İlk Çağlarda Kırşehir'i Nasıl Bilirdiniz ?

DİĞER (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 12.04.2019 - 21:57, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

İlk Çağlarda Kırşehir'i Nasıl Bilirdiniz ?

Kırşehir’in erken tarihi çözülebilmiş değildir: Yaşlı Anadolu platosunun kadim tarihinde Kırşehir nasıl bir yerleşimdi sorusu hala çok bilinmezli denklem gibi duruyor önümüzde. İsminin ne olduğu konusundan tutun da Kılıçözü Irmağı kenarında ilk kurulan kent hangi döneme ait veya nasıl bir kentleşme örneği gösterdi gibi pek çok tarihi nokta akademik destek bekliyor. Bunu çözecek olansa Anadolu’da alışık olduğumuz üzere aynı yerde üst üste katmanlaşmış duran Kırşehir merkez Kalehöyük olacak. Halk arasında ‘Kale’ olarak bilenen ve yaklaşık 26 m. yüksekliğe sahip bu höyüğün şimdilik küçük bir bölümünde arkeolojik kazı yapılıyor. Üst noktadan itibaren 13 m. derinliğe inilen sondaj çalışması ile M.Ö. 700 yıllarına, yani günümüzden 2700 yıl öncesine ulaşıldı ve Pers-Lidya dönemine ait yaşam izleri tespit edildi. Buradaki arkeolojik kazılar planlandığı gibi sürerse yakın bir zamanda daha erken tarihli alt tabakalara ulaşmak mümkün olacak. Öte yandan ülkemizin deniz kıyıları ve klasik çağlara ait antik liman kentlerine nazaran Anadolu’da hala bilinmeyen, karanlık dönemler oldukça fazladır. Özellikle Orta Anadolu bu konuda en şanssız bölgedir. Çünkü istikrardan yoksun dönemler hiç eksik olmamış bölgeden. Kapadokya’nın kuzeyini oluşturan Kırşehir Selçuklu dönemi hariç tarihin içinde kendine önemli veya büyük roller bulamamış gözüküyor. O yüzden tarihi vesikalarda da net bir isme rastlayamıyoruz. Ordular geçiyor, tüccarlar geçiyor, seyyahlar geçiyor ama coğrafya içinde kimse ardında bilgi bırakmıyor. Bazı kaynaklar “Mokissoslular” der ama bu isim daha çok bir bölgede yaşayan insanlara verilmiş olmalıdır. Yine Aquas Arevanas ismi de Hitit devrinde Kırşehir civarını tanımlayan bir isimdir. Tarihçiler bir türlü çözümlenemeyen bu konuda çalışma yaparken mesela Zama adını öneriyorlar. Buna karşı gelenlerse söz konusu antik kentin Cemele-Yassıhöyük (Kırşehir-Çayağzı) bölgesinde aranması gerektiğini söylüyor. Bir de Serevana söylemi vardır ki, Kırşehir’e en çok yakışan isimdir. Zira bu kaynakta Serevana kentinin sıcak suyuyla ünlü bir kaplıca kenti olduğu ifade ediliyor. Fakat bu isimle Yozgat’ın Sarıkaya ilçesi daha fazla taraftar buluyor. Tabi eksik bilgileri sadece Kırşehir ve çevresinde aramamak, bu kentin ilişkili olduğu antik yerleşimlerin tarihi hareketlerine bakmak gerekiyor. Kırşehir’in denizlere ulaşım için hangi yolları kullandığı sorusu mesela önemli bir bilgi alanı açıyor önümüze. Bu konuda yine Kale’de çıkacak bilgiler çok değerli. Geçen yıllarda buradaki kazılarda çıkan iki Sinop amphorası kulbu aslında Kırşehir’den geçen bir ticaret güzergahı hakkında kanıtlar sunuyor. Fakat satılan ve alınan emtianın ne olduğu hala tam bilinmiyor. Öte yandan Sinop kalesinde 1215 (H 612) yılına ait Selçuklu dönemi tamirat kitabesinde Kırşehir adının yer alması ilginç bir rastlantı oluşturuyor. Kitabede Zahireddin Seyfeddin İldeniz, "Sahib-i Mahrusa-i Kırşehir-Aksara yazar ki, kalenin Türklerin eline geçtikten sonra onarıldığını, buna Kırşehir yerel yöneticisi Zahireddin Seyfeddin İldeniz’in de kaynak aktardığını belirtir. Bu kadar uzakta bir şehre destek vermek, özellikle limanı koruyan kalenin onarılmasını sağlamak olsa olsa Kırşehir için önemli olan ticaret ağının sürdürülmesini sağlamaktır. Yani Kırşehir Kale kazılarında bulunan ve ticari kargo kabı olarak kullanılan amphoralardan 2000 sene sonra Sinop kentinin yeniden ihyasında Kırşehir desteğinin görülmesi sanırım başka türlü açıklanamaz. Aslında Anadolu'nun henüz tarihsel çağlara girmemiş olduğu ilk Tunç