibari ile tarihsel önemini dile getirdi. ''KÜTÜĞÜM NEVŞEHİR AMA BEN KIRŞEHİRLİYİM'' Herkesin ''Çukur'' dizisindeki ''İdris Koçovalı'' rolüyle tanıdığı , 21. yüzyılın en iyi 100 filminden birisi olan ''Bir Zamanlar Anadolu'da'' Filminin de senaristi olan ünlü oyuncu ve sanatçı Ercan Kesal, Kırşehir'de düzenlenen ''Geleneğin içinde Neşet Ertaş ve Sanatı'' paneldeki konuşmasına ''Ekrem Bey , Adnan Beyi masadaki tek Kırşehirli olarak tanıttı ama ''Ben de Kırşehirliyim'' sözleri ile başladı.Avanosun daha önce Kırşehir'e bağlı olduğunu hatırlatan Kesal, ''2 ağabeyimin nüfus kütüğünde Kırşehir yazıyor.Ben 1959 doğumlu olduğum için kütüğümde Nevşehir yazıyor ancak Ben Kırşehirliyim.'' açıklamasında bulundu.Kesal , '' Bir Zamanlar Anadoluda filminde bir sahne var.Aracın içinde giderken Hacı Taşan'a ait ''Allı Turnam'' türküsünü Neşet Ertaş seslendiriyor.Cannes Film Festivalinde bu sahne gösterilirken eşime , ''Sırf Hacı Taşan ile Neşet Ertaş'ı Fransızlara dinletmek için bile film yapılır.'' dedim.Bizim yaralarımız, bizim yine şifamızdır aslında. Yaralarımız bizi içselleştirir aslında. Anadolu'nun insan ilişkilerinin tüm hafızası bilgelik. Bakmamız gereken şey; Neşet'in türküleriyle bıraktığı mirasın bizlere yol gösterici olmasıdır.'' açıklamalarında bulundu. ''DAHİ VE ÖZGÜN BİR SANATÇIYDI'' Bağlamanın en usta icracılarından birisinin Neşet Ertaş olduğunu anlatan Bayram Bilge Tokel, "Özellikle akademik alanda Ertaş, tanınmalı. Ertaş'ın repertuvarında sözleri kendine ait olmayan eserler sayısı yüzde biri geçmez. Söz ve müziği kendine ait olmayan türküleri de Ertaş, farklı yorumlar. Hiçbir ozan birbirinin tekrarı değildir. Bu nedenle merhum 'gölgede olanın gölgesi olmaz' demiştir. Ertaş babası Muharrem Ertaş'ı dahi taklit edemeyecek kadar bir deha ve kendine özgü bir sanatçıdır." ifadelerine yer verdi. Program anı anlatımı ve ödül töreni ile devam etti.

Neşet Ertaş'ın aramızdan ayrılışının 7. yıl dönümü münasebetiyle ''Geleneğin içinde Neşet Ertaş ve Sanatı'' paneli düzenlendi.Aslen Avanoslu olan ve ''İdris Koçovolı'' tiplemesiyle bilinen ünlü sanatçı Ercan Kesal , ''Kütüğüm Nevşehir ama ben Kırşehirliyim'' açıklamasında bulundu.

BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİ ÖĞRETTİ

Neşet Ertaş Kültür Sanat Merkezinde düzenlenen panelde konuşan ve Kırşehir Belediyesinin anma etkinlikleri kapsamında gereken her şeyi yapacağını söyleyen Belediye Başkanı Ekicioğlu, "Yerelden saz yeteneğini evrensele taşıyan ve kendi deyimiyle 'dost, gardaş' bakmayı becermiş bizi biz yapan değerleri öğreten Ertaş'ı saygıyla anıyoruz. Bozkırın ağabeyini kelimelerle anlatmak çok zor. Anadolu abdal geleneği içerisinde yetişmiş birisi olarak diyebilirim ki; Ertaş, herkesi kucaklayan bakış açısını bizlere de örnek kılmıştır"dedi.

