Fikir

KÜLTÜR 25.06.2024 - 00:45, Güncelleme: 25.06.2024 - 00:35
 

Fikir

Hünkâr Hacı Bektaş Veli El Horasani söyle söylüyor. Okunacak en büyük kitap insandır.

İnsanoğlu Dünya’ya gözlerini açtığı ilk günden, vade yetip gideceği zamana kadar olan ömründe iyisiyle, kötüsüyle, zorluğuyla, ferahlığıyla bir hayat sürer. Akıl ve fikir bizlere bahşedilmiş en büyük nimet ve mucizedir. Yeryüzü coğrafyasını hükmü altına almaya çalışan insanoğlu, gökyüzüne de gözünü dikmiş varlık nedenini sorgulayan, evrenin oluşumunu daha iyi kavramak için ilim ve bilim insanları vasıtasıyla araştırma içerisine girmiştir. Dünya’nın başından beri bu araştırmalar sürüp gider. Akıl ve fikir ’den bahsediyoruz. Ancak insan aklı iyiyi en güzel şekilde uygulamaya müsait olduğu gibi, kötülüğü de en ince ayrıntısına kadar düşünüp uygulayabilen, evrenin en vahşi yaratığı olmaya aday bir canlıdır. Her şeyi bilme arzusu başka, öğrenme isteği ise bambaşka bir şeydir. Her şeyi bilmek gibi bir durum insan fıtratına terstir. Sonsuz bilgi mutlak bir gücün eseridir. Her şeyi bildiğini, doğru veya yanlış da olsa hiç duymadığı bir konu hakkında dahi ahkâm kesmek, insanın bilgisinin derinliği değil, kibrinin ve bencilliğinin yansımasıdır. Bu konu hakkında bir fikrim yok, ama öğrenmek isterim demek, edep ve alçakgönüllülükle olur. Demek ki salt bir akıl tek başına yeterli değildir. Aklın eşi gönüldür. Bu da iyi bir ahlak ve terbiye neticesinde insanı geliştirecek durumdur. Karacaoğlan der ki: Ağacın iyisi özünden olur. İnsanın iyisi sözünden olur. Ağzımızdan çıkan her söz bizim üslubumuzun, karakterimizin, hayat görüşümüzün aynası gibidir. Bir insanın toplumda ki varlığı ve saygınlığı ağzından çıkan sözler nispetinde önemlidir. Evde, okulda, işte sokakta, mecliste, dergâhta sözünün eri bir insan her vakitte değer görür. Değerden kastım omuz başında şahlandırarak meydan da dolaştırmak değildir. Hikmet sahibi, akıl ve fikir olgunluğuna erişmiş yaşantısı da bu minval de devam eden insanlarımıza gösterilen saygı ve sevgi ifadeleridir. İlla ki tanınmış, bilinmiş insanlar olmasına gerek yoktur. Sohbetinden keyif aldığımız emekli Arif Amca’mızdır. Köy de çobanlık yapan Ali Dayı’mızdır. Şehir de nalburluk yapan Hüseyin ağabeyimizdir. Sahaf Hakan’dır. Sarraf Bekir’dir. İmam Cafer Hoca’dır. İçinde yaşadığımız toplumda birbirimize maddi ve manevi akıl danıştığımız fikrinden istifade ettiğimiz Doğu’dan, Batı’ya, Kuzey’den, Güney’e Anadolu ikliminin içinde yaşayan, isimler ve meslekler değişse de böyle insanlarımız hep vardır. Ben bu faziletteki insanlarımızı gelenek ve göreneklerimizin manevi temsilcileri olarak görüyorum. Kaygusuz Abdal der ki: Ey özün insan bilen Var edep öğren edep Ey edep erkân bilen Var edep öğren edep Sözümüzün değeri ve saygınlığı fikrimizin sağlamlığına bağlıdır. Konusuna hâkim olmadığımız bir münazara ortamında faydasız ve bir varsayıma dayanmayan sözler ile lakırdı yapmak, sırf konuşmuş olmak için konuşmak tabirini kullanacağımız insanlar hiç az