Kırşehir Kuşatma Altında

Kırşehir kent merkezinin dibinde su havzalarının tam ortasında altın arayan firmaların Moğollardan bir farkı yok bana göre... Biz şimdiye kadar Koç grubunun çalışma yaptığı Çimeli ve Körpınar bölgesini gündeme taşıdık ancak Karacaören, Dağçiftliği ve Çayağzı bölgelerinde de 3 ayrı altın madeni sahası daha bulunuyor. Çimeli, Körpınar, Çuğun ve Kızılcaköy arazilerinde koç grubunun en büyük pay sahibi olduğu DEFAŞ'a ait sahada sondaj çalışmaları son hızıyla sürdürülüyor. Firma üretim izni alabilmek için ÇED onayını bekliyor.Maden sahası Kırşehir'e içme suyu sağlayan kuyulara birkaç kilometre uzaklıkta. Karacaören'de faaliyet gösteren Üniversal firmasına ait maden sahası ise Seyfe Gölü'nün dibinde ve Ökse su kuyularına yine birkaç kilometre uzaklıkta. Dağçiftliği Bölgesi'nde altın madeni sahası biraz daha eski ve ruhsat sahibi Koza, varlık fonu bünyesinde... Bir de Çayağzı Bölgesi'nde bulunan Bozçal Dağı üzerinde altın madeni için ÇED başvurusunda bulunan Eti Gümüş bulunuyor.Bu maden sahası da Kılıçözü deresine çok yakın bir mesafede. Aldığımız duyumlar, yeni firmaların da Kervansaray Dağları'nda altın aramak için yakında Kırşehir'e geleceği yönünde. Bunlardan birisi de Mehmet Cengiz... Bunu da göz önüne alırsak ve sahaya havadan bakarsak ; Kırşehir tam anlamıyla kuşatılmış durumda. Kırşehir'de altın madenlerinin en olmaması gereken bölge hangisi ? diye sorulsa kesinlikle bu bölge derim. Çünkü bu bölge, Kırşehir Kent Merkezini, İlçe merkezlerini, köyleri, Kızılırmak havzasını ve Seyfe Havzasını besleyen su kaynaklarını bünyesinde barındırıyor. Çünkü bu bölge 200 bin nüfusun tam ortasında... Şu an sadece sondaj ve arama çalışmaları var. Ne yazık ki bu bölgelerde altın da var ve firmalar onay almak için her türlü girişimde bulunuyorlar. Öyle ki Koç Holding o kadar parasal gücü olmasına rağmen kendi maden sahasına AK Parti Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu'nu yüzde 25 ortak etmiş. Dikkatinizi çekerim ; işin operasyonel kısmında Koç var.Ferhat Nasıroğlu'na ait Fernas'ı ise şimdiye kadar gören yok. Bu madenler üretime başladığında Kırşehir yaşanabilir bir şehir olmaktan çıkacak. Çevredeki köyler, ilçeler ve kasabalar boşalacak. İnsanlarda stres ve paranoyalar ortaya çıkacak. Sağlıkla ilgili herhangi bir olumsuz durumda , altın madeni ocakları bunun başlıca nedeni olarak görülecek. Suyun rengi bile değişse insanlarda, ''Acaba?'' soruları hep olacak. Bu durumun toplum üzerinde yaratacağı psikolojiyi hayal edin. Bakın herhangi bir sızıntı ya da madenlerde yaşanacak bir felaket durumundan söz etmiyorum bile... Hele ki böyle bir felaket yaşandığında, Kırşehir'de kimse yaşamak istemeyecek bu şehir terk edilmeye başlanacak. Kullanılacak yüksek miktardaki su nedeniyle şehrin, ilçelerin ve köylerin susuz kalacağını da bir yere not etmek lazım. Peki çok mu umurlarında ? Değil ! Çünkü sadece kazanacakları paraya bakıyorlar... Kırşehir'de bu talana ve işgale karşı bir duruş gösterilmeye de çalışılıyor. Bu konuda bir takım çalışmalar yapılıyor. Kırşehir Halkı kolektif bir bilinçle bu işgale karşı tepkisel bir duruş sergilediğinde başarılı olamayacaklar. Kırşehir, 1000 yıl önce olduğu gibi asla bir kıyımın kurbanı olmayacak. Burada bulunan altın ise daha sağlıklı yöntemler geliştirildiğinde ve tabana yayılan bir ekonomik model ortaya konulduğunda ülkenin değeri olarak gelecek nesiller tarafından işlenecek ve çıkarılacak. Ve o gün geldiğinde gelecek nesillerimiz bizleri hayırla yad edecek... Ömer Duran