İran Türklerden Neden Rahatsız ?

DÜNYA 16.12.2020 - 12:54, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

İran Türklerden Neden Rahatsız ?

Azerbaycan ve Ermenistan arasında süren ve Azerbaycan Türklerinin zaferi ile sonuçlanan Karabağ Savaşı’nın ardıl etki ve tartışmaları sosyal medyada, bilhassa uluslar arası platformlarda devam etmektedir. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan’daki Zafer Günü kutlamalarında okuduğu şiirden sonra tartışmanın boyutu İran’a ve Güney Azerbaycan’a doğru genişlemiştir. Bazı tartışmaların bazılarına ben de katıldım ve İranlıların meseleye bakışını yakından görmüş oldum. Mesela, Facebook’da ‘Al Jazeera English’ resmi sayfasının 11 Aralık 2020 saat 20:00 tarihli paylaşımında Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Azerbaycan’da okuduğu şiirle ilgili bir haber üzerine benim de müdahil olduğum pek çok ulustan kişinin katıldığı uzun soluklu bir tartışma başladı. Buradaki tartışmada gördüm ki İranlılar genel olarak güney Azerbaycanlıları Türkleşmiş İranlı olarak görüyor, İran’dan Rusların koparttığı kuzey Azerbaycan’ın da bir gün kendi topraklarına yeniden katılacağını söylüyorlar. Ben de Azerbaycan Türklerinin Oğuz Türk’ü olduğunu ve Turan’ın parçası olduğunu söyleyerek İranlıların tarihi temelden yoksun bu iddialarına itiraz ettim. Tartışmanın devamında bir İranlı bana, kullandığım Turan kelimesinin bile Farsça kökenli olduğunu söyleyerek tartışmayı farklı bir boyuta çekti. Bu konuşmanın sonunda Türk-İran ilişkileri tarihi ekseninde Turan kelimesini araştırmaya karar verdim. Azerbaycanlıların Türkleşmiş Farisiler oldukları iddiası tarihi deliller ışığında asılsızdı ama Turan kelimesi konusunda haklıydı. Araştırmamda, İranlıların Azerbaycan Türklerinin İran kökenli olduklarını iddia etmelerinin yeni olmadığını, esasında bu iddianın Şahname’de de Türklerin Farisilerle akraba oldukları iddiasına dayandığını anladım. Gördüm ki bunlar araştırmaya değer konulardı ve böylece yaptığım araştırmalar ile ilgili düşüncelerimi bu haftaki köşeme taşımaya karar verdim.   “…Erlerin azgın aslanlar gibi coşmalarını ve orta yerde de Kave’nin bayrağının yıldızını görünce, Guderz ile Tûs’a şöyle seslendi: İran’dan filler ve davullarla çıkıp gelen siz! Öç almak için ordunuzla Turan ülkesine gelip, ele geçirmek isteyen de sizsiniz! O halde ne diye av hayvanları gibi yorgun ve bitkin bir şekilde bu dağa kaçıp sığınıyorsunuz? Bu yaptığınızdan utanmıyor musunuz? Bu dağda, kayaların üzerinde ne yiyip içiyorsunuz? Nasıl yatıp kalkıyorsunuz” (Komutan Human - Şahname)   Turan kelimesi Şahname’de bu şekilde geçerek Farisi bir kelime olarak doğmuş. Firdevsi’nin Şahname’si 60.000 beyitten oluşuyor ve bunun yaklaşık 21.000 beyiti Türklerle İranlıların arasındaki savaşlardan bahsediyor. Şahname’nin başlangıcında Firdevsi bir bölümünde de Türklerle İranlıların atalarının kardeş olduğunu dahi iddia etmiştir. Tabi bu iddianın asılsızlığı tarihi araştırmalarla zaman içerisinde çürütülmüştür.   İranlılarla bitip tükenmez savaşlarımızı Osmanlı tarihinden biliriz. Safeviler ( her ne kadar hanedan Türk olsa da ulus ve devlet kültürleri yine de Farisi idi ) ile savaşlarımız anlatmakla bitmez. Ancak bu Farisilerle savaşlarımız çok daha eskiye dayanır ve İran’ın milli destanlarında da uzunca yer alır. Firdevsi’nin Şahname’sinde İran-Turan Savaşları münasebetiyle İranlı komutan Human’nın ağzından söylenen yukarıdaki sözler, Türk ordularının İran ordusunu Hemaven Dağı’nda sıkıştırdıkları bir anda İran ordusunun tekrar toparlanması için söylenmiş. İranlılık ruhunu yükseltme amacıyla yazılan Şahname’de