Erişim Engelinin Hukuki ve Siyasi Boyutları
Erişim Engelinin Hukuki ve Siyasi Boyutları
Hatırlarsanız Fetö’nün iktidar aleyhine yürüttüğü hain 17-25 Aralık kumpas hareketlerinden önce, iktidarın bilgisi vardı veya yoktu bilemiyoruz ama muhalefet kesim aleyhine kaset kumpaslarını uyguladığı o karanlık dönemlerde her gün internete düşen muhtelif tapeler vardı. Muhalefet kesim iktidardan bu yayınların engellemesini istediğinde o dönem başbakan olan Sayın Erdoğan engelleme şöyle durdun, her fırsatta halka hitap ettiği meydanlarda tarihe geçen bir söz söylemişti; “özel değil bunlar, genel genel…” demişti. Neden mi bunu hatırlatmak istedim? Bu ara sıkça duyduğumuz malum şu ‘erişim yasağı’ mevzuu nedeniyle böyle biri girişi uygun buldum. Zira herhangi bir Ak Partili ileri gelen hakkında kamuoyunda haksızlık, hukuksuzluk, rant v.s. hususlarında ne zaman tartışılan bir konu gündeme düşse, gerek Ak Partili birisinin bir rant veya yolsuzluk meselesi, gerek iktidara yakın birilerinin sahte diploma ile kamuda yükselmesi olsun, gerek kuru ekmek trajikomedisi olsun gördük ki hemen karşımıza bir erişim engeli kararı çıkmaktadır. Yani herkesçe malum olmuş bir konu internette hiçbir yerde okunmasın, konuşulmasın, yazılıp çizilmesin diye ilgili kişiler harekete geçerek kişilik haklarına bir saldırı olduğu gerekçesi ile 1-2 saatte Sulh Ceza Hâkimlikleri vasıtasıyla yıldırım hızıyla karar çıkartmaktadırlar. Yani yukarıdaki bahsi geçen Sayın Erdoğan’ın sözünün tam aksine mahkeme kararı aracılığı ile derhal “genel değil bunlar, özel, özel…” denilmektedir. Peki, nedir bu erişim engelinin özü ve hukuki boyutu?
Dünyadaki teknolojik gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de hızla yaygınlaşan tam bir kozmopolit yapı haline gelmiş sosyal medya araçlarının kullanımının hızla artması ile birlikte bu ağların sağladığı olumlu etkilerin yanı sıra kimi zararları da elbette görülebilmektedir. Elbette devletler de kullanıcı kişilerin internet ortamında yaşamış oldukları veya yaşayabilecekleri kimi mağduriyetlerin giderilmesi için etkin kanuni düzenlemeler yapma yoluna gitmişlerdir. İşte bu bağlamda ülkemizde de 5651 sayılı ‘’internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun‘’ ile içerik itibariyle belirli suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe bulunan internet sitelerine erişimin engellenmesine karar verileceği düzenlenmiştir. Bu kanuna dayanılarak çıkarılacak erişim engelleme kararları aslında cezalandırmadan ziyade bir tedbir niteliği ihtiva eder. Bu özelliğinden dolayı erişim engelleme kararı mahkemenin vermiş olduğu bir hükmün sonucunda değil, bir suç şüphesiyle henüz hüküm verilmeden uygulanmaktadır. Erişim engelleme kararı eğer bir mahkeme tarafından verildiyse bu koruma tedbiri mahiyetinde olmakta ancak idari bir makam tarafından verildiyse idari bir tedbir olarak adlandırmak gerekecektir. Bu durum hukukun toplumsal hayat gibi sanal dünyada da uygulanabilirliğinin en somut örneğidir aslında. İnternet yoluyla suç işlenmesi durumunda suç işleyen kişinin ceza hukuku açısından sorumluluğu elbette ayrıca mevcuttur ve bu konuda kanuni prosedürler zaten gereği gibi işlemektedir. Ancak suçun failinin tespit edilmesi ve yargılanması suça konu internet yayınının durması anlamına gelmediğinden suç unsuru internetteki içeriğine de erişilmesinin engellenmesi amaçlanmaktadır. Ancak burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus fikir hürriyeti çerçevesinde yapılmış olan paylaşımlar için erişim engelleme kararı verilmemesi gerekeceğinden erişim engelleme yetkisi keyfiyete dayalı olmaması ve talebin haklılığı ve içeriğin hukuki durumu karar verilmeden önce dikkatlice değerlendirilmelidir.
- Erişim engelleme kararını kim verir?
