Kırşehir Maden Yüzünden Hayalet Kente Dönebilir

YAŞAM 27.06.2024 - 09:53, Güncelleme: 27.06.2024 - 09:53
 

Kırşehir Maden Yüzünden Hayalet Kente Dönebilir

Bilim insanı ve arkeolog Hüseyin Adıbelli, Kervansaray Dağları'ndaki altın madenlerinin faaliyete girmesiyle Kırşehir'in hayalet kente dönebileceğini yazdı.İşte Adıbelli'nin O Yazısı...

Kovboy filmlerinde izlerdik; kasabaya dişli bir silahşor yaklaşırken herkes içeri kaçar, bir bir perdeleri indirilir, dışarıyı gözleyecek emniyetli bir yer bulunca da beklemeye, pardon bir delikten sinsice birileri için oluşacak üzücü kaderi izlemeye koyulurdu. Ortalık bir süreliğine hayalet kasabaya dönerdi. Bugünkü altın protestosunu görünce biz de İliç’le aynı ölümcül zamansallığı seçmek mi istiyoruz diye düşünmeden edemedim. Meydanda sadece bir avuç insandık, o kadar. Ama inandık ve öyle yola çıktık, dönmek yok. Daha dramatik sonuçlar ortaya çıkmadan iyi örgütlenmek gerek. Bilgiyle donanmak gerek. Bu yüzden aramızdaki sosyal bağı sessizliğe indirgeyecek her türlü koşuldan kaçınmak en değerli formül. Emperyalizm muhafızlarının söylendiği, söz vereceği her şey saf ve iyi niyetli değil. Hele o haberlerin akışı kapital mecradan sızıyorsa bildiğimiz tüm kurallar geçersiz, insana ve tüm canlılara bakış acımasız ve her şey sadece ikiyüzlülükten ibarettir. Kesin olan bir şey varsa siyanürün toprağı ve yeraltı suyunu sonsuza kadar kirlettiğidir. Altın madenleri kapatıldığında bile siyanürle işlenmiş moloz onlarca yıl boyunca zehirli sülfürik asitler yaymaya devam ediyor. Endüstriyel altın madenciliği aynı zamanda astronomik miktarlarda su gerektiriyor. Ortalama olarak saatte 140.000 litre suya ihtiyaç duyulmakta, bu da bir evin yıllık su tüketimine karşılık geliyor. Bu maden kısa sürede Kırşehir ölçeğinde bir şehri hayalete dönüştürebilir. Böyle bir şehirde kim yaşamak ister ki… Büyük bir seferberlik ilan etmek için ne bekleniyor ki… Sakinlerinden arındırılmış, tüm umutları yitirilmiş, yolların üzerinde beton bloklar konulmuş bir şehir mi? Çarşı pazarda dükkânların perdeler indirilmiş, apartmanların kapıları mühürlenmiş, pencereler tuğlalarla örülmüş bir manzara mı? Tüm atölyeler kapanmış ama sadece ekskavatörler Kervansaray’ı kazarak arkalarında ay manzaraları bırakıyor. 0,24 gram altın elde etmek için 1.000 kilo zehirli atık ve çöp üretiliyor. Bu da tek başına bir altın yüzük için 20 ton yüksek derecede zehirli atık demektir.  Alternatiflerin ortaya çıkmasına rağmen siyanür bugüne kadar altın veya gümüş çıkarmak için en etkili, en ucuz ve kullanımı en kolay ürün olmaya devam ediyor. Bu da onun geniş kullanımını açıklıyor. Ancak dünya madencilik tarihi çok karmaşık, çok pahalı veya sosyo-çevresel açıdan kabul edilemez işlemler nedeniyle bu tür maden çıkarmanın durdurulduğu vakalarla da doludur. Bugün siyanür olmadan altın bulmak artık mümkün değil. Bunun aksi, yani siyanür kullanmadan çıkaracağız diyene inanmak aptallık olur! Profesör TOLOFOUDJÉ “Green Vista” adlı eserinde, en yüksek miktarda altın elde etmeyi mümkün kılan şeyin siyanürleme olduğunu söylüyor. INERIS (Ulusal Endüstriyel Çevre ve Riskler Enstitüsü) rakamlarına göre dünyada üretilen tüm sodyum siyanürün yaklaşık %70'i bu amaç için kullanılıyor. Üstelik tehlikesi sadece kullanım aşamasında değil, taşıma, depolama ve kullanım sonrasında kontrol altına alma işlemlerinin tüm aşamalarında siyanür varlığımızı ciddi şekilde tehdit etmektedir. Çevreye salınan siyanür tüm canlı organizmaların anında boğulmasına ve ekosistemlerde şiddetli dengesizliklere neden oluyor. Son 25 yılda dünya çapında siyanür sızıntılarıyla bağlantılı 30'dan fazla büyük kaza meydana geldi. Etki şekli hücresel solunumu engellemek olan siyanürün hızlı ve akut etkisi var. Sodyum siyanür (NaCN), su (H2O) ile reaksiyona girince son derece yanıcı ve toksik bir gaz üretiyor.    Siyanür iki aşamada kirliliğe neden olabiliyor: Gaza dönüşerek afetin olduğu yerde önce atmosfere yayılıyor. Daha sonra havadaki nem ve yağmurla reaksiyona girerek azar azar yeryüzüne düşerek çevre kirliliğine neden oluyor. Öte yandan doğal ortamda işler çok daha karmaşık; mesela suda biyolojik bozulma daha hızlı olabiliyor. Çünkü işlem suyun soğukluğu ve pH durumuna göre yavaşlıyor. Bakteriler serbest siyanürü metabolize etme yeteneğine sahip olsa da büyük, karmaşık moleküller oluştuğunda onu parçalamakta yetersiz kalıyor. Ayrıca ortamda çok fazla siyanür olduğunda tüm bakteriler de yok oluyor. Unutmayalım, Anayasamızın 56. Maddesi herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin ise devletin ve vatandaşın ödevi olduğunu belirtir.
Bilim insanı ve arkeolog Hüseyin Adıbelli, Kervansaray Dağları'ndaki altın madenlerinin faaliyete girmesiyle Kırşehir'in hayalet kente dönebileceğini yazdı.İşte Adıbelli'nin O Yazısı...