değildir. Aslında manevi saygınlıklarını yitirdiklerinin farkında bile değildir böyleleri. Kibir ve egodan ne söylediklerini bilmezler. Hatalarını kabul edemedikleri içinde ortada bir sorun olduğu kanaati hâkim olmaz bunlarda, çünkü böyle insanlar maddi bir gücün şemsiyesi altında, bir makamın gölgesi altında konuşma yaptıklarında karşılarında er kişi yoksa eğer, kendilerini her kişinin alkışladığı kanaat önderi zannederler. Servet olduğu, makam durduğu, riyakâr insanların varlığı bitmediği sürece devam edecektir. 21.Yüzyıl ilk çeyreğinin içerisindeyiz. Bilgi çağının zirvesindeyiz diyemeyiz. Âmâ bilgi kirliğinin çöplüğündeyiz. Sosyal medya aracılığıyla insanlar ‘’En iyisini ben biliyorum. En güzelini ben yaşıyorum. ’’diyerek Cahilce tavırlarla zengin, fakir, güzel, çirkin fark etmeksizin birbiriyle yarışıyor. Teknolojinin bize sağladığı yararların yanında giden zararımız’’ Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak’’ atasözünün karşılığıdır. Hazır bilgi, hazır yemek gibidir. Nasıl hazırlandığına dair bir fikrin olmadan yersin. Çünkü acelen vardır. Tadı ve aroması yerinde olduktan sonra sağlıklı ya da sağlıksız olmasını pek sorgulamazsın. Afiyet olsun. Saatler sonra vücudunun verdiği ağrı, bulantı ve halsizlikle baş başa kaldığında sağlığın için başvurduğun bir Uzman şöyle hitap eder: hazır gıdaların yüksek miktarda tuz, şeker ve yağ içermesinin kanser riskini arttırabileceğini öngörüyoruz. Evrensel bir bilgidir. Âmâ bu bilginin size bir uzman tarafından söylenmesi hayatınızda çok şey değiştirir. Hazır bilgi ve yanlış söylem de böyledir. İnsanı cehaletin karanlığında esir eder. Okumadan, araştırmadan aklın süzgecinden geçmeyen, gönlün onayıyla hidayete ermeyen her yanlış bilgi insanı yarı cahil yapar. Hacı Bektaş’ın dediği gibi karşınızda ki insanı okumak şöyle dursun, kendini dahi okuyamayan, tanımlayamayan Memlekete en çok zarar veren insan tipi ortaya çıkar. Lakin şunu belirtmekte fayda vardır. ‘’Bitli baklanın kör alıcısı olur. ‘’Bu söz boş laflara dahi ehemmiyet veren insanların hep olacağının işaretidir.  Yunus Emre ne güzel ifade ediyor: İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır? Bizleri uyararak kibrin, bencilliğin, böbürlenmenin her şeyi bildiğini zannetmenin tehlikesini şu mısralarla bize anlatıyor. Asırlar öncesinden işin uzmanı olarak bizleri uyarıyor. Okudum bildim deme, çok taat kıldım deme, Eri hak bilmez isen, abes yere yelmektir. Okumak, öğrenmek, araştırmak doğruyu ve yanlışı anlamak, erdemli ve faziletli bir yaşamın temelidir. Doğru temeller üzerine inşa ettiğimiz kişiliğimiz hem kendi hayatımızı hem de yetiştireceğimiz nesillerin geleceği için hayati öneme sahiptir. Bilge Mimar namı ile andığımız Turgut Cansever’in bilge bir sözü ile veda ediyorum. “Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz; ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri yok eder.’’   MURAT TOPRAK
Hünkâr Hacı Bektaş Veli El Horasani söyle söylüyor. Okunacak en büyük kitap insandır.