İranlı komutanlara atfedilen Zaloğlu Rüstem ve Siyavuş menkıbelerinde de İran-Turan savaşları anlatılmaktadır. Bu kaynaklarda anlatılan ve coğrafi terim olarak geçen “Turan”, Tüklerin yaşadığı Türkistan, kavim adı olarak geçen Tur ise Türklerin efsanevi hükümdarı Afrasyab’ın ceddi olduğu araştırmalar neticesinde ortaya çıkmıştır. İran kaynaklarında Turan olarak tabir edilen Türk yurdunun Ceyhun ve Seyhun sınır olmak üzere Çin’e kadar genişlediği bildirilmiştir. Şahname’de, Seyhun’un kuzeyi ve doğusu ile Harezm bölgesinde oturanlara Afrasyab kavmi adı verilmiştir. Fidevsi’nin Turanlıları İranlı gösterme eğilimi sonraki yıllardaki araştırmalarla, bilhassa 6.yüzyıldan sonra yazılan kaynaklarda Turan kavminin Türk olduğu ortaya konulmuştur.   İran’ın Sasani (205-651) dönemindeki dinî kitabı kabul edilen Avesta olsun, millî destanları Şahname olsun ve diğer tüm kaynakların büyük bir kısmı olsun Türklerin İslâm öncesi dönemleriyle ilgili bilgi verilirken, Türklerin yaşadıkları yerler Ceyhun (Amuderya) ve Seyhun (Sirderya) arasındaki topraklar olarak gösterilmiştir. İslâm coğrafya kaynaklarında, atlaslarında ve haritalarında da Türklerin yaşadıkları yerlerin adı Turanî (Turan) olarak gösterilmiş. Şahname’de, Turanîlerin bir kısmının İran’a yerleştikleri ve savaştıkları da anlatılmıştır. Keykavus dönemindeki mücadelelerin zorlu geçtiği, bazı bölgelerin Türklerin hâkimiyetine girdiği ve sınırların değiştiği yazılıdır. Keyhüsrev döneminde İran-Turan sınırlarının tamamıyla birbirinden ayrıldığı ve İranlıların bir bütün oldukları yazılıdır. Doğuda Turan-ı Zemin olarak geçen yerlerin Çin’e komşu olduğu ve bin yıl önce Türklerin burada yaşadıkları anlatılmıştır. Firdevsi’nin Rum dediği ülke Bizans olup İran’ın batısında gösterilmiştir. Çin’e komşu Turan veyahut Türkistan olarak söylediği topraklarda Türklerin meskûn olduğunu anlatılmıştır. İran Kaynaklarında Türk isminin yerine Tur, Türkler yerine ise Turan tabirlerini kullanılarak bugün Türk Milliyetçiliğinin temel Kızıl Elma ülkülerinden olan tüm Türklerin tek bayrak altında tek ülkede birleşmeleri mefkûresinin ismi doğmuştur.    Elbette İran kaynakları sadece Turan kelimesinin doğuş kaynağıdır. Kelimenin barındırdığı derin mana kelimenin kendisinden de eski olup Oğuz Kağan destanlarına kadar uzanan kadim bir ülküdür. Türkler tarih boyu Hun Devleti, Göktürk Devleti ve Uygur Devleti gibi isimlerle zaten Turan ülküsünü birkaç kez gerçekleştirmişlerdir. Günümüz dünya konjonktüründe Türklerin tek devlet çatısı altında siyasal bir birlik kurmaları henüz uzak gibi görülse de bugün Türk Devletleri askeri, ekonomik, teknolojik ve kültürel pek çok alanda işbirliği çalışmaları yapmaktadırlar. Avrupa Birliği, Arap Ligi gibi oluşumlarının karşısında uluslararası dünya siyasetinde varlığımızı ve haklarımızı daha güçlü ve etkin hissettirecek olan bağımsız Türk Devletleri ile güçlü bir ortaklık kurulması hem Türkiye’nin hem dünya Türklerinin hem de halen esaret altında olan Türk ve Müslüman milyonlarca insanın yararına olacaktır.  Bu bağlamda halen kayda değer ve takdire şayan güzel çalışmalar yapan Türk Devletlerinin işbirliği örgütlenmesi olan ‘Türk Keneşi’ oluşumunu da takdir ve gururla takip ediyor gelecekte daha da genişlemesini ve güçlenmesini diliyoruz.   ”Turan, bütün Türk Milleti’nin birleşmesi anlamına gelir. Türk, bir milletin adıdır. Millet kendine özgü bir kültürü olan bir topluluk demektir. Öyleyse Türk’ün yalnız bir dili, bir kültürü olabilir.” Ziya GÖKALP                                                                                           Av. Bülent DEMİRBAŞ     

