Kalktı Göç Eyledi

SANAT 02.12.2021 - 22:23, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

Kalktı Göç Eyledi

“Varıp yaslanayım Hacı Bektaş’a Abdalın olayım çullar içinde.”   3 Aralık 2021. Büyük Saz ve Söz Üstadı Muharrem ERTAŞ’ın Aramızdan Ayrılışının 37. Yılı. Doğrusu müzik otoriteleri onu Saz Çalıp Okuyanların Hiçbirine Benzetemediler.. O'nu tanıyanlar son nefesini verene kadar hiç kimsenin; Muharrem Usta'nın sesinin kısıldığına tanık olmadığından bahseder. Bozlağa girdiğinde hakkını veren, Türkçemizin dile gelen şivelerine hiç kimsede olmadık, davudi bir sesle hayat veren Muharrem Ertaş; Osmanlı’ya kafa tutan Avşar Türkmenlerinin ünlü şairi Dadaloğlu’nun; “Ferman padişahın dağlar bizimdir” deyişini havalandırıp, Abidin Ertem’in deyimi ile;“bozlağı Çukurova’dan Kırşehir'e indirince ”ne söylediğini bilmeyecek kadar cahil değildir. Nitekim Cumhuriyetçiler, Muharrem Ertaş’ın sazında ve sözünde güzelleşen “Avşar Bozlağı”nı, TRT’nin repertuvarına almakta hiç de tereddüt etmemişlerdir. Aşk, yoksulluk, göç, savaş, iskân, gurbet gibi konuların işlendiği duygu dolu ve toplumsal konuları havalandıran özellikle “Bozlak” Tarzında Anadolu abdal ozan geleneği içinde efsanevi bir iz bırakan Bozkırın tezenesi Neşet ERTAŞ’ın babası ve ustası Muharrem Ertaş’ı saygıyla anıyoruz. Boranlı soğuk karlı dağların eteklerinde, mor sümbüllü, Reyhanlı, sarı çiğdemli, menekşeli, nergizli ve kekik kokulu yörelerde yiğide gardaş olan Arap atları, emlik kuzuları, al kınalı keklikleri, çakır doğanları, yavru şahanları, telli turnaları sıralayan Karacaoğlan’ın ve hatta Dadaloğlu geleneğinin ciddi izlerini taşıyan ve de zaten bu geleneğin ciddi bir ardılı olan Muharrem Ertaş’da duru, bozulmamış, bakir bir topluluk olarak Kırşehir Abdallarının en bariz ve de sade tüm özelliklerini görmek mümkün. Büyük sosyal olayların öykülerini terennüm eden ve sadece “uzun hava” deyip geçilemeyecek kadar sosyal ve duygusal içerikli olan bozlaklarımız, Muharrem Ertaş’ın kopuzun da; “Yavrusu ölen deve gibi bozlayıp inlemekte.” ve ses artık, orada sınırlarını zorlayıp aşmaktadır. Gerçekten de bozlak geniş ses aralığı isteyen; türüne, yöresine ve tavrına göre değişiklikler ve kendine özgü özellikler gösteren, izahı zor üslupta ve tavırlarda okunup çalınması gereken bir müzikal formu Muharrem Ertaş’da tümüyle gözlemlemek mümkün. Bu nedenle de denilebilir ki, Bozlağın meşhurluğu, piyasaya Muharrem Usta’nın ağzından yayılmıştır. Sesinin güzelliğiyle, yanıklığıyla, avazlarının daha yankılı ve etkili olmasıyla ününü gösteren Muharrem Ertaş zaten. Aldığı Avşar bozlağıyla ki; Dadaloğlu’nun da okuduğu parçalarla da Ülke de sesini duyurdu.Bozlağın meşhurluğu piyasaya Muharrem Usta’nın ağzından yayılmıştır. Bozlak onun ağzında daha başka bir tat almıştır. Muharrem Ertaş’ca havalandırılan türküler “irticalen” nesillerinden kendilerine intikal eden “Anadolu Türkmen-Abdal Geleneği”nin sosyal yaşamının izdüşümlerinin nakış nakış işlendiği türkülerdir ki, bunların birçoğunda “tasavvuf çeşnisi” de görülmektedir. Esasen bu gelenek; Daha gerilerde kopuzlu Veli Ustaların atası, elinde kopuz taşıyan kimselerin “hürmet”ine saygı gördüğüne inanılan Dede Korkut, Hoca Ahmet Yesevi döneminin halk geleneğinin ta kendisi idi ve de 13. yüzyıl “Babaileri ile onların bakiyeleri olarak sürdü geldi. Yüzyılların bakir kültüründen geldi. Yüzyıllara kazıttı çabalarıyla… Aşklarda, gönüllerde, dilden dile kuşaktan kuşağa sevda türkülerinde, babadan oğula.. Edebiyat, müzik, folklor tarihimize kazındı. Adnan YILMAZ  

“Varıp yaslanayım Hacı Bektaş’a

Abdalın olayım çullar içinde.”

