Karanlık Yılların Direnç Kalesi MHP

SİYASET 10.03.2021 - 12:19, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

Karanlık Yılların Direnç Kalesi MHP

Karanlık yıllar olarak hatırladığımız ve her ne kadar sürecin aktörleri tarafından adı ‘çözüm süreci’ olarak vaktiyle topluma kabul ettirilmek istenildiyse de toplumsal hafızamızda ve millet vicdanında adı ‘çözülüş süreci, İmralı süreci, yıkım süreci, ikinci Sevr dönemi’ gibi en meşum adlarla anılan o dönemin ayrı bir başlık ile incelenmeyi hak eden, terörle silahlı mücadele kadar önemli bir konusudur MHP.  İç ve dış işbirlikçilerin bir toplum mühendisliği inceliği ile milleti istedikleri kıvama dönüştürme, karanlık emeller barındıran o süreci kabul ettirme çabalarının aksi yönünde direnerek şiddetli rüzgârlar estirmiş olan MHP, toplum vicdanını ve hafızasını ihanete varan çabalara karşı canlı tutarak o dönemdeki pek çok tuzaklara milletimizin düşmemesinde elbette göz ardı edilemeyecek, minnetle hatırlanacak çok hayati ve tarihsel bir rol oynamıştır.    MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli liderliğinde ülkedeki tüm parti teşkilatları ve ülkücüler illerde, ilçelerde, mahallelerde, sokaklarda milletimize bu sürecin karanlık bir tuzak olduğunu bıkmadan, yılmadan anlatmışlardır. Şahsen ben de gerek 2009-2014 yılları arası yaptığım MHP Kırşehir İl Başkan yardımcılığı görevim döneminde, gerekse 2014 yerel seçimlerinde seçildiğim Kırşehir İl Genel Meclisi üyeliği döneminde tüm parti teşkilatları olarak köy köy, mahalle mahalle durmadan yorulmadan bu sürecin ülkenin ve milletin adeta sonunu hazırlayan bir süreç olduğunu anlattığımızı hala heyecanla hatırlıyorum. Milletimizle gerek seçim bürolarında, gerek parti binalarında hatta gerekse gezdiğimiz köylerde yaptığımız köy kahvesi toplantılarında sürecin detaylarını ve muhtemel tehdit/tehlikelerini anlatıyorduk ve inanılmaz bir ilgi, teveccüh alıyorduk. Görüyor ve anlıyorduk ki o dönem iktidar ne yaparsa yapsın kendi seçmenleri tarafından dahi politikaları kabul görmüyordu. Milletimiz hangi siyasi görüşten olursa olsun bu süreci Sayın Devlet Bahçeli’nin sıkça kullandığı tabirle adeta bir ‘ihanet süreci’ olarak görüyordu. Türk Milletinin feraseti ve sahip çıktığı şehitlerin kanlarıyla yazılmış tarihsel mirası her türlü karanlık oyunu bozmaya muktedirdi.   Karanlık çözülüş yılları döneminin bu bölümünde MHP’nin mücadele ve duruşunu daha iyi anlayabilmek için Sayın Devlet Bahçeli’nin mitinglerde, TBMM’de, grup toplantılarında ve gazete beyanatlarında söylediği sözlerden bir derleme çalışması yapmayı uygun gördüm. Toplumsal hafızanın canlı tutulması gelecekte muhtemel yeni tuzaklara karşı uyanık olmanın en etkin yöntemidir. Biliyoruz ki geçmişi unutan toplumların gelecekleri olmaz.   Aşağıda Ak Parti hükümetinin başlattığı sürecin ilk zamanlarında sözde demokratik açılım konusunda TBMM’de yapılan genel görüşmede Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grubu adına Sayın Devlet Bahçeli’nin Meclis Genel Kurulundaki hitabetinden ÖNEMLİ SATIRBAŞLARINDAN seçmeler sunuyorum;   “Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 89 yıllık kutlu tarihinin en talihsiz günlerinden birisini yaşamaktadır. Büyük Türk milletinin kurtuluşu, bağımsızlığı, hürriyeti ve birliğinin en büyük temsilcisi olan, en muhteşem mekânı olan bu çatı altında konuşulan konulardan üzüntü duymamak mümkün değildir. Yedi yıldır, Türkiye’yi derin uçurumlara sürükleyen, yönetim iradesini başka başkentlerin yörüngesine oturtanların, milletimizi bölme hayallerinin burada tartışılmak durumunda kalınması son derece kaygı vericidir. Hükümet eliyle Türkiye için bölünme modelleri arayışına girilmesine, siyasi tarihimizde ilk defa şahit olunmaktadır…… Bugün burada neyi tartışacağız? Nasıl bölüneceğimizi mi? Nasıl ayrılacağımızı mı? Kardeşlerimizi nasıl terk edeceğimizi mi? Bugün burada hangi konuda uzlaşacağız? Devletimizi nasıl parçalayacağımızı mı? Topraklarımızı nasıl taksim edeceğimizi mi? İllerimizi kimlere vereceğimizi mi? Bugün burada hangi karara varacağız? Şehitlerimize nasıl ihanet edeceğimizi mi? Gazilerimizi bir kez daha nasıl yaralayacağımızı mı? Asker, polis ve korucularımızın hatıralarını nasıl ayaklar altına alacağımızı mı?........ Bugün aziz milletimiz son derece endişeli, huzursuz ve tedirgindir. Karşımızdaki sorun çok ciddi bir BEKA sorunudur……. Milli iradenin tecelli ettiği yegane Yüce makam olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üyeleri görevlerine başlarken “devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumak” için büyük Türk milleti önünde namus ve şerefleri üzerine yemin etmişlerdir. PKK açılımının bu temel ilkeler ışığında anlaşılması ve değerlendirilmesi kaçınılmazdır…… Bu şerefli mücadelede 2002 yılına gelindiğinde terörün beli kırılmış, bitme noktasına getirilmiştir. 3 Kasım 2002 tarihinde iktidara gelen AKP hükümeti, terörün sıfır noktasına geldiği bir Türkiye devralmıştır. Ancak, aradan geçen yedi yılda terör yeniden tırmanmış, etnik bölücülük hiçbir dönemde görülmemiş bir şekilde cüret ve mevzi kazanmıştır. Bugün Yüce Meclis’in önüne PKK açılımıyla çıkan AKP hükümeti, yedi yıllık iktidarı dönemindeki acz ve zafiyetlerden sonra terör örgütüne teslim olma noktasına gelmiştir….. PKK açılımıyla yapılmak istenen, terörün silah ve şiddetle yapamadığının siyasi yollarla hayata geçirilmesidir. Yüce Meclis maalesef bugün PKK’ya teslimiyetin belgesi olan bu yıkım projesini görüşmektedir……. Bir kez daha düşününüz. Bir kez daha oynanan oyunun bütününü tarihi perspektif ile dün, bugün ve gelecek vizyonuyla değerlendiriniz. Karşımızda, yeni bir Sevr dayatması olduğunu mutlaka göreceksiniz. Yüzyılın başındaki küresel aktörlerin, oyunların ve parçalanma taleplerinin sadece isim değiştirmiş olduğunu da bileceksiniz……. Bu sözde açılım projesi, bölgemizdeki su ve enerjiyi ele geçirmek, kontrol altında tutmak ve stratejik olarak rezerve etmek isteyen Küresel Gücün yazdığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin dayatmasıdır…… imralı, PKK, AKP, Peşmerge ve ABD’nin birlikte oynadığı bu oyunun sonunda milletimizin birliğinin, devletimizin tekliğinin, bin yıllık kardeşliğimizin devamı asla mümkün değildir. “Farklılıklarımız zenginliğimizdir” bahanesiyle kurcalanan kimliklerin tahrikiyle uyanacak etnik ayrımcılığın, sosyolojik zeminde tutunmasıyla birlikte ne anayasalar, ne yasaklar, ne tavsiye kararları ve ne de sözde demokratik açılımlar bu yıkımı durdurmaya yetmeyecektir. Bu aşamaya kadar bile, PKK terör örgütünün 25 yılda yapamadığı ayrışma ve husumeti hükümet kısa sürede başarmış ve terör örgütü ile kahraman, fedakâr şehitlerimizi, gazilerimizi ve aziz yöre halkını aynı kefeye oturtmuştur……. Milliyetçi Hareket, oyunu görmüş, okumuş ve bozmuştur. Başbakan’ın geri adım atarak, sıkıştığı anlarda sığındığı takiyye alışkanlığı ile milletin, devletin, bayrağın ve vatanın tekliğine vurgu yapmak zorunda kalmasının nedeni budur…… Bu vatanın kurucusu ve sahibi aziz millet varlığına hep birlikte vücut veren büyük Türk Milleti ailesidir. Türk milleti bu fırtınalı badireleri atlatacaktır. Tarih ihanetleri de kahramanları da geçmişte kaydetmiştir. Şimdi de kaydedecektir. Bu millet, bugün de kendine ihanet edenlerle, kahramanları ayırarak kaydedecek ve asla unutmayacaktır.”   Yukarıda bir kısmını alıntıladığım TBMM’deki bu tarihi konuşma Sayın Devlet Bahçeli’nin siyasi hayatındaki en güzel konuşmalardan birisidir. Bu konuşma özünde ve esasında sadece ülkücü camianın değil, adeta tüm Türk Milletinin duygu ve düşüncelerinin özeti gibiydi. Konuşmanın aslı çok uzundur ve MHP Genel Merkezi tarafından konuşmanın tamamı 50 sayfanın üzerinde bir kitapçık olarak da yayınlanmıştır. Bu tarihi konuşmanın tamamına erişmek isteyenler;   “https://www.mhp.org.tr/usr_img/_mhp2007/kitaplar/aciliminkaranligindaturkiye.pdf “ Linkinden ulaşabilirler ve ibretle okuyabilirler.   MHP’nin sözde çözüm özde çözülüş olarak hatırlanan karanlık yıllardaki duruşunu incelemek için elbette bir yazı yetmeyecek. O nedenle yazı dizimizin ‘karanlık yılların direnç kalesi’ alt başlıklı bu kısmını birkaç bölüme bölmem gerekmiştir. Gelecek yazımızda MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin o yıllardaki duruş ve söylemleri üzerinden yazı dizimize devam edeceğiz.   “Türkiye parçalanıp, millet bölünüp, vatan satılırken hareketsiz mi kalalım?” MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, sözde çözüm için terörist başı Abdullah Öcalan'ın önerdiği 10 maddenin Dolmabahçe Sarayı'nda okunmasına ilişkin verdiği açıklamadan!                                                                                            Av. Bülent DEMİRBAŞ                                                                                  

