Murat Toprak Yazdı : Kadın

YAŞAM 17.10.2024 - 21:58, Güncelleme: 17.10.2024 - 21:42
 

Murat Toprak Yazdı : Kadın

Medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış canavar misali Kadınları kurban veriyoruz. Medeniyet denilen olgu topluma zararlı olayları en aza indirme görevinde değilse o zaman bir toplum kendini medeni bir memleket sıfatına koyabilir mi

Ne güzel söylemiş Neşet Ertaş: “Kadın insandır, biz insanoğlu...” 5 Aralık 1934 tarihinde Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı veren bir memleketten 1979 yılında kabul edilen ve 189 ülkenin taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinden günümüze kadar Kadınların yaşam hakkı sekteye uğramıştır.  19 yaşındaki İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'in öldürülmesiyle 2024 tarihinin ilk 9 ayında öldürülen kadın sayısı 295'e yükseldi. Bu yazı kaleme alınırken kim bilir kaç can daha yitip gitti. Daha haberlere yansımayan olayları katmıyoruz. Bu vakalar son 9 aylık bir tablo nerden tutsak elimizde kalacak, nerden baksak gözlerimizi kanatacak, kokuyu nerden alırsak alalım kokusu genzimizi yakacak kan deryasının içinde boğuşan Kadınlar, çocuklar ve hayvanlar bütün eli kanlı alçakların listelerinde ilk sıradalar. 30 Ağustos 1925 Kastamonu Konuşmasında Gazi Mustafa kemal Atatürk şöyle diyor: İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin? Kadının Türk toplumunda ki yeri yeni bir durum değildir. Tarihin sayfalarını karıştırdığımızda Kadınları hep başköşede görüyoruz. Bunun sebebi Atalarımızın kadınlara verdiği değerden ileri gelmektedir. Kadınlara değer vermezsek çürürüz. Adaletli bir toplum olmak her kişinin hak ve hürriyetine adil şartlarda değer vermek gerekmektedir. Bu adaletin ve insanlığın şartıdır. Ancak su götürmez bir gerçektir. Her kuşak kendinden önceki nesil ile çatışma yaşar. Âmâ bu çatışmalar toplumsal geleneklere ve tarihsel kültüre tümü tümüne zıt bir şekilde gerçekleşmediği sürece ortak bir payda mutlaka bulunur. Toplumsal dinamiklerin tümüyle hasar görmesi demek kültürel yozlaşmanın son safhasına geldiğini gösterir. Bir kanser hastasını ele alalım. İleri evre kanser, kanserin diğer organlara metastaz yapmaya başladığı aşamadır. Ortada bir kanser var. Bizi güçsüz düşürmeye çalışan vücuda yayılan bu mikroplardır. Hedeflerinde Kadınlar, çocuklar, hayvanlar ve doğa var. Bu mikroplar güzel olan özel olan değerli olan her şeye karşılar. Toplumun içini kemiren bu sapkın ve alçakları adaletin huzur ve güvenliğinde eritmeden memleket huzura kavuşamaz. Geleceği tesis edecek evlatlarımıza güzel bir gelecek bırakmak istiyorsak önce bahçedeki zararlı otları yok etmek gerekir. Sümer tabletlerin de ortaya çıkan bu yazı:’’ Bu gençlik nereye gidiyor? ’Kuşak çatışması olarak bahsini açtığım ve her çağda karşılaşılan bu durum günümüzde bize acı tablolar yaşatarak çıkıyor. Ben de şöyle bir soru yöneltmek gerektiğine inanarak şöyle söylemek istiyorum. Gençliğin bu kötü gidişatı sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Ağam, paşam, padişahım diyerek