Azerbaycan ve Ermenistan arasında süren ve Azerbaycan Türklerinin zaferi ile sonuçlanan Karabağ Savaşı’nın ardıl etki ve tartışmaları sosyal medyada, bilhassa uluslar arası platformlarda devam etmektedir. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan’daki Zafer Günü kutlamalarında okuduğu şiirden sonra tartışmanın boyutu İran’a ve Güney Azerbaycan’a doğru genişlemiştir. Bazı tartışmaların bazılarına ben de katıldım ve İranlıların meseleye bakışını yakından görmüş oldum. Mesela, Facebook’da ‘Al Jazeera English’ resmi sayfasının 11 Aralık 2020 saat 20:00 tarihli paylaşımında Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Azerbaycan’da okuduğu şiirle ilgili bir haber üzerine benim de müdahil olduğum pek çok ulustan kişinin katıldığı uzun soluklu bir tartışma başladı. Buradaki tartışmada gördüm ki İranlılar genel olarak güney Azerbaycanlıları Türkleşmiş İranlı olarak görüyor, İran’dan Rusların koparttığı kuzey Azerbaycan’ın da bir gün kendi topraklarına yeniden katılacağını söylüyorlar. Ben de Azerbaycan Türklerinin Oğuz Türk’ü olduğunu ve Turan’ın parçası olduğunu söyleyerek İranlıların tarihi temelden yoksun bu iddialarına itiraz ettim. Tartışmanın devamında bir İranlı bana, kullandığım Turan kelimesinin bile Farsça kökenli olduğunu söyleyerek tartışmayı farklı bir boyuta çekti. Bu konuşmanın sonunda Türk-İran ilişkileri tarihi ekseninde Turan kelimesini araştırmaya karar verdim. Azerbaycanlıların Türkleşmiş Farisiler oldukları iddiası tarihi deliller ışığında asılsızdı ama Turan kelimesi konusunda haklıydı. Araştırmamda, İranlıların Azerbaycan Türklerinin İran kökenli olduklarını iddia etmelerinin yeni olmadığını, esasında bu iddianın Şahname’de de Türklerin Farisilerle akraba oldukları iddiasına dayandığını anladım. Gördüm ki bunlar araştırmaya değer konulardı ve böylece yaptığım araştırmalar ile ilgili düşüncelerimi bu haftaki köşeme taşımaya karar verdim.

 

“…Erlerin azgın aslanlar gibi coşmalarını ve orta yerde de Kave’nin bayrağının yıldızını görünce, Guderz ile Tûs’a şöyle seslendi: İran’dan filler ve davullarla çıkıp gelen siz! Öç almak için ordunuzla Turan ülkesine gelip, ele geçirmek isteyen de sizsiniz! O halde ne diye av hayvanları gibi yorgun ve bitkin bir şekilde bu dağa kaçıp sığınıyorsunuz? Bu yaptığınızdan utanmıyor musunuz? Bu dağda, kayaların üzerinde ne yiyip içiyorsunuz? Nasıl yatıp kalkıyorsunuz” (Komutan Human - Şahname)

 

Turan kelimesi Şahname’de bu şekilde geçerek Farisi bir kelime olarak doğmuş. Firdevsi’nin Şahname’si 60.000 beyitten oluşuyor ve bunun yaklaşık 21.000 beyiti Türklerle İranlıların arasındaki savaşlardan bahsediyor. Şahname’nin başlangıcında Firdevsi bir bölümünde de Türklerle İranlıların atalarının kardeş olduğunu dahi iddia etmiştir. Tabi bu iddianın asılsızlığı tarihi araştırmalarla zaman içerisinde çürütülmüştür.

 