Karanlık yıllar olarak hatırladığımız ve her ne kadar sürecin aktörleri tarafından adı ‘çözüm süreci’ olarak vaktiyle topluma kabul ettirilmek istenildiyse de toplumsal hafızamızda ve millet vicdanında adı ‘çözülüş süreci, İmralı süreci, yıkım süreci, ikinci Sevr dönemi’ gibi en meşum adlarla anılan o dönemin ayrı bir başlık ile incelenmeyi hak eden, terörle silahlı mücadele kadar önemli bir konusudur MHP.  İç ve dış işbirlikçilerin bir toplum mühendisliği inceliği ile milleti istedikleri kıvama dönüştürme, karanlık emeller barındıran o süreci kabul ettirme çabalarının aksi yönünde direnerek şiddetli rüzgârlar estirmiş olan MHP, toplum vicdanını ve hafızasını ihanete varan çabalara karşı canlı tutarak o dönemdeki pek çok tuzaklara milletimizin düşmemesinde elbette göz ardı edilemeyecek, minnetle hatırlanacak çok hayati ve tarihsel bir rol oynamıştır. 

 

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli liderliğinde ülkedeki tüm parti teşkilatları ve ülkücüler illerde, ilçelerde, mahallelerde, sokaklarda milletimize bu sürecin karanlık bir tuzak olduğunu bıkmadan, yılmadan anlatmışlardır. Şahsen ben de gerek 2009-2014 yılları arası yaptığım MHP Kırşehir İl Başkan yardımcılığı görevim döneminde, gerekse 2014 yerel seçimlerinde seçildiğim Kırşehir İl Genel Meclisi üyeliği döneminde tüm parti teşkilatları olarak köy köy, mahalle mahalle durmadan yorulmadan bu sürecin ülkenin ve milletin adeta sonunu hazırlayan bir süreç olduğunu anlattığımızı hala heyecanla hatırlıyorum. Milletimizle gerek seçim bürolarında, gerek parti binalarında hatta gerekse gezdiğimiz köylerde yaptığımız köy kahvesi toplantılarında sürecin detaylarını ve muhtemel tehdit/tehlikelerini anlatıyorduk ve inanılmaz bir ilgi, teveccüh alıyorduk. Görüyor ve anlıyorduk ki o dönem iktidar ne yaparsa yapsın kendi seçmenleri tarafından dahi politikaları kabul görmüyordu. Milletimiz hangi siyasi görüşten olursa olsun bu süreci Sayın Devlet Bahçeli’nin sıkça kullandığı tabirle adeta bir ‘ihanet süreci’ olarak görüyordu. Türk Milletinin feraseti ve sahip çıktığı şehitlerin kanlarıyla yazılmış tarihsel mirası her türlü karanlık oyunu bozmaya muktedirdi.

