Murat Toprak Yazdı : Ahilik

DİĞER 18.08.2024 - 22:32, Güncelleme: 18.08.2024 - 22:38
 

Murat Toprak Yazdı : Ahilik

Harama bakma, haram yeme, Doğru ol, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Kimseyi kandırma. Kanaatkâr ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme. Eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken, affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.Bu sözler sükûnetle söylenmiş hikmet dolu Ahi sözleridir. Şimdi hırs ile söylenmiş bir sözden bahsedeceğim.

Napolyon Bonapart bir savaş esnasında o meşhur sözünü şöyle söyler. Savaşı kazanmak için üç şey gereklidir der: Para, Para, Para Napolyon felsefesi olarak tabir edileceğimiz  bu söz hemen hemen herkes tarafından biliniyor. Paranın büyük bir güç olduğu hepimizin malumu, bunu inkâr etmiyoruz. Yaşamak, barınmak, yemek, içmek için bir gereksinim. Kazanmak arzusu eğer belli kurallar ve insani duygular göz ardı edilerek elde edilmeye çalışıldığında haksız kazanç, liyakatsiz mevki ise adaleti öldürür. İnsanlar arasında ki uçurumu öyle bir açar ki yaşamak dediğimiz şey kimileri için nefes almaktan ibaret olur. Hazır Napolyon’un bu sözünü yazdık. Fransız Komutanın korkulu rüyası Büyük Osmanlı Komutanı Cezzar Ahmet Paşamızdan da bahsetmek istiyorum. Paranın her şeyi çözeceğine inanan Napolyon’a ve Napolyon felsefesine inanmış herkese tarihi bir ders veriyor. Tabi Cezzar Ahmet Paşamızın bu sözleri para, para, para gibi herkesin diline pelesenk olmuyor. Ama inanmış birinin neler yapabileceğini, karşısında ki güç ne olursa olsun yenilmemeyi bize öğretiyor. Cezzar Ahmet Paşa, Napolyon’a hitaben şöyle söylüyor: Devlet, bu kaleyi teslim etmek için bizi vezir yapmadı. Ben Cezzar Ahmet Paşa, şehitlik mertebesine ulaşmadan bir karış toprak vermem. Napolyon Bonapart: ''Akka'da durdurulmasaydım, bütün Doğu'yu ele geçirebilirdim!demiştir. Güç kimseyi yanıltmasın paranın, gücün, Mevkii’nin, gelip geçici olduğunu bir kez daha söylemek isterim. Kimi gider baht uğruna eder adını küffar, Kimi gider hak uğruna eyler kendini mazhar. Toplumun kültürel değerleri, hangi felsefeyi kendine şiar aldığıyla doğru orantılıdır. Örnek alınan hayatlar ve sözler kişiye yol haritasıdır. Tarihi kıssaları hatırlatmayı kendime bir görev saydım. İbret vesikaları önemlidir. Ders alınıp alınmaması kişiyi bağlar ama toplumun da düzenini bozar.  Dünya’nın en tehlikeli  sözüdür: ‘‘Tarih tekerrürden ibarettir.’’ Eski Birleşik Krallık Başbakanı Sir Winston Leonard Spencer Churchill'in söylediği düşünülüyor. Batı’nın ahlaksızlığına ve kibrine ön büyük örnektir. Yapılan soykırımları ve katliamları tarihin sayfalarında unutturma, kazanılan ganimetleri ve servetleri kirli hazinelerinde saklama çabalarından başka bir şey değildir. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu söze istinaden ne güzel söylemiş: Tarih tekerrürden ibarettir derler, oysaki tarihten ibret alınsaydı, tekerrür eder miydi? Tarihin tekerrürden ibaret olmadığına dair onlarca örnek verilebilir. Ancak asıl olan bu olayların iyi değerlendirilip hayatın akışında, çok yanlışa düşmeden doğruyu bulabilmektir. Konumuz olan para, zenginin tükenmez derdi, fakirinin de hep çilesi olmuştur. Geçim sıkıntısı gözle görülür durumdan elle tutulamamaya, aslanının