yetiştirdiğiniz oğullarınız büyüdüğünde ortada bir tarla, omuzda bir rütbe, kendi küçük ailesinden başka bir tebaa bulamayınca hırsını ve öfkesini kime akıtacak hiç düşündünüz mü? Prensesim, sultanım, kraliçem diyerek yetiştirdiğiniz kızlarınız büyüdüğünde ortada bir saray, sıcak havalarda bir serinlik, kara kışta bir sıcaklık bulamayınca kibrini, isteklerini kime akıtacak hiç düşündünüz mü? Herkes bin bir zorlukla yetiştirdiği evlatlarının bahtını güzel görmek ister. Öyle de olmalıdır. Israrla üzerinde durduğum manası derin sözlerden birisi olan Mimar Turgut Cansever’in sözünü hatırlatmak tekrar hâsıl olmuştur. ‘’Şehri imâr ederken nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imâr ettiğiniz şehri tahrip eder...’’ Eğitim, ahlak ve din çocuklar bu üçgen içinde kendini bir mahkûm olarak görüp üçüne de cephe alıyor. Yarım eğitimle yetişen cahil kendini âlim sanır. Yarım ahlak kendi kapısını mabet, elin kapısını avret görür. Yarım doktor candan eder, yarım imam dinden eder. Eğitim şart sözü herkesin bildiği bir slogan niteliği taşıyor. İçi boş bir sloganın kimseye faydası olmaz. Aksine zararı bu sözü eğitimsizlerin ağzından çıkması eğitimin geldiği durumu anlatır. Eğitim görgü ile başlar. Görgüye sözlük şöyle der: bir toplumda öteden beri var olan ve uyulması gereken saygı, incelik gerektiren davranış kuralları, insan davranışlarının dış biçimlerini denetleyen kuralların tümü, toplum içinde davranış bilgisi. Ahlaka en büyük örnek ise edeptir. Edep olmaz ise ahlak tamamlanmaz. Edep olmadan din olmaz. Edepsiz meclis dağılır. Edepsiz aile parçalanır. Edepsiz toplum yıkılır. Perdesini dibine kadar kapatan toplumdan, canlı yayınlarda ailece dans görüntüleri atan insanlar, komşusunun kızını, bacısı görenlerden komşusunun bebeğine kıyan insanlar, evladı için canını verenlerden evladını en güvendiği yerde en güvendiği eller tarafından boğan insanlar, dede, nine ile büyümek nimettir sözünden dedesinin son nefesini hikâyesine atan, hikâyesiz insanlar, anasına, bacısına hayrı olmayan sırf gülümsedi diye kadının adını çıkaran alçak insanlar, bir hırsla evlenip bir zulüm ile kendilerini perişan eden insanlar hep edepsizliğin sonucudur. Kaygusuz Abdal edebin nimetini şöyle ifade eder:   Ey özün insan bilen Var edep öğren edep Ey edep erkân bilen Var edep öğren edep Edeptir asl-ı taat Küllî sıfat cümle zât Varlığın edebe sat Var edep öğren edep Günümüzde astrofizikten ticarete, sanattan bilime kadar başarılarıyla öne çıkmış Türk kadınının; tarihi ve toplumsal serüvenine ışık tutan en eski teşkilatlardan biri olan Baciyan-ı Rum, 13. Yüzyıldan itibaren Türk Kadın’ının geçmişten bugüne sosyal ve ekonomik hayattaki aktif rolünü en iyi şekilde yansıtmaktadır.(İpekevi) Sevginin ve saygının hiçbir zaman eksik olmaması dileğiyle. Murat Toprak
Medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış canavar misali Kadınları kurban veriyoruz. Medeniyet denilen olgu topluma zararlı olayları en aza indirme görevinde değilse o zaman bir toplum kendini medeni bir memleket sıfatına koyabilir mi