 

Karanlık çözülüş yılları döneminin bu bölümünde MHP’nin mücadele ve duruşunu daha iyi anlayabilmek için Sayın Devlet Bahçeli’nin mitinglerde, TBMM’de, grup toplantılarında ve gazete beyanatlarında söylediği sözlerden bir derleme çalışması yapmayı uygun gördüm. Toplumsal hafızanın canlı tutulması gelecekte muhtemel yeni tuzaklara karşı uyanık olmanın en etkin yöntemidir. Biliyoruz ki geçmişi unutan toplumların gelecekleri olmaz.

 

Aşağıda Ak Parti hükümetinin başlattığı sürecin ilk zamanlarında sözde demokratik açılım konusunda TBMM’de yapılan genel görüşmede Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grubu adına Sayın Devlet Bahçeli’nin Meclis Genel Kurulundaki hitabetinden ÖNEMLİ SATIRBAŞLARINDAN seçmeler sunuyorum;

 

“Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 89 yıllık kutlu tarihinin en talihsiz günlerinden birisini yaşamaktadır. Büyük Türk milletinin kurtuluşu, bağımsızlığı, hürriyeti ve birliğinin en büyük temsilcisi olan, en muhteşem mekânı olan bu çatı altında konuşulan konulardan üzüntü duymamak mümkün değildir. Yedi yıldır, Türkiye’yi derin uçurumlara sürükleyen, yönetim iradesini başka başkentlerin yörüngesine oturtanların, milletimizi bölme hayallerinin burada tartışılmak durumunda kalınması son derece kaygı vericidir. Hükümet eliyle Türkiye için bölünme modelleri arayışına girilmesine, siyasi tarihimizde ilk defa şahit olunmaktadır…… Bugün burada neyi tartışacağız? Nasıl bölüneceğimizi mi? Nasıl ayrılacağımızı mı? Kardeşlerimizi nasıl terk edeceğimizi mi? Bugün burada hangi konuda uzlaşacağız? Devletimizi nasıl parçalayacağımızı mı? Topraklarımızı nasıl taksim edeceğimizi mi? İllerimizi kimlere vereceğimizi mi? Bugün burada hangi karara varacağız? Şehitlerimize nasıl ihanet edeceğimizi mi? Gazilerimizi bir kez daha nasıl yaralayacağımızı mı? Asker, polis ve korucularımızın hatıralarını nasıl ayaklar altına alacağımızı mı?........ Bugün aziz milletimiz son derece endişeli, huzursuz ve tedirgindir. Karşımızdaki sorun çok ciddi bir BEKA sorunudur……. Milli iradenin tecelli ettiği yegane Yüce makam olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üyeleri görevlerine başlarken “devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumak” için büyük Türk milleti önünde namus ve şerefleri üzerine yemin etmişlerdir. PKK açılımının bu temel ilkeler ışığında anlaşılması ve değerlendirilmesi kaçınılmazdır…… Bu şerefli mücadelede 2002 yılına gelindiğinde terörün beli kırılmış, bitme noktasına getirilmiştir. 3 Kasım 2002 tarihinde iktidara gelen AKP hükümeti, terörün sıfır noktasına geldiği bir Türkiye devralmıştır. Ancak, aradan geçen yedi yılda terör yeniden tırmanmış, etnik bölücülük hiçbir dönemde görülmemiş bir şekilde cüret ve mevzi kazanmıştır. Bugün Yüce Meclis’in önüne PKK açılımıyla çıkan AKP hükümeti, yedi yıllık iktidarı dönemindeki acz ve zafiyetlerden sonra terör örgütüne teslim olma noktasına gelmiştir….. PKK açılımıyla yapılmak istenen, terörün silah ve şiddetle yapamadığının siyasi yollarla hayata geçirilmesidir. Yüce Meclis maalesef bugün PKK’ya teslimiyetin belgesi olan bu yıkım projesini görüşmektedir……. Bir kez daha düşününüz. Bir kez daha oynanan oyunun bütününü tarihi perspektif ile dün, bugün ve gelecek vizyonuyla değerlendiriniz. Karşımızda, yeni bir Sevr dayatması olduğunu mutlaka göreceksiniz. Yüzyılın başındaki küresel aktörlerin, oyunların ve parçalanma taleplerinin sadece isim değiştirmiş olduğunu da bileceksiniz……. Bu sözde açılım projesi, bölgemizdeki su ve enerjiyi ele geçirmek, kontrol altında tutmak ve stratejik olarak rezerve etmek isteyen Küresel Gücün yazdığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin dayatmasıdır…… imralı, PKK, AKP, Peşmerge ve ABD’nin birlikte oynadığı bu oyunun sonunda milletimizin birliğinin, devletimizin tekliğinin, bin yıllık kardeşliğimizin devamı asla mümkün değildir. “Farklılıklarımız zenginliğimizdir” bahanesiyle kurcalanan kimliklerin tahrikiyle uyanacak etnik ayrımcılığın, sosyolojik zeminde tutunmasıyla birlikte ne anayasalar, ne yasaklar, ne tavsiye kararları ve ne de sözde demokratik açılımlar bu yıkımı durdurmaya yetmeyecektir. Bu aşamaya kadar bile, PKK terör örgütünün 25 yılda yapamadığı ayrışma ve husumeti hükümet kısa sürede başarmış ve terör örgütü ile kahraman, fedakâr şehitlerimizi, gazilerimizi ve aziz yöre halkını aynı kefeye oturtmuştur……. Milliyetçi Hareket, oyunu görmüş, okumuş ve bozmuştur. Başbakan’ın geri adım atarak, sıkıştığı anlarda sığındığı takiyye alışkanlığı ile milletin, devletin, bayrağın ve vatanın tekliğine vurgu yapmak zorunda kalmasının nedeni budur…… Bu vatanın kurucusu ve sahibi aziz millet varlığına hep birlikte vücut veren büyük Türk Milleti ailesidir. Türk milleti bu fırtınalı badireleri atlatacaktır. Tarih ihanetleri de kahramanları da geçmişte kaydetmiştir. Şimdi de kaydedecektir. Bu millet, bugün de kendine ihanet edenlerle, kahramanları ayırarak kaydedecek ve asla unutmayacaktır.”

