Murat Toprak Yazdı : Çürüme
Murat Toprak Yazdı : Çürüme
Umut
Ekmekten sonra ihtiyaç listesinin kaçıncı sırasında kalır?
Ümit
Geleceğe emin adımlarla yürümeye çalışırken daha kaç kere tökezleyecek?
Sakarya Türküsü şiiri, şu mısraları seslenirken konuşuyor.
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Güven duygusu olmadan, Umuda sarılamaz insan. Gelecekten beklentisi olmayanların, Ümit sevdaları olmaz. İnsan kendisini ait hissettiği yerde rahat hareket eder. Belirsizlik ve düzensizlik his kaybına yol açar. İnsani duygulardan kendini soyutlayan, insancıkların türediği bir toplum iflah olmaz bir salgına yol açar. Bu salgının adı çürümedir.
Çürüme önce yerleşir kabın içine, sen bakarsın ki aynı senin gibi konuşur. Senin gibi çalışır. Senin gibi tepki verir. Senin gibi susar. Bulunduğu kabın içinde öyle bir hal alır ki, sen kendinden şüphe edersin de onun sağlamlığından o kadar eminsindir. Emin olmak, güven duymak, sadakat ve dürüstlükle tescillenmediği, aynı şartlar altında hüküm vermediği sürece, zelil olmanın alametidir. Toplumsal çürüme, organik çürümenin aksine hızlı hareket etmez. Yavaş, yavaş ilerler ki çürüyen zihinler ve bedenler birbirlerini zehirlediğinin farkına bile varamasınlar. Kökü ile topraktan ayrılan bir ağacın çürüdüğünü bilirsin, ama kendi toprağına yabancılaşmanın seni çürüttüğünü idrak edemezsin. Çağın değiştiğini, zamanın hızlı aktığını, gemisini kurtaranın kaptan, artık kimsenin kimseye yardım edemeyeceği, yardımın olması halinde tüm memlekete haber salınarak yapılması fikri, ortak payda da oluşana kadar devam edersin.
Kazım Karabekir’in şu sözleri durumun vahametini tespit ediyor.
Ey Türk oğlu! Sen pek safsın, seni herkes aldattı! Erdim diyen, döndüm diyen çemberinden atlattı.
Çürüme daha sonra bozulma ile devam eder.
Bozulan bir nesil çürümenin ikinci aşamasıdır. Artık senin, sen olmanı sağlayan toplumsal ananeye bakış açın değişmeye başlar. Olaylara ve kararlara bakış açın, nefsi duygularla karar vermeni ve kararların sonucunda oluşan, bozuk düzenin bir parçası olmaya başlamışsındır.
Bu zehiri vücuda zerk edenlerin ilk hedefi Türk aile yapısının altına ince, ince işleyerek devam ettirdiği toplumun her alanında hedef göstererek, küçük düşürülerek, alaycı bakış açılarıyla, teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanarak ,büyük pasta paylarıyla desteklenerek bu toplumun fertlerini ve geleceğimiz olan çocukları hedef almışlardır.
Serdengeçti’nin ifadesiyle yazıyorum.
Bizi mazimizden, bizi kökümüzden, bizi bizden ayırdılar. Ne kadar batırdılarsa o kadar ”kurtardık”, ne kadar yıktılarsa o kadar ”yaptık”, ne kadar öldürdülerse o kadar ”yarattık” dediler
İçimizde ki hainler bu toplumu bozuyorlar.
Uyanık olmaktan başka çare yok.
Çürüyenleri tespit edemezsek içimizden ayrıştıramaz isek toplum olarak bozuluruz. Vahim bir aşamaya geçiş olur ki bu etrafa yayılan bakterilerden de beter bir hal alır.
Adı Kokuşmadır.
Toprak bizim için hayattır. Toprak bize sığınak sağlar. Besin verir. Nefes verir. Can verir.
Can beden de iken üzerine bastığımız toprak bize sığınak olur da öldükten sonra bizi yalnız mı?
Elbette bırakmaz.
Cenazelerimizi hızlı bir şekilde neden yetiştirmeye çalışıyoruz? Öpmelere, sevmelere doyamadığımız canlarımızı hemen toprakla yaren ediyoruz ki kokmasınlar diye.
Bedeninin kokmasına dahi tahammülü olmayan insanoğlu, ruhların çürüdüğünü, bozulduğunu, kokmaya başladığını görür, duyar, burnu o necis kokuyu alır da insanım diyen ses çıkarmaz mı?
Avazım çıktığı kadar bağırıyorum ve diyorum ki!
Titre ve kendine dön.
Kendine dönmeyen aslını bilmeyen, atasını saymayan, anasına, babasına hürmet etmeyen, dostuna sırt çeviren, garibi öteleyen, haksızı yücelten, haine, zalime, fırsatçıya ses çıkarmayan kim varsa o da onun meşrebindedir.
Turhan Oflazoğlu’nun sinemaya da uyarlanan 4.Murad oyunundan şu parça ile son vermek istiyorum.
Kıyamet göğü gergin bir davul kesilip
Gümbür gümbür ötmeden,
Yeryüzünü karanlık yankılar
Kanlı çığlıklarla tir tir titretmeden
Derim ki,
Gecenin sarp doruklarından öfke yangınları kopmadan,
Yamaçlardan inen som ateşten süvariler
Tüm kentleri köyleri kasıp kavurmadan,
Derim ki,
Kara elmas tolgalı başbuğ, o yağız Yokluk Sultan,
Suçlu suçsuz bütün canlıları
Şimşek bakışlarıyla eritmeden,
Güzel çirkin tekmil bedenleri kül etmeden.
Derim ki,
Kendinize gelin
İş işten geçmeden!
Bir olalım. İri olalım. Diri olalım.
Murat Toprak
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.