Kovboy filmlerinde izlerdik; kasabaya dişli bir silahşor yaklaşırken herkes içeri kaçar, bir bir perdeleri indirilir, dışarıyı gözleyecek emniyetli bir yer bulunca da beklemeye, pardon bir delikten sinsice birileri için oluşacak üzücü kaderi izlemeye koyulurdu. Ortalık bir süreliğine hayalet kasabaya dönerdi.


Bugünkü altın protestosunu görünce biz de İliç’le aynı ölümcül zamansallığı seçmek mi istiyoruz diye düşünmeden edemedim. Meydanda sadece bir avuç insandık, o kadar. Ama inandık ve öyle yola çıktık, dönmek yok. Daha dramatik sonuçlar ortaya çıkmadan iyi örgütlenmek gerek. Bilgiyle donanmak gerek. Bu yüzden aramızdaki sosyal bağı sessizliğe indirgeyecek her türlü koşuldan kaçınmak en değerli formül. Emperyalizm muhafızlarının söylendiği, söz vereceği her şey saf ve iyi niyetli değil. Hele o haberlerin akışı kapital mecradan sızıyorsa bildiğimiz tüm kurallar geçersiz, insana ve tüm canlılara bakış acımasız ve her şey sadece ikiyüzlülükten ibarettir. Kesin olan bir şey varsa siyanürün toprağı ve yeraltı suyunu sonsuza kadar kirlettiğidir.

Altın madenleri kapatıldığında bile siyanürle işlenmiş moloz onlarca yıl boyunca zehirli sülfürik asitler yaymaya devam ediyor. Endüstriyel altın madenciliği aynı zamanda astronomik miktarlarda su gerektiriyor. Ortalama olarak saatte 140.000 litre suya ihtiyaç duyulmakta, bu da bir evin yıllık su tüketimine karşılık geliyor.
Bu maden kısa sürede Kırşehir ölçeğinde bir şehri hayalete dönüştürebilir. Böyle bir şehirde kim yaşamak ister ki… Büyük bir seferberlik ilan etmek için ne bekleniyor ki… Sakinlerinden arındırılmış, tüm umutları yitirilmiş, yolların üzerinde beton bloklar konulmuş bir şehir mi? Çarşı pazarda dükkânların perdeler indirilmiş, apartmanların kapıları mühürlenmiş, pencereler tuğlalarla örülmüş bir manzara mı? Tüm atölyeler kapanmış ama sadece ekskavatörler Kervansaray’ı kazarak arkalarında ay manzaraları bırakıyor. 0,24 gram altın elde etmek için 1.000 kilo zehirli atık ve çöp üretiliyor. Bu da tek başına bir altın yüzük için 20 ton yüksek derecede zehirli atık demektir. 