Abdallık geleneğinin en önemli temilcilerinden birinin Neşet Ertaş olduğunu ifade eden Kırşehir Valisi İbrahim Akın, ise panel öncesi yaptığı konuşmasında; "Hangi bölgemize gidersek gidelim bölgenin önemli halk ozanları vardır. Anadolu da en önemli isim ise Neşet Ertaş'tır. Babasından aldığı kültürü devam ettiren Ertaş, kendine has bir üslup ortaya koymuştur. Yaşadığı, acı, sevda ve memleket hasreti önemli eserlerin de ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Vefatı sevenlerini de derinden üzmüştür" ifadelerini kullandı.

''RAHAT UYU USTA''

Panelde konuşan araştırmacı Yazar Adnan Yılmaz ise Anadolu Türkmen Abdallık geleneğinin tarihten günümüze dek gelen sürecini anlatarak, " Daha gerilerde elinde kopuz taşıyan kimselerin “hürmetine” saygı gördüğüne inanılan Dede Korkut ve de Hoca Ahmet Yesevî halk geleneğinin ardılları ve de 13. Yüzyıl Babaîlerinin bakiyeleriydiler…Orta Asya’da teşekkül edip Kafkaslar ve Anadolu üzerinden geniş bir coğrafyaya yayılan millî Türk şiirinin, âşıklık geleneğin uzantıları Yunus Emre, Pîr Sultan, Teslim Abdal, Kaygusuz Abdal, Kul Himmet ve hattâ Karacaoğlan, Dadaloğlu geleneğiyle de iç içe...Bu geleneğin kopuzu ve de avazıydılar.Eski geleneklerden gelen, dönemine tanıklık eden yüzyıllık şiirlerin”irticalen” söylenegelmiş olanlarını yaşattılar.  Özünü bozmadan, çalıp çığırırken, kısmen de olsa bozup parçaladılar, ama yine de,   aslına uygun olarak yeniden yarattılar.Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazade’nin nitelemesiyle Toplum içinde sosyal bir zümre olarak önemli bir rol oynayan; “Abdâlân-ı Rum”, yani “Anadolu Abdalları” idiler…Celali İsyanları’yla çalkanırken Anadolu, Pir Sultan kaldırmıştı sazını bu gelenekten…Anadolu’da türküyü şarkıyı “günah” sayıp, çalıp söyleyenleri ”hak mezhep dışı“ gören kadı zadelerle, tasavvufçular çatıştı.

Tarihe “Kadı zadeler” adıyla geçen ve şeriat açısından katı bir yol tutan âlimlerle “tasavvufçular” arasındaki çekişmede, Osmanlı idarecilerine sırtını dayayan kadı zadelerin sözü geçer olmuş, Abdallar da işte bu zorlu koşullarda doğal olarak “kendilerine terk edilen” Türk Halk Müziği’nin ve oyun kültürünün doğal taşıyıcıları olmuşlar, Düğünlerde, muhabbet sofralarında yaşatmışlardı.

İşin aslı;  “Sünni Taassup” şarkıyı türküyü abdala havale etmiş, “Abdal” adı zaman içinde aşağılanan bir sıfata dönüştürülür oluvermişti.

Tasavvufçuların yadsımadığı musiki ve Semah’ın, “günah ve sapkınlık” olduğunu söyleyen kadı zadelerin, dini de kullanarak yaptığı menfi propaganda bir hayli etkili olurken Türkiye cumhuriyetinin kuruluşuyla  daha bir aralandı türkülerin tarihe tanıklığı..Müzik edebiyat ve folklor tarihimize kazındı.

Büyük sosyal olaylarla Yavrusu ölen deve gibi bozularken Anadolu,  onlar da Nesilden nesile aktarımlarda,“Bozlak” tarzında olağanüstü ve de Anadolu’nun Yüzyıllık çığlığının ve türkülerin bugünlere gelmesinde haklı bir gurura sahiptiler.

Babadan oğla birlik olup taşıdılar yüzyılların deyişlerini.

Anadolu’da halk eski saray müzisyenlerinin esamesini okumazken bu halk kendi geleneğini benimsedi ve yüceltti.