Erişim engelleme hakkında kararları yasa gereği Bilgi Teknolojileri Kurumu ve Mahkemeler vermeye yetkilidirler. Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) kimi durumlarda erişim engelleme kararını bizzat vermekle yetkilendirilmiştir. Mesela 5651 sayılı kanunda sayılı suçları oluşturan yayınların içerik ve yer sağlayıcısının “yurt dışında olması” durumunda BTK re’sen erişimi engelleme kararı verebilecektir. Diğer bir durumda ise içerik ve yer sağlayıcısı yurt içinde bulunsa bile eğer internet içeriği çocukların cinsel istismarı ve müstehcenlik suçlarını oluşturan yayınlara ilişkin ise BTK yine re’sen erişim engelleme kararı verebilecektir. Erişim engelleme kararı soruşturma aşamasında hakim tarafından, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından verilebilecektir. Gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda Cumhuriyet Savcısı da erişim engelleme kararını verebilecektir.
- Erişim engelleme kararına nasıl itiraz edilir?
Erişim engelleme kararı verilmiş olabilir ancak bu kararın da haksız olma ihtimali de vardır. İşte bu durumda erişim engelleme kararı dolayısıyla hakları muhtel (zarara uğramış) olanlar, kararı Cumhuriyet Savcısı verdi ise Sulh Ceza Hakimliğine itiraz ederek kararın kaldırılmasını talep edebilmektedirler. Bu karar Sulh Ceza Hakimliğince alınmış ise menfaati muhtel olanlar o yargı çevresinde bulunan Asliye Ceza Mahkemesine itirazda bulunabilirler. Erişim engelleme kararı BTK tarafından verilmiş ve de hakimin onayına sunulmamış olduğu durumlarda erişim engelleme kararına itiraz edilemez. Ancak bu durumda idari yargıda iptal davası açma hakkı vardır. Ayrıca bu karardan dolayı bir zarara uğranılmış ise yine idare mahkemelerinde tam yargı davasıyla zarar tazmin edilebilmektedir. Karar BTK tarafından verilmiş olup ta hakimin onayına sunulmuş ise bu karara karşı adli mercilerde itiraz gerçekleştirilebilmektedir. Süre olarak erişim engelleme kararının öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içinde başvuruda bulunmak gerekir.
Yasa elbette internet ortamında işlenen suçların engellenmesi ve cezalandırılması gibi güzel bir kamusal amaç gütmektedir. Ancak uygulamada siyasilerin haklarındaki her olumsuzluklar ile ilgili olarak her fırsatta mahkemeye koşup 1 saat içerisinde karar çıkartmaları, hele ki konuların kamunun zaten vakıf olduğu durumlarla ilgili olması ne kadar hukuki olabilir ki? Mesela artık hepimizin bildiği kamuda hızla yükselmiş ve 4-5 yerden maaş aldığı iddia edilen, ancak üniversite ve lise diplomalarının sahte olduğu tartışılan şahsı ele alalım. Şahısın diplomaları sahte deniliyor. Bununla ilgili yargılama ve mahkeme kararları da var deniliyor ki bunlar bazı siyasiler tarafından kamuoyu ile de paylaşıldı, şimdi bu şahıs gitti bu konuların yazılıp çizilmesi kişilik haklarıma zarar veriyor diyerek erişim engeli kararı aldı. Yahu insanlar mahkemeye kadar taşınmış, herkesin matuf olduğu haksız ve hukuksuz konuları da yazı çizemeyeceklerse bunun demokrasi ile bağdaşması mümkün müdür? Hukukun ve mahkeme kararlarının gücünün siyasi emellere hizmet ediyor intibaı uyandırması ne derece doğru olabilir? Yani sen hem hukuken yargılamasının yapıldığı bir suç işleyeceksin ya da yanlışlar yapacaksın, ya da çok ciddi bir toplumsal suç işlemiş olacaksın ancak siyasi iktidara yakınsın diye ve de siyasi iktidar da bundan siyaseten zarar görmesin diye hukuksuzluğunun bilgisinin topluma sunulmasını ve tartışılmasını mahkemeler vasıtasıyla engelleyeceksin! Mahkemeler ne derse desin bazı hususlarda bunları toplum vicdanının kabul etmesi kesinlikle mümkün olamayacaktır.
Hâsılı kelam, demek ki yasalar her ne kadar ulvi nedenlerle çıkartılırsa çıkartılsınlar, temel mesele iktidar gücünü elinde bulunduranların o yasaları kendi menfaatlerine göre nasıl eğip bükerek kullandıkları olmaktadır. Ona keza Türkiye’nin en temel demokrasi sorunlarından birisi zaten halen çözülememiş olan yargının ne derece bağımsız olduğu ve siyasilerin yargıya ne derece ‘hakim’ oldukları mevzusudur. HSK’nın başkanlığını siyasi bir kişilik olarak Adalet Bakanı yaptığı sürece de bu sorun daha çok uzun yıllar tartışılır gibi gözükmektedir. Güçlü bir Türkiye ancak hukukun tarafsız ve üstün olduğu demokratik şartların oluşturulması ile mümkün olabilecektir.
“Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur. “
Montaigne
Av. Bülent DEMİRBAŞ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.