Ne güzel söylemiş Neşet Ertaş: “ Kadın insandır, biz insanoğlu...”

5 Aralık 1934 tarihinde Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı veren bir memleketten 1979 yılında kabul edilen ve 189 ülkenin taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinden günümüze kadar Kadınların yaşam hakkı sekteye uğramıştır.  19 yaşındaki İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'in öldürülmesiyle 2024 tarihinin ilk 9 ayında öldürülen kadın sayısı 295'e yükseldi. Bu yazı kaleme alınırken kim bilir kaç can daha yitip gitti. Daha haberlere yansımayan olayları katmıyoruz. Bu vakalar son 9 aylık bir tablo nerden tutsak elimizde kalacak, nerden baksak gözlerimizi kanatacak, kokuyu nerden alırsak alalım kokusu genzimizi yakacak kan deryasının içinde boğuşan Kadınlar, çocuklar ve hayvanlar bütün eli kanlı alçakların listelerinde ilk sıradalar.

30 Ağustos 1925 Kastamonu Konuşmasında Gazi Mustafa kemal Atatürk şöyle diyor:

İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

Kadının Türk toplumunda ki yeri yeni bir durum değildir. Tarihin sayfalarını karıştırdığımızda Kadınları hep başköşede görüyoruz. Bunun sebebi Atalarımızın kadınlara verdiği değerden ileri gelmektedir.

Kadınlara değer vermezsek çürürüz. Adaletli bir toplum olmak her kişinin hak ve hürriyetine adil şartlarda değer vermek gerekmektedir. Bu adaletin ve insanlığın şartıdır.

Ancak su götürmez bir gerçektir. Her kuşak kendinden önceki nesil ile çatışma yaşar. Âmâ bu çatışmalar toplumsal geleneklere ve tarihsel kültüre tümü tümüne zıt bir şekilde gerçekleşmediği sürece ortak bir payda mutlaka bulunur. Toplumsal dinamiklerin tümüyle hasar görmesi demek kültürel yozlaşmanın son safhasına geldiğini gösterir. Bir kanser hastasını ele alalım. İleri evre kanser, kanserin diğer organlara metastaz yapmaya başladığı aşamadır.

Ortada bir kanser var. Bizi güçsüz düşürmeye çalışan vücuda yayılan bu mikroplardır.

Hedeflerinde Kadınlar, çocuklar, hayvanlar ve doğa var. Bu mikroplar güzel olan özel olan değerli olan her şeye karşılar. Toplumun içini kemiren bu sapkın ve alçakları adaletin huzur ve güvenliğinde eritmeden memleket huzura kavuşamaz. Geleceği tesis edecek evlatlarımıza güzel bir gelecek bırakmak istiyorsak önce bahçedeki zararlı otları yok etmek gerekir. Sümer tabletlerin de ortaya çıkan bu yazı:’’ Bu gençlik nereye gidiyor? ’Kuşak çatışması olarak bahsini açtığım ve her çağda karşılaşılan bu durum günümüzde bize acı tablolar yaşatarak çıkıyor.

Ben de şöyle bir soru yöneltmek gerektiğine inanarak şöyle söylemek istiyorum.

Gençliğin bu kötü gidişatı sizi hiç rahatsız etmiyor mu?

Ağam, paşam, padişahım diyerek yetiştirdiğiniz oğullarınız büyüdüğünde ortada bir tarla, omuzda bir rütbe, kendi küçük ailesinden başka bir tebaa bulamayınca hırsını ve öfkesini kime akıtacak hiç düşündünüz mü?

Prensesim, sultanım, kraliçem diyerek yetiştirdiğiniz kızlarınız büyüdüğünde ortada bir saray, sıcak havalarda bir serinlik, kara kışta bir sıcaklık bulamayınca kibrini, isteklerini kime akıtacak hiç düşündünüz mü?

Herkes bin bir zorlukla yetiştirdiği evlatlarının bahtını güzel görmek ister. Öyle de olmalıdır.

Israrla üzerinde durduğum manası derin sözlerden birisi olan Mimar Turgut Cansever’in sözünü hatırlatmak tekrar hâsıl olmuştur.

‘’Şehri imâr ederken nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imâr ettiğiniz şehri tahrip eder...’’

Eğitim, ahlak ve din çocuklar bu üçgen içinde kendini bir mahkûm olarak görüp üçüne de cephe alıyor.

Yarım eğitimle yetişen cahil kendini âlim sanır.

Yarım ahlak kendi kapısını mabet, elin kapısını avret görür.

Yarım doktor candan eder, yarım imam dinden eder.

Eğitim şart sözü herkesin bildiği bir slogan niteliği taşıyor. İçi boş bir sloganın kimseye faydası olmaz. Aksine zararı bu sözü eğitimsizlerin ağzından çıkması eğitimin geldiği durumu anlatır. Eğitim görgü ile başlar.