Bulduk ve Yusuf ustalardan Muharrem Ertaş’a, Hacı Taşan’dan, Çekiç Ali’ye, nesillerince intikal eden bu geleneğin en ünlü temsilcisi Neşet Ertaş; Hem geleneğinin hem de yaşadıklarının avazıyla çıka gelmişti.

Geleneğinin; “sevgi”, ”aşk” donunda ki bir tezenesi, Yaşar Kemal’in nitelemesiyle ”bozkırın tezenesi” uçtu Anadolu’ya..

Aşklarda, gönüllerde, dilden dile kuşaktan kuşağa sevda türkülerinde en baştaydı.

Rahat uyu usta; ektiğiniz tohumlar filiz verdi..“abdalsız çalgısız düğün olmuyor mu?” diyenlerin torunları ninelerinin ayağını yürütecek kadar saz çalar oldular.

  Hani demiştin ya usta ;

“Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur.”  Diye…

Rahat uyu usta;

Mini mini yavrular sazı omuzlarına öyle taktı ki… 

Zamanın ve zamanelerin ürettiği kötülülüklerin aksine mezar taşına kazıttırdığın   “incitme canı incitme”.düsturu, insanlık var oldukça yaşayacak.

Işıklar içinde yat…'' Neşet Ertaş'ın bu gelenekteki misyonu ve durduğu nokta itibari ile tarihsel önemini dile getirdi.

''KÜTÜĞÜM NEVŞEHİR AMA BEN KIRŞEHİRLİYİM''

Herkesin ''Çukur'' dizisindeki ''İdris Koçovalı'' rolüyle tanıdığı , 21. yüzyılın en iyi 100 filminden birisi olan ''Bir Zamanlar Anadolu'da'' Filminin de senaristi olan ünlü oyuncu ve sanatçı Ercan Kesal, Kırşehir'de düzenlenen ''Geleneğin içinde Neşet Ertaş ve Sanatı'' paneldeki konuşmasına ''Ekrem Bey , Adnan Beyi masadaki tek Kırşehirli olarak tanıttı ama ''Ben de Kırşehirliyim'' sözleri ile başladı.Avanosun daha önce Kırşehir'e bağlı olduğunu hatırlatan Kesal, ''2 ağabeyimin nüfus kütüğünde Kırşehir yazıyor.Ben 1959 doğumlu olduğum için kütüğümde Nevşehir yazıyor ancak Ben Kırşehirliyim.'' açıklamasında bulundu.Kesal , '' Bir Zamanlar Anadoluda filminde bir sahne var.Aracın içinde giderken Hacı Taşan'a ait ''Allı Turnam'' türküsünü Neşet Ertaş seslendiriyor.Cannes Film Festivalinde bu sahne gösterilirken eşime , ''Sırf Hacı Taşan ile Neşet Ertaş'ı Fransızlara dinletmek için bile film yapılır.'' dedim.Bizim yaralarımız, bizim yine şifamızdır aslında. Yaralarımız bizi içselleştirir aslında. Anadolu'nun insan ilişkilerinin tüm hafızası bilgelik. Bakmamız gereken şey; Neşet'in türküleriyle bıraktığı mirasın bizlere yol gösterici olmasıdır.'' açıklamalarında bulundu.

''DAHİ VE ÖZGÜN BİR SANATÇIYDI''

Bağlamanın en usta icracılarından birisinin Neşet Ertaş olduğunu anlatan Bayram Bilge Tokel, "Özellikle akademik alanda Ertaş, tanınmalı. Ertaş'ın repertuvarında sözleri kendine ait olmayan eserler sayısı yüzde biri geçmez. Söz ve müziği kendine ait olmayan türküleri de Ertaş, farklı yorumlar. Hiçbir ozan birbirinin tekrarı değildir. Bu nedenle merhum 'gölgede olanın gölgesi olmaz' demiştir. Ertaş babası Muharrem Ertaş'ı dahi taklit edemeyecek kadar bir deha ve kendine özgü bir sanatçıdır." ifadelerine yer verdi.

Program anı anlatımı ve ödül töreni ile devam etti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.