İnsanoğlu Dünya’ya gözlerini açtığı ilk günden, vade yetip gideceği zamana kadar olan ömründe iyisiyle, kötüsüyle, zorluğuyla, ferahlığıyla bir hayat sürer. Akıl ve fikir bizlere bahşedilmiş en büyük nimet ve mucizedir. Yeryüzü coğrafyasını hükmü altına almaya çalışan insanoğlu, gökyüzüne de gözünü dikmiş varlık nedenini sorgulayan, evrenin oluşumunu daha iyi kavramak için ilim ve bilim insanları vasıtasıyla araştırma içerisine girmiştir. Dünya’nın başından beri bu araştırmalar sürüp gider.

Akıl ve fikir ’den bahsediyoruz. Ancak insan aklı iyiyi en güzel şekilde uygulamaya müsait olduğu gibi, kötülüğü de en ince ayrıntısına kadar düşünüp uygulayabilen, evrenin en vahşi yaratığı olmaya aday bir canlıdır. Her şeyi bilme arzusu başka, öğrenme isteği ise bambaşka bir şeydir. Her şeyi bilmek gibi bir durum insan fıtratına terstir. Sonsuz bilgi mutlak bir gücün eseridir. Her şeyi bildiğini, doğru veya yanlış da olsa hiç duymadığı bir konu hakkında dahi ahkâm kesmek, insanın bilgisinin derinliği değil, kibrinin ve bencilliğinin yansımasıdır. Bu konu hakkında bir fikrim yok, ama öğrenmek isterim demek, edep ve alçakgönüllülükle olur. Demek ki salt bir akıl tek başına yeterli değildir. Aklın eşi gönüldür. Bu da iyi bir ahlak ve terbiye neticesinde insanı geliştirecek durumdur.

Karacaoğlan der ki:

Ağacın iyisi özünden olur.

İnsanın iyisi sözünden olur.

Ağzımızdan çıkan her söz bizim üslubumuzun, karakterimizin, hayat görüşümüzün aynası gibidir. Bir insanın toplumda ki varlığı ve saygınlığı ağzından çıkan sözler nispetinde önemlidir. Evde, okulda, işte sokakta, mecliste, dergâhta sözünün eri bir insan her vakitte değer görür. Değerden kastım omuz başında şahlandırarak meydan da dolaştırmak değildir. Hikmet sahibi, akıl ve fikir olgunluğuna erişmiş yaşantısı da bu minval de devam eden insanlarımıza gösterilen saygı ve sevgi ifadeleridir. İlla ki tanınmış, bilinmiş insanlar olmasına gerek yoktur. Sohbetinden keyif aldığımız emekli Arif Amca’mızdır. Köy de çobanlık yapan Ali Dayı’mızdır. Şehir de nalburluk yapan Hüseyin ağabeyimizdir. Sahaf Hakan’dır. Sarraf Bekir’dir. İmam Cafer Hoca’dır. İçinde yaşadığımız toplumda birbirimize maddi ve manevi akıl danıştığımız fikrinden istifade ettiğimiz Doğu’dan, Batı’ya, Kuzey’den, Güney’e Anadolu ikliminin içinde yaşayan, isimler ve meslekler değişse de böyle insanlarımız hep vardır. Ben bu faziletteki insanlarımızı gelenek ve göreneklerimizin manevi temsilcileri olarak görüyorum.

Kaygusuz Abdal der ki:

Ey özün insan bilen
Var edep öğren edep
Ey edep erkân bilen
Var edep öğren edep

Sözümüzün değeri ve saygınlığı fikrimizin sağlamlığına bağlıdır. Konusuna hâkim olmadığımız bir münazara ortamında faydasız ve bir varsayıma dayanmayan sözler ile lakırdı yapmak, sırf konuşmuş olmak için konuşmak tabirini kullanacağımız insanlar hiç az değildir. Aslında manevi saygınlıklarını yitirdiklerinin farkında bile değildir böyleleri. Kibir ve egodan ne söylediklerini bilmezler. Hatalarını kabul edemedikleri içinde ortada bir sorun olduğu kanaati hâkim olmaz bunlarda, çünkü böyle insanlar maddi bir gücün şemsiyesi altında, bir makamın gölgesi altında konuşma yaptıklarında karşılarında er kişi yoksa eğer, kendilerini her kişinin alkışladığı kanaat önderi zannederler. Servet olduğu, makam durduğu, riyakâr insanların varlığı bitmediği sürece devam edecektir.