Alternatiflerin ortaya çıkmasına rağmen siyanür bugüne kadar altın veya gümüş çıkarmak için en etkili, en ucuz ve kullanımı en kolay ürün olmaya devam ediyor. Bu da onun geniş kullanımını açıklıyor. Ancak dünya madencilik tarihi çok karmaşık, çok pahalı veya sosyo-çevresel açıdan kabul edilemez işlemler nedeniyle bu tür maden çıkarmanın durdurulduğu vakalarla da doludur.


Bugün siyanür olmadan altın bulmak artık mümkün değil. Bunun aksi, yani siyanür kullanmadan çıkaracağız diyene inanmak aptallık olur! Profesör TOLOFOUDJÉ “Green Vista” adlı eserinde, en yüksek miktarda altın elde etmeyi mümkün kılan şeyin siyanürleme olduğunu söylüyor. INERIS (Ulusal Endüstriyel Çevre ve Riskler Enstitüsü) rakamlarına göre dünyada üretilen tüm sodyum siyanürün yaklaşık %70'i bu amaç için kullanılıyor. Üstelik tehlikesi sadece kullanım aşamasında değil, taşıma, depolama ve kullanım sonrasında kontrol altına alma işlemlerinin tüm aşamalarında siyanür varlığımızı ciddi şekilde tehdit etmektedir. Çevreye salınan siyanür tüm canlı organizmaların anında boğulmasına ve ekosistemlerde şiddetli dengesizliklere neden oluyor. Son 25 yılda dünya çapında siyanür sızıntılarıyla bağlantılı 30'dan fazla büyük kaza meydana geldi. Etki şekli hücresel solunumu engellemek olan siyanürün hızlı ve akut etkisi var. Sodyum siyanür (NaCN), su (H2O) ile reaksiyona girince son derece yanıcı ve toksik bir gaz üretiyor. 

 

Siyanür iki aşamada kirliliğe neden olabiliyor: Gaza dönüşerek afetin olduğu yerde önce atmosfere yayılıyor. Daha sonra havadaki nem ve yağmurla reaksiyona girerek azar azar yeryüzüne düşerek çevre kirliliğine neden oluyor. Öte yandan doğal ortamda işler çok daha karmaşık; mesela suda biyolojik bozulma daha hızlı olabiliyor. Çünkü işlem suyun soğukluğu ve pH durumuna göre yavaşlıyor. Bakteriler serbest siyanürü metabolize etme yeteneğine sahip olsa da büyük, karmaşık moleküller oluştuğunda onu parçalamakta yetersiz kalıyor. Ayrıca ortamda çok fazla siyanür olduğunda tüm bakteriler de yok oluyor.
Unutmayalım, Anayasamızın 56. Maddesi herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin ise devletin ve vatandaşın ödevi olduğunu belirtir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (3 )

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ay Yıldız Tim
(27.06.2024 18:08 - #8656)
Anayasayı takan kim, hukuku takan kim, demokrasiyi takan kim, insana ve doğaya saygı duyan kim??? Varsa yoksa cukka, varsa yoksa şantiye, rantiye... Nasıl olsa, demokrasi tramvayı da artık son durağına geldi; şimdi tramvaydan inip, halkın sırtına binme zamanı... Ha, Türk Halkı 'nın bunda hiç mi suçu yok?.. Elbette, var. Bir partiye, gel buyur 22 yıl boyunca sırtımıza bin diye yetki verirseniz, başınıza gelene de katlanırsınız... Şimdi, bu malum partinin ileri gelenleri, "büyük dağları Allah küçük dağları biz yarattık," bin yıl daha iktidardayız havasındalar... Bakalım öyle mi?.. Hep birlikte devranı izleyip göreceğiz; ama, Musa-Firavun meselini unutmadan.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mustafa dinç
(28.06.2024 22:07 - #8675)
Kırşehirde yatırım istememek moda;yüz yıl önce tren istemezük. Organize sütaş gibi tesisleri kovmak.şimdide madeni istememek normal. Kırıkkale Aksaray Nevşehir ilçe iken bize nazaran metropol oldular biz hala kasabayız bu kafayla ancak bu kadar.hayırlı olsun birey istemeyin
Davul Tokmaklayan Eskiden at arabaları vardı. Bir de fazla yük koyunca ikide bir kırılan bu at arabalarının dingili vardı. Bildiğin dingil işte. Sen anladın onu.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
seyfi
(06.07.2024 13:10 - #8778)
İstemezük kafası yine iş başında. Kırşehir ne zaman bir fırsat yakalasa birileri karşı çıkıyor. Milli servet yer altında yatsın Kırşehirli baksın.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.