midesinde ki ekmek, dürbünle bile görülememeye başladı. Fahiş kira artışları, üreticiden, tüketiciye gelene kadar ürünlere eklenen yüksek meblağlar, alım gücünün azalması dahası, dahası, dahası…. Esnaflarımız kendi tabirleriyle kan ağladıklarını her zaman dile getiriyorlar. Dürüst, namuslu hakkı gözeten esnaflarımız olduğu gibi arsızlıkta Nemrutla yarışan, haksızlıkta Firavuna taş çıkaran içimizde ve gözümüzün içine baka baka hainlik yapan insanlar yok mu? İyi esnafın, iyi olmanın yanında bir görevi daha var. Kötüyle mücadele etmek Bu insanca yaşamanın gereğidir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan değil midir? Dünya’nın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Toprak bereketle parlıyor. Dört tarafı mamur bir vatanımız var. Ama ekmeğin fiyatını tartışıyoruz. Bu bereketli topraklarımız dile gelse bu bereketsiz insanlara demediğini bırakmaz. Neye ihtiyacımız var? Ahiliğin ahlaki öğretisine ihtiyacımız var. Uzun uzun yazıp şöyle olmalı, böyle işleme alınmalı şeklinde mevzuat yazmayacağım şu sözü önemle ve düşünerek okumanızı rica ediyorum. ‘’Doğrulukla yapılmayan iş bereket getirmez, getirse de bu sürekli olmaz. ’’ Eğer memlekette süreklilik, ekonomik ferahlık, toplumsal dayanışma, müreffeh gelecek istiyor isek Doğruluk, dürüstlük ilkesini hayatımızın ilk sırasına alacağız. İlk sıra, para ile dolarsa ikinci sıraya neyin geldiği bellidir. Değerli Yazar Sunay Akın Bir Çift Ayakkabı adlı kitabında Ahilik esnafı ile ilgili çok güzel bir paragraf yazmış onu sizinle paylaşmak istiyorum. ‘’Osmanlı devrinde esnaflar, Ahilik geleneğinden gelen bir düzen içerisinde çalışırlardı. Her meslek grubunun başında bir kethüda vardı ve çalışma düzeninden, dürüstlükten, ka­liteden o sorumlu olurdu. Kethüdanın yardımcısı konumun­daki yiğitbaşı denilen görevli denetleme işini yaparak, hile ya­panları tespit ederdi. Yiğitbaşı, bir ustanın yaptığı ayakkabıda hile olduğuna kanaat getirirse, o usta bu mesleğin ve öteki mesleklerin ile­ri gelenlerinin önünde kethüda tarafından uyarılır ve aldığı paranın müşteriye iadesi sağlanırdı. Hatalı olan ayakkabı da bir daha kullanılmaması için dama atılırdı. Böylesi bir durum ayakkabı yapımcılarının en korkulu rüyasıydı. Çünkü mes­lekteki tüm itibarını kaybettiği gibi müşterisi de azalırdı. Bu uygulama günümüzde yapılmasa da, "pabucu dama atılmak" deyimi Türkçede yaşamaya devam etmektedir!’’ Hangi meslek gurubundan olursa olsun. İşini layıkıyla yapanlar, işini liyakatsiz yapanların ‘’pabucunu dama atmadığı’’ sürece kimse ekonomik ferahlık ve toplumsal aydınlık beklemesin.   Türk milletinin temel değerlerinden olan Ahilik insanlar arasındaki ticaret ve toplumsal ilişkilerde dürüstlük, güvenilirlik, iş ve meslek ahlakına saygı, hak ve hukuka riayet etme, saygılı, şefkatli, güler yüzlü olma gibi ilkeleri esas almış bir yaşam tarzıdır. Murat Toprak
Harama bakma, haram yeme, Doğru ol, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Kimseyi kandırma. Kanaatkâr ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme. Eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken, affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.Bu sözler sükûnetle söylenmiş hikmet dolu Ahi sözleridir. Şimdi hırs ile söylenmiş bir sözden bahsedeceğim.