İranlılarla bitip tükenmez savaşlarımızı Osmanlı tarihinden biliriz. Safeviler ( her ne kadar hanedan Türk olsa da ulus ve devlet kültürleri yine de Farisi idi ) ile savaşlarımız anlatmakla bitmez. Ancak bu Farisilerle savaşlarımız çok daha eskiye dayanır ve İran’ın milli destanlarında da uzunca yer alır. Firdevsi’nin Şahname’sinde İran-Turan Savaşları münasebetiyle İranlı komutan Human’nın ağzından söylenen yukarıdaki sözler, Türk ordularının İran ordusunu Hemaven Dağı’nda sıkıştırdıkları bir anda İran ordusunun tekrar toparlanması için söylenmiş. İranlılık ruhunu yükseltme amacıyla yazılan Şahname’de İranlı komutanlara atfedilen Zaloğlu Rüstem ve Siyavuş menkıbelerinde de İran-Turan savaşları anlatılmaktadır. Bu kaynaklarda anlatılan ve coğrafi terim olarak geçen “Turan”, Tüklerin yaşadığı Türkistan, kavim adı olarak geçen Tur ise Türklerin efsanevi hükümdarı Afrasyab’ın ceddi olduğu araştırmalar neticesinde ortaya çıkmıştır. İran kaynaklarında Turan olarak tabir edilen Türk yurdunun Ceyhun ve Seyhun sınır olmak üzere Çin’e kadar genişlediği bildirilmiştir. Şahname’de, Seyhun’un kuzeyi ve doğusu ile Harezm bölgesinde oturanlara Afrasyab kavmi adı verilmiştir. Fidevsi’nin Turanlıları İranlı gösterme eğilimi sonraki yıllardaki araştırmalarla, bilhassa 6.yüzyıldan sonra yazılan kaynaklarda Turan kavminin Türk olduğu ortaya konulmuştur.

 

İran’ın Sasani (205-651) dönemindeki dinî kitabı kabul edilen Avesta olsun, millî destanları Şahname olsun ve diğer tüm kaynakların büyük bir kısmı olsun Türklerin İslâm öncesi dönemleriyle ilgili bilgi verilirken, Türklerin yaşadıkları yerler Ceyhun (Amuderya) ve Seyhun (Sirderya) arasındaki topraklar olarak gösterilmiştir. İslâm coğrafya kaynaklarında, atlaslarında ve haritalarında da Türklerin yaşadıkları yerlerin adı Turanî (Turan) olarak gösterilmiş. Şahname’de, Turanîlerin bir kısmının İran’a yerleştikleri ve savaştıkları da anlatılmıştır. Keykavus dönemindeki mücadelelerin zorlu geçtiği, bazı bölgelerin Türklerin hâkimiyetine girdiği ve sınırların değiştiği yazılıdır. Keyhüsrev döneminde İran-Turan sınırlarının tamamıyla birbirinden ayrıldığı ve İranlıların bir bütün oldukları yazılıdır. Doğuda Turan-ı Zemin olarak geçen yerlerin Çin’e komşu olduğu ve bin yıl önce Türklerin burada yaşadıkları anlatılmıştır. Firdevsi’nin Rum dediği ülke Bizans olup İran’ın batısında gösterilmiştir. Çin’e komşu Turan veyahut Türkistan olarak söylediği topraklarda Türklerin meskûn olduğunu anlatılmıştır. İran Kaynaklarında Türk isminin yerine Tur, Türkler yerine ise Turan tabirlerini kullanılarak bugün Türk Milliyetçiliğinin temel Kızıl Elma ülkülerinden olan tüm Türklerin tek bayrak altında tek ülkede birleşmeleri mefkûresinin ismi doğmuştur. 

 

Elbette İran kaynakları sadece Turan kelimesinin doğuş kaynağıdır. Kelimenin barındırdığı derin mana kelimenin kendisinden de eski olup Oğuz Kağan destanlarına kadar uzanan kadim bir ülküdür. Türkler tarih boyu Hun Devleti, Göktürk Devleti ve Uygur Devleti gibi isimlerle zaten Turan ülküsünü birkaç kez gerçekleştirmişlerdir. Günümüz dünya konjonktüründe Türklerin tek devlet çatısı altında siyasal bir birlik kurmaları henüz uzak gibi görülse de bugün Türk Devletleri askeri, ekonomik, teknolojik ve kültürel pek çok alanda işbirliği çalışmaları yapmaktadırlar. Avrupa Birliği, Arap Ligi gibi oluşumlarının karşısında uluslararası dünya siyasetinde varlığımızı ve haklarımızı daha güçlü ve etkin hissettirecek olan bağımsız Türk Devletleri ile güçlü bir ortaklık kurulması hem Türkiye’nin hem dünya Türklerinin hem de halen esaret altında olan Türk ve Müslüman milyonlarca insanın yararına olacaktır.  Bu bağlamda halen kayda değer ve takdire şayan güzel çalışmalar yapan Türk Devletlerinin işbirliği örgütlenmesi olan ‘Türk Keneşi’ oluşumunu da takdir ve gururla takip ediyor gelecekte daha da genişlemesini ve güçlenmesini diliyoruz.

 

”Turan, bütün Türk Milleti’nin birleşmesi anlamına gelir. Türk, bir milletin adıdır. Millet kendine özgü bir kültürü olan bir topluluk demektir. Öyleyse Türk’ün yalnız bir dili, bir kültürü olabilir.”

Ziya GÖKALP

 

 

                                                                                      Av. Bülent DEMİRBAŞ     

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.