Çağı’nın son evresindeki genel siyasi ve ekonomik durum Kırşehir’in coğrafi yerinin tam olarak tespitinde önemlidir. Bunun için de öncelikle çevredeki arkeolojik kazıların sonuçlarını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kırşehir merkezde ve etrafındaki höyüklerde yapılan çalışmalar erken tarihi evrelerde yaşanan hayat hakkında kısmen bilgiler veriyor elbette. Genel hatlarıyla bu dönem Anadolu’daki yerleşimlerinde etrafı surlarla çevrili, taş temelli, kerpiç duvarlı dikdörtgen ya da yuvarlak formlu, içinde ocağı olan evler mevcuttur. Burada soru olarak kastettiğimiz Kırşehir’in ne büyüklükte olduğu, nasıl bir kültüre sahip olduğu, ismi, yöneticileri, oynadığı roller, dinsel yaşam veya devir geçişlerinde yaşanan önemli olayların neler olduğu gibi yerele yansıyacak konulardır. Coğrafya bir bakıma yıllardır Alacahöyük, Alişar ve Boğazköy kazılarında çıkan bilgilerle genel anlamda aydınlatılmıştır. Buralarda belirlenen yangın tabakaları mesela bölgede yaşanan istilaları kanıtlar niteliktedir. Aynı şekilde Kırşehir ve çevresi için de kent merkezindeki Kalehöyük, daha 1930’lu yıllarda kazılan Hashöyük ve kazıları devam eden Kaman Kalehöyük ve Yassıhöyük’te çıkan eserlerle benzerlik göstermektedir. Oysa bu dönem Anadolu toplum yapısı karmaşık ve birçok yeni gelişmenin yaşandığı dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat farklı coğrafi ortamlarda ve büyük ölçüde buna bağlı olarak farklı tarihsel gelişim çizgilerinde yaşanan olayların Kırşehir’e yansıtılması konusunda destekleyici arkeolojik kanıtlar yeterli değildir.

Kırşehir’in erken tarihi çözülebilmiş değildir: Yaşlı Anadolu platosunun kadim tarihinde Kırşehir nasıl bir yerleşimdi sorusu hala çok bilinmezli denklem gibi duruyor önümüzde. İsminin ne olduğu konusundan tutun da Kılıçözü Irmağı kenarında ilk kurulan kent hangi döneme ait veya nasıl bir kentleşme örneği gösterdi gibi pek çok tarihi nokta akademik destek bekliyor. Bunu çözecek olansa Anadolu’da alışık olduğumuz üzere aynı yerde üst üste katmanlaşmış duran Kırşehir merkez Kalehöyük olacak. Halk arasında ‘Kale’ olarak bilenen ve yaklaşık 26 m. yüksekliğe sahip bu höyüğün şimdilik küçük bir bölümünde arkeolojik kazı yapılıyor. Üst noktadan itibaren 13 m. derinliğe inilen sondaj çalışması ile M.Ö. 700 yıllarına, yani günümüzden 2700 yıl öncesine ulaşıldı ve Pers-Lidya dönemine ait yaşam izleri tespit edildi. Buradaki arkeolojik kazılar planlandığı gibi sürerse yakın bir zamanda daha erken tarihli alt tabakalara ulaşmak mümkün olacak.
Öte yandan ülkemizin deniz kıyıları ve klasik çağlara ait antik liman kentlerine nazaran Anadolu’da hala bilinmeyen, karanlık dönemler oldukça fazladır. Özellikle Orta Anadolu bu konuda en şanssız bölgedir. Çünkü istikrardan yoksun dönemler hiç eksik olmamış bölgeden. Kapadokya’nın kuzeyini oluşturan Kırşehir Selçuklu dönemi hariç tarihin içinde kendine önemli veya büyük roller bulamamış gözüküyor. O yüzden tarihi vesikalarda da net bir isme rastlayamıyoruz. Ordular geçiyor, tüccarlar geçiyor, seyyahlar geçiyor ama coğrafya içinde kimse ardında bilgi bırakmıyor. Bazı kaynaklar “Mokissoslular” der ama bu isim daha çok bir bölgede yaşayan insanlara verilmiş olmalıdır. Yine Aquas Arevanas ismi de Hitit devrinde Kırşehir civarını tanımlayan bir isimdir. Tarihçiler bir türlü çözümlenemeyen bu konuda çalışma yaparken mesela Zama adını öneriyorlar. Buna karşı gelenlerse söz konusu antik kentin Cemele-Yassıhöyük (Kırşehir-Çayağzı) bölgesinde aranması gerektiğini söylüyor. Bir de Serevana söylemi vardır ki, Kırşehir’e en çok yakışan isimdir. Zira bu kaynakta Serevana kentinin sıcak suyuyla ünlü bir kaplıca kenti olduğu ifade ediliyor. Fakat bu isimle Yozgat’ın Sarıkaya ilçesi daha fazla taraftar buluyor.