Napolyon Bonapart bir savaş esnasında o meşhur sözünü şöyle söyler. Savaşı kazanmak için üç şey gereklidir der: Para, Para, Para

Napolyon felsefesi olarak tabir edileceğimiz  bu söz hemen hemen herkes tarafından biliniyor. Paranın büyük bir güç olduğu hepimizin malumu, bunu inkâr etmiyoruz. Yaşamak, barınmak, yemek, içmek için bir gereksinim. Kazanmak arzusu eğer belli kurallar ve insani duygular göz ardı edilerek elde edilmeye çalışıldığında haksız kazanç, liyakatsiz mevki ise adaleti öldürür. İnsanlar arasında ki uçurumu öyle bir açar ki yaşamak dediğimiz şey kimileri için nefes almaktan ibaret olur.

Hazır Napolyon’un bu sözünü yazdık. Fransız Komutanın korkulu rüyası Büyük Osmanlı Komutanı Cezzar Ahmet Paşamızdan da bahsetmek istiyorum. Paranın her şeyi çözeceğine inanan Napolyon’a ve Napolyon felsefesine inanmış herkese tarihi bir ders veriyor. Tabi Cezzar Ahmet Paşamızın bu sözleri para, para, para gibi herkesin diline pelesenk olmuyor. Ama inanmış birinin neler yapabileceğini, karşısında ki güç ne olursa olsun yenilmemeyi bize öğretiyor.

Cezzar Ahmet Paşa, Napolyon’a hitaben şöyle söylüyor:

Devlet, bu kaleyi teslim etmek için bizi vezir yapmadı. Ben Cezzar Ahmet Paşa, şehitlik mertebesine ulaşmadan bir karış toprak vermem.

Napolyon Bonapart: ''Akka'da durdurulmasaydım, bütün Doğu'yu ele geçirebilirdim!demiştir.

Güç kimseyi yanıltmasın paranın, gücün, Mevkii’nin, gelip geçici olduğunu bir kez daha söylemek isterim.

Kimi gider baht uğruna eder adını küffar,

Kimi gider hak uğruna eyler kendini mazhar.

Toplumun kültürel değerleri, hangi felsefeyi kendine şiar aldığıyla doğru orantılıdır. Örnek alınan hayatlar ve sözler kişiye yol haritasıdır. Tarihi kıssaları hatırlatmayı kendime bir görev saydım. İbret vesikaları önemlidir. Ders alınıp alınmaması kişiyi bağlar ama toplumun da düzenini bozar. 

Dünya’nın en tehlikeli  sözüdür: ‘‘Tarih tekerrürden ibarettir.’’ Eski Birleşik Krallık Başbakanı Sir Winston Leonard Spencer Churchill'in söylediği düşünülüyor. Batı’nın ahlaksızlığına ve kibrine ön büyük örnektir. Yapılan soykırımları ve katliamları tarihin sayfalarında unutturma, kazanılan ganimetleri ve servetleri kirli hazinelerinde saklama çabalarından başka bir şey değildir.

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu söze istinaden ne güzel söylemiş:

Tarih tekerrürden ibarettir derler, oysaki tarihten ibret alınsaydı, tekerrür eder miydi?

Tarihin tekerrürden ibaret olmadığına dair onlarca örnek verilebilir. Ancak asıl olan bu olayların iyi değerlendirilip hayatın akışında, çok yanlışa düşmeden doğruyu bulabilmektir.

Konumuz olan para, zenginin tükenmez derdi, fakirinin de hep çilesi olmuştur. Geçim sıkıntısı gözle görülür durumdan elle tutulamamaya, aslanının midesinde ki ekmek, dürbünle bile görülememeye başladı. Fahiş kira artışları, üreticiden, tüketiciye gelene kadar ürünlere eklenen yüksek meblağlar, alım gücünün azalması dahası, dahası, dahası….

Esnaflarımız kendi tabirleriyle kan ağladıklarını her zaman dile getiriyorlar. Dürüst, namuslu hakkı gözeten esnaflarımız olduğu gibi arsızlıkta Nemrutla yarışan, haksızlıkta Firavuna taş çıkaran içimizde ve gözümüzün içine baka baka hainlik yapan insanlar yok mu?

İyi esnafın, iyi olmanın yanında bir görevi daha var. Kötüyle mücadele etmek

Bu insanca yaşamanın gereğidir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan değil midir?