Görgüye sözlük şöyle der: bir toplumda öteden beri var olan ve uyulması gereken saygı, incelik gerektiren davranış kuralları, insan davranışlarının dış biçimlerini denetleyen kuralların tümü, toplum içinde davranış bilgisi.

Ahlaka en büyük örnek ise edeptir. Edep olmaz ise ahlak tamamlanmaz. Edep olmadan din olmaz. Edepsiz meclis dağılır. Edepsiz aile parçalanır. Edepsiz toplum yıkılır. Perdesini dibine kadar kapatan toplumdan, canlı yayınlarda ailece dans görüntüleri atan insanlar, komşusunun kızını, bacısı görenlerden komşusunun bebeğine kıyan insanlar, evladı için canını verenlerden evladını en güvendiği yerde en güvendiği eller tarafından boğan insanlar, dede, nine ile büyümek nimettir sözünden dedesinin son nefesini hikâyesine atan, hikâyesiz insanlar, anasına, bacısına hayrı olmayan sırf gülümsedi diye kadının adını çıkaran alçak insanlar, bir hırsla evlenip bir zulüm ile kendilerini perişan eden insanlar hep edepsizliğin sonucudur.

Kaygusuz Abdal edebin nimetini şöyle ifade eder:

 

Ey özün insan bilen
Var edep öğren edep
Ey edep erkân bilen
Var edep öğren edep

Edeptir asl-ı taat
Küllî sıfat cümle zât
Varlığın edebe sat
Var edep öğren edep

Günümüzde astrofizikten ticarete, sanattan bilime kadar başarılarıyla öne çıkmış Türk kadınının; tarihi ve toplumsal serüvenine ışık tutan en eski teşkilatlardan biri olan Baciyan-ı Rum, 13. Yüzyıldan itibaren Türk Kadın’ının geçmişten bugüne sosyal ve ekonomik hayattaki aktif rolünü en iyi şekilde yansıtmaktadır.(İpekevi)

Sevginin ve saygının hiçbir zaman eksik olmaması dileğiyle.

Murat Toprak

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (3 )

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ay Yıldız Tim
(18.10.2024 09:49 - #10606)
Şimdinin âlim geçinen bazı zındık yobazları, Kuran 'ın müteşabih (zamana ve mekana göre değişebilen) ayetlerini, kafalarına göre uydurdukları bazı hadislerle destekleyerek, kadınlarımıza ikinci sınıf insan muamelesi yapıyorlar... Neymiş efendim; saçı uzun aklı kısa ya da eksik etek diyerek kadınlarımızı aşağılıyorlar... Oysa, o kadınlar, doğurdukları çocuklara annelik yapıyorlar... Böyle aşağılanan ve hakir görülen bir kadın çocuğuna hangi duygularla annelik yapar, bunu hiç düşünmüyorlar?.. İşte bu nedenlerle, gençliğimiz bozuluyor ve nesiller, sosyal medya tuzaklarının içine de düşerek, edebten uzak yetişiyorlar... Dikkat buyurunuz ki; bu tip gençlik maalesef en çok imam hatip liselerinden ve Kuran kurslarından çıkıyorlar... "Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz" diye konuşanlar, nesli "kindar" etmesine ettiler de, aynı nesli ne kadar "dindar" ettiler işte orası meçhul?.. Edebe hiç girmeyelim; çünkü, "edep" ülkemizi terkedeli neredeyse çeyrek asır oldu. Saygılar.
Fatma Çok doğru bir yorum olmuş Fatma
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
ÖmÊr HATTAPOĞLU
(18.10.2024 13:41 - #10613)
Kadin sadece doğuran değil aynı zamanda yaşatandir. Yaşatanin yaşam kattıkları tarafindan bu kadar ötrlenmesi bir insanlık sorunudur. Kadın medeniyettir elbette... Değerli üstadım Harika bir konuya değinmişsin. Oku okut, yaşa yaşat formatında müthiş bir farkındalık yazısı.. Herkesin okumasi gereken bir yazı.. Saygılarımlaaa..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sinan
(19.10.2024 22:44 - #10654)
Kalemine yüreğine sağlık kardeşim Murat
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.