 

Yukarıda bir kısmını alıntıladığım TBMM’deki bu tarihi konuşma Sayın Devlet Bahçeli’nin siyasi hayatındaki en güzel konuşmalardan birisidir. Bu konuşma özünde ve esasında sadece ülkücü camianın değil, adeta tüm Türk Milletinin duygu ve düşüncelerinin özeti gibiydi. Konuşmanın aslı çok uzundur ve MHP Genel Merkezi tarafından konuşmanın tamamı 50 sayfanın üzerinde bir kitapçık olarak da yayınlanmıştır. Bu tarihi konuşmanın tamamına erişmek isteyenler;  

“https://www.mhp.org.tr/usr_img/_mhp2007/kitaplar/aciliminkaranligindaturkiye.pdf “

Linkinden ulaşabilirler ve ibretle okuyabilirler.

 

MHP’nin sözde çözüm özde çözülüş olarak hatırlanan karanlık yıllardaki duruşunu incelemek için elbette bir yazı yetmeyecek. O nedenle yazı dizimizin ‘karanlık yılların direnç kalesi’ alt başlıklı bu kısmını birkaç bölüme bölmem gerekmiştir. Gelecek yazımızda MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin o yıllardaki duruş ve söylemleri üzerinden yazı dizimize devam edeceğiz.

 

“Türkiye parçalanıp, millet bölünüp, vatan satılırken hareketsiz mi kalalım?”

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, sözde çözüm için terörist başı Abdullah Öcalan'ın önerdiği 10 maddenin Dolmabahçe Sarayı'nda okunmasına ilişkin verdiği açıklamadan!

 

                                                                                         Av. Bülent DEMİRBAŞ                                                                                  

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.