Dünya’nın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Toprak bereketle parlıyor. Dört tarafı mamur bir vatanımız var. Ama ekmeğin fiyatını tartışıyoruz. Bu bereketli topraklarımız dile gelse bu bereketsiz insanlara demediğini bırakmaz.

Neye ihtiyacımız var?

Ahiliğin ahlaki öğretisine ihtiyacımız var.

Uzun uzun yazıp şöyle olmalı, böyle işleme alınmalı şeklinde mevzuat yazmayacağım şu sözü önemle ve düşünerek okumanızı rica ediyorum.

‘’Doğrulukla yapılmayan iş bereket getirmez, getirse de bu sürekli olmaz. ’’

Eğer memlekette süreklilik, ekonomik ferahlık, toplumsal dayanışma, müreffeh gelecek istiyor isek Doğruluk, dürüstlük ilkesini hayatımızın ilk sırasına alacağız. İlk sıra, para ile dolarsa ikinci sıraya neyin geldiği bellidir.

Değerli Yazar Sunay Akın Bir Çift Ayakkabı adlı kitabında Ahilik esnafı ile ilgili çok güzel bir paragraf yazmış onu sizinle paylaşmak istiyorum.

‘’Osmanlı devrinde esnaflar, Ahilik geleneğinden gelen bir düzen içerisinde çalışırlardı. Her meslek grubunun başında bir kethüda vardı ve çalışma düzeninden, dürüstlükten, ka­liteden o sorumlu olurdu. Kethüdanın yardımcısı konumun­daki yiğitbaşı denilen görevli denetleme işini yaparak, hile ya­panları tespit ederdi. Yiğitbaşı, bir ustanın yaptığı ayakkabıda hile olduğuna kanaat getirirse, o usta bu mesleğin ve öteki mesleklerin ile­ri gelenlerinin önünde kethüda tarafından uyarılır ve aldığı paranın müşteriye iadesi sağlanırdı. Hatalı olan ayakkabı da bir daha kullanılmaması için dama atılırdı. Böylesi bir durum ayakkabı yapımcılarının en korkulu rüyasıydı. Çünkü mes­lekteki tüm itibarını kaybettiği gibi müşterisi de azalırdı. Bu uygulama günümüzde yapılmasa da, "pabucu dama atılmak" deyimi Türkçede yaşamaya devam etmektedir!’’

Hangi meslek gurubundan olursa olsun. İşini layıkıyla yapanlar, işini liyakatsiz yapanların ‘’pabucunu dama atmadığı’’ sürece kimse ekonomik ferahlık ve toplumsal aydınlık beklemesin.

 

Türk milletinin temel değerlerinden olan Ahilik insanlar arasındaki ticaret ve toplumsal ilişkilerde dürüstlük, güvenilirlik, iş ve meslek ahlakına saygı, hak ve hukuka riayet etme, saygılı, şefkatli, güler yüzlü olma gibi ilkeleri esas almış bir yaşam tarzıdır.

Murat Toprak

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (1 )

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ay Yıldız Tim
(19.08.2024 11:19 - #9384)
Yine çok güzel bir konuyu yazıya dökmüşsünüz. Emekleriniz için çok teşekkür ederim, Murat Bey Kardeşim... Ben de, izninizle, küçük bir katkıda bulunmak istiyorum... Bizde (Türklük 'te), devlet kavramı çok önemlidir ve bu yenide değildir; ta 1200 'lü yıllara dayanır. Türk Devletleri 'nin başına hakan olarak kimi zaman çok güçlü liderler gelmiştir ve o dönemlerde Türkler tüm dünyaya yayılmışlardır. Kimi zaman ise, zayıf karakterli kişiler hile ve desise ile hakan olmuşlardır ve bu dönemlerde devlet küçülmüş, tebanın ahlakı bozulmuştur. Bir Fatih Sultan Mehmet dönemine bakınız, bir de Vahdettin dönemine. Bir Mustafa Kemal Atatürk dönemine bakınız, bir de bugünlere. Güçlü karaktere sahip liderler, halkının refahına ve huzuruna önem verirler. Zayıf karaktere sahip liderler ise, sadece kendisine bağlı azınlığa önem verirler, halkın genelini yok sayarlar. Hali pürmelalimiz budur. Saygılar.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.