21.Yüzyıl ilk çeyreğinin içerisindeyiz. Bilgi çağının zirvesindeyiz diyemeyiz. Âmâ bilgi kirliğinin çöplüğündeyiz. Sosyal medya aracılığıyla insanlar ‘’En iyisini ben biliyorum. En güzelini ben yaşıyorum. ’’diyerek Cahilce tavırlarla zengin, fakir, güzel, çirkin fark etmeksizin birbiriyle yarışıyor. Teknolojinin bize sağladığı yararların yanında giden zararımız’’ Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak’’ atasözünün karşılığıdır.

Hazır bilgi, hazır yemek gibidir. Nasıl hazırlandığına dair bir fikrin olmadan yersin. Çünkü acelen vardır. Tadı ve aroması yerinde olduktan sonra sağlıklı ya da sağlıksız olmasını pek sorgulamazsın.

Afiyet olsun.

Saatler sonra vücudunun verdiği ağrı, bulantı ve halsizlikle baş başa kaldığında sağlığın için başvurduğun bir Uzman şöyle hitap eder: hazır gıdaların yüksek miktarda tuz, şeker ve yağ içermesinin kanser riskini arttırabileceğini öngörüyoruz. Evrensel bir bilgidir. Âmâ bu bilginin size bir uzman tarafından söylenmesi hayatınızda çok şey değiştirir.

Hazır bilgi ve yanlış söylem de böyledir. İnsanı cehaletin karanlığında esir eder. Okumadan, araştırmadan aklın süzgecinden geçmeyen, gönlün onayıyla hidayete ermeyen her yanlış bilgi insanı yarı cahil yapar. Hacı Bektaş’ın dediği gibi karşınızda ki insanı okumak şöyle dursun, kendini dahi okuyamayan, tanımlayamayan Memlekete en çok zarar veren insan tipi ortaya çıkar. Lakin şunu belirtmekte fayda vardır. ‘’Bitli baklanın kör alıcısı olur. ‘’Bu söz boş laflara dahi ehemmiyet veren insanların hep olacağının işaretidir.

 Yunus Emre ne güzel ifade ediyor:

İlim ilim bilmektir,
ilim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin,
Ya nice okumaktır?

Bizleri uyararak kibrin, bencilliğin, böbürlenmenin her şeyi bildiğini zannetmenin tehlikesini şu mısralarla bize anlatıyor. Asırlar öncesinden işin uzmanı olarak bizleri uyarıyor.

Okudum bildim deme, çok taat kıldım deme,
Eri hak bilmez isen, abes yere yelmektir.

Okumak, öğrenmek, araştırmak doğruyu ve yanlışı anlamak, erdemli ve faziletli bir yaşamın temelidir. Doğru temeller üzerine inşa ettiğimiz kişiliğimiz hem kendi hayatımızı hem de yetiştireceğimiz nesillerin geleceği için hayati öneme sahiptir.

Bilge Mimar namı ile andığımız Turgut Cansever’in bilge bir sözü ile veda ediyorum.

“Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz; ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri yok eder.’’

  MURAT TOPRAK

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (1 )

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ay Yıldız Tim
(25.06.2024 12:56 - #8619)
Bu kez yazım kurallarına uygun, içeriği güzel bir yazıyı bizlere okuttunuz. Naçizane, küçük bir yazım hatanız var; "Âmâ" yazılmaz, ama yazılır. İnceltme ya da uzatma işaretleri TDK tarafından kaldırılmıştır. Okur; yazıyı okurken, uzatma ya da inceltme işini kendisi yapar. Çünkü, Türk Dili yazılışı-okunuşu farklı olan dillerdendir. Saygılar.
MURAT TOPRAK Merhaba yazdığım yazılar için, yaptığınız eleştiriler çok değerli var olun.İlk yazdığım Memleket yazısın da düzeltmelerini yaptığım dosya değil, diğer kaydettiğim dosya'yı yanlışlıkla göndermişim.İlgi ve alakanız için teşekkür ederim.Ana hatlarıyla meselenin içeriğini de beğenmenize çok sevindim.
Ay Yıldız Tim Eyvallah dost. Selam ve saygılar.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.