Tabi eksik bilgileri sadece Kırşehir ve çevresinde aramamak, bu kentin ilişkili olduğu antik yerleşimlerin tarihi hareketlerine bakmak gerekiyor. Kırşehir’in denizlere ulaşım için hangi yolları kullandığı sorusu mesela önemli bir bilgi alanı açıyor önümüze. Bu konuda yine Kale’de çıkacak bilgiler çok değerli. Geçen yıllarda buradaki kazılarda çıkan iki Sinop amphorası kulbu aslında Kırşehir’den geçen bir ticaret güzergahı hakkında kanıtlar sunuyor. Fakat satılan ve alınan emtianın ne olduğu hala tam bilinmiyor. Öte yandan Sinop kalesinde 1215 (H 612) yılına ait Selçuklu dönemi tamirat kitabesinde Kırşehir adının yer alması ilginç bir rastlantı oluşturuyor. Kitabede Zahireddin Seyfeddin İldeniz, "Sahib-i Mahrusa-i Kırşehir-Aksara yazar ki, kalenin Türklerin eline geçtikten sonra onarıldığını, buna Kırşehir yerel yöneticisi Zahireddin Seyfeddin İldeniz’in de kaynak aktardığını belirtir. Bu kadar uzakta bir şehre destek vermek, özellikle limanı koruyan kalenin onarılmasını sağlamak olsa olsa Kırşehir için önemli olan ticaret ağının sürdürülmesini sağlamaktır. Yani Kırşehir Kale kazılarında bulunan ve ticari kargo kabı olarak kullanılan amphoralardan 2000 sene sonra Sinop kentinin yeniden ihyasında Kırşehir desteğinin görülmesi sanırım başka türlü açıklanamaz.
Aslında Anadolu'nun henüz tarihsel çağlara girmemiş olduğu ilk Tunç Çağı’nın son evresindeki genel siyasi ve ekonomik durum Kırşehir’in coğrafi yerinin tam olarak tespitinde önemlidir. Bunun için de öncelikle çevredeki arkeolojik kazıların sonuçlarını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kırşehir merkezde ve etrafındaki höyüklerde yapılan çalışmalar erken tarihi evrelerde yaşanan hayat hakkında kısmen bilgiler veriyor elbette. Genel hatlarıyla bu dönem Anadolu’daki yerleşimlerinde etrafı surlarla çevrili, taş temelli, kerpiç duvarlı dikdörtgen ya da yuvarlak formlu, içinde ocağı olan evler mevcuttur. Burada soru olarak kastettiğimiz Kırşehir’in ne büyüklükte olduğu, nasıl bir kültüre sahip olduğu, ismi, yöneticileri, oynadığı roller, dinsel yaşam veya devir geçişlerinde yaşanan önemli olayların neler olduğu gibi yerele yansıyacak konulardır. Coğrafya bir bakıma yıllardır Alacahöyük, Alişar ve Boğazköy kazılarında çıkan bilgilerle genel anlamda aydınlatılmıştır. Buralarda belirlenen yangın tabakaları mesela bölgede yaşanan istilaları kanıtlar niteliktedir. Aynı şekilde Kırşehir ve çevresi için de kent merkezindeki Kalehöyük, daha 1930’lu yıllarda kazılan Hashöyük ve kazıları devam eden Kaman Kalehöyük ve Yassıhöyük’te çıkan eserlerle benzerlik göstermektedir. Oysa bu dönem Anadolu toplum yapısı karmaşık ve birçok yeni gelişmenin yaşandığı dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat farklı coğrafi ortamlarda ve büyük ölçüde buna bağlı olarak farklı tarihsel gelişim çizgilerinde yaşanan olayların Kırşehir’e yansıtılması konusunda destekleyici arkeolojik kanıtlar yeterli değildir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.