 

3 Aralık 2021. Büyük Saz ve Söz Üstadı Muharrem ERTAŞ’ın Aramızdan Ayrılışının 37. Yılı.
Doğrusu müzik otoriteleri onu Saz Çalıp Okuyanların Hiçbirine Benzetemediler..
O'nu tanıyanlar son nefesini verene kadar hiç kimsenin; Muharrem Usta'nın sesinin kısıldığına tanık olmadığından bahseder.


Bozlağa girdiğinde hakkını veren, Türkçemizin dile gelen şivelerine hiç kimsede olmadık, davudi bir sesle hayat veren Muharrem Ertaş; Osmanlı’ya kafa tutan Avşar Türkmenlerinin ünlü şairi Dadaloğlu’nun; “Ferman padişahın dağlar bizimdir” deyişini havalandırıp, Abidin Ertem’in deyimi ile;“bozlağı Çukurova’dan Kırşehir'e indirince ”ne söylediğini bilmeyecek kadar cahil değildir.


Nitekim Cumhuriyetçiler, Muharrem Ertaşın sazında ve sözünde güzelleşen “Avşar Bozlağı”nı, TRT’nin repertuvarına almakta hiç de tereddüt etmemişlerdir.
Aşk, yoksulluk, göç, savaş, iskân, gurbet gibi konuların işlendiği duygu dolu ve toplumsal konuları havalandıran özellikle “Bozlak” Tarzında Anadolu abdal ozan geleneği içinde efsanevi bir iz bırakan Bozkırın tezenesi Neşet ERTAŞ’ın babası ve ustası Muharrem Ertaş’ı saygıyla anıyoruz.


Boranlı soğuk karlı dağların eteklerinde, mor sümbüllü, Reyhanlı, sarı çiğdemli, menekşeli, nergizli ve kekik kokulu yörelerde yiğide gardaş olan Arap atları, emlik kuzuları, al kınalı keklikleri, çakır doğanları, yavru şahanları, telli turnaları sıralayan Karacaoğlan’ın ve hatta Dadaloğlu geleneğinin ciddi izlerini taşıyan ve de zaten bu geleneğin ciddi bir ardılı olan Muharrem Ertaş’da duru, bozulmamış, bakir bir topluluk olarak Kırşehir Abdallarının en bariz ve de sade tüm özelliklerini görmek mümkün.


Büyük sosyal olayların öykülerini terennüm eden ve sadece “uzun hava” deyip geçilemeyecek kadar sosyal ve duygusal içerikli olan bozlaklarımız, Muharrem Ertaşın kopuzun da; “Yavrusu ölen deve gibi bozlayıp inlemekte.” ve ses artık, orada sınırlarını zorlayıp aşmaktadır.
Gerçekten de bozlak geniş ses aralığı isteyen; türüne, yöresine ve tavrına göre değişiklikler ve kendine özgü özellikler gösteren, izahı zor üslupta ve tavırlarda okunup çalınması gereken bir müzikal formu Muharrem Ertaşda tümüyle gözlemlemek mümkün.
Bu nedenle de denilebilir ki, Bozlağın meşhurluğu, piyasaya Muharrem Usta’nın ağzından yayılmıştır.


Sesinin güzelliğiyle, yanıklığıyla, avazlarının daha yankılı ve etkili olmasıyla ününü gösteren Muharrem Ertaş zaten. Aldığı Avşar bozlağıyla ki; Dadaloğlu’nun da okuduğu parçalarla da Ülke de sesini duyurdu.Bozlağın meşhurluğu piyasaya Muharrem Usta’nın ağzından yayılmıştır. Bozlak onun ağzında daha başka bir tat almıştır.


Muharrem Ertaş’ca havalandırılan türküler “irticalen” nesillerinden kendilerine intikal eden “Anadolu Türkmen-Abdal Geleneği”nin sosyal yaşamının izdüşümlerinin nakış nakış işlendiği türkülerdir ki, bunların birçoğunda “tasavvuf çeşnisi” de görülmektedir.
Esasen bu gelenek; Daha gerilerde kopuzlu Veli Ustaların atası, elinde kopuz taşıyan kimselerin “hürmet”ine saygı gördüğüne inanılan Dede Korkut, Hoca Ahmet Yesevi döneminin halk geleneğinin ta kendisi idi ve de 13. yüzyıl “Babaileri ile onların bakiyeleri olarak sürdü geldi.
Yüzyılların bakir kültüründen geldi. Yüzyıllara kazıttı çabalarıyla…
Aşklarda, gönüllerde, dilden dile kuşaktan kuşağa sevda türkülerinde, babadan oğula..
Edebiyat, müzik, folklor tarihimize kazındı.

Adnan YILMAZ

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.