Diyanet , Hilafet, Hıyanet !

GÜNDEM 29.07.2020 - 23:33, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

Diyanet , Hilafet, Hıyanet !

Ayasofya Cami’si sevincini yaşayan milletimizin hevesi diyanet işleri başkanının başlattığı Atatürk tartışması ile maalesef kursaklarda kaldı.  Ayasofya Camii’nde kılınan Cuma namazında verdiği hutbe sırasında Erbaş'ın, "Fatih Sultan Mehmet Ayasofya'yı cami olması için vakfetti. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar" sözleri 1934 yılında Ayasofya’yı müze yapma kararı alan Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin kurucularını hedef aldığı şeklinde yorumlandı ve ülkede ciddi bir infial yarattı. Ülkede oluşan tepki ve Atatürk’e sahip çıkan milyonların sesleri duyarsız kalınamayacak kadar artınca diyanet işleri başkanı kastettiğinin Atatürk olmadığını, sadece vakıf senedindeki metini okuduğunu ve açıklamasının vakıflara ilişkin genel ifade olduğunu izah etmeye çalışmak zorunda kaldı. Zira Atatürk konusu cumhur ittifakının diğer üyesi MHP tabanı için taviz verilemez ciddi bir değer olup ittifak krizini her an doğurabilecek niteliktedir. Zira ortaokul yıllarında Atatürk resmini indiren İngiliz bir öğretmeni camdan aşağı attığı bilinen rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in şu sözü ülkücülerin dimağında bir ant gibi durmaktadır;    “Ülkücü olup da Atatürk'ü sevmeyen kişiler Ülkücülüğün temel anlam ve prensiplerini kavrayamamış, kendisini Ülkücü sanan kanı bozuk insanlardır! “   Bu hassasiyetin olduğu partinin lideri de tartışma konusu hutbenin okunduğu gün camide en ön safta dinlemiş olması hasebiyle elbette bu hususta sert bir açıklama yaptı: “Diyanet İşleri Başkanı’nın Cuma Hutbesi esnasında Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in minberinde yaptığı değerlendirmeleri bağlamından koparıp Atatürk’e lanet şeklinde tavzih ve tevil edenler bu ülkeye en büyük kötülük yapan sorumsuzlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız, istiklal mücadelemizin Lideri ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, bu topraklarda lanet okuyacak bir hayasız ve hamiyetsiz henüz anasından doğmamıştır. Atatürk’e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir.”   Evet, açıklama diyanet işleri başkanını hararetle savunuyordu. Sayın Bahçeli’ye göre milyonlarca kişi Sayın Erbaş’ı yanlış anlamış, Atatürk’e lanet okundu zannetmişti. Ak Partili tarım bakanını eleştirdiği için Ordu milletvekili Sayın Cemal Enginyurt'un ihracını isteyen Sayın Bahçeli'nin Atatürk'e hakaret ettiği iddia edilen Diyanet İşleri başkanına sahip çıkan bir açıklama yapmış olması mükemmel bir cumhur ittifakına 'kurt gibi sadakat' (!) örneği olarak kayıtlara geçmiş oldu. Ülkücü camia bu durumu kendi arasında değerlendirecek ve tartışacaktır. Esasında buradaki ana garabet, aynı Sayın Devlet Bahçeli’nin 2018 yılında fesli tarihçi Kadir Mısıroğlu’na 10 Kasım öncesi 9 Kasım’da geçmiş olsun ziyareti yapan diyanet işleri başkanı Ali Erbaş’ın bu ziyaretini manidar bulup cumhuriyete meydan okuma olarak anlamdırarak istifasını istemiş olmasıdır. Bu notu da bir kenara kaydedelim.    Atatürk ve Ayasofya adlı köşe yazımda hatırlarsanız uyarmıştım; “Hele ki birileri Ayasofya’dan sonra şimdi sıra “hilafet ve saltanatta” seslerini yükseltmeye kalkarlarsa Ayasofya ile ülkede oluşmuş birlik ve sevinç atmosferi Allah muhafaza tehlikeli bir kamplaşma ve çatışmaya dönüşme tehlikesi oluşturabileceklerdir” demiştim. Çok gecikmediler tetiğe bastılar! Mustafa Albayrak’ın imtiyaz sahibi olduğu ve genel yayın yönetmenliğini Kemal Özer’in üstlendiği hükümete yanlığı ile bilinen “Gerçek Hayat” adlı dergi 27 Temmuz tarihli sayısında kapağına, “Hilafet için toparlanın” ifadesini taşıyarak toplumsal barışa ilk dinamiti yerleştirdi. Umarım devlet erkanı bu tehlikeli tartışmanın önünü başlamadan keser. Bilhassa ittifakın ortağı MHP’den ciddi bir hassasiyet ve etkili duruş beklenmektedir. Zira Şapka devrimi için Kastamonu'ya giden Atatürk’ün, 30. Ağustos Zafer Bayramı yıldönümü nedeniyle 30. Ağustos 1925 günü Kastamonu Türk Ocağı'nda yaptığı şu konuşması bizlere aynı zamanda bir vasiyetidir de: “BENİM NAÇİZ VÜCUDUM ELBET BİR GÜN TOPRAK OLACAKTIR, ANCAK TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR.”   Bu vesileyle yazımı bitirirken Kırşehirli hemşerilerimin ve tüm Müslümanların mübarek kurban bayramını kutluyor, hayırlara ve güzel, barış dolu bir geleceğe vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum…   Av. Bülent DEMİRBAŞ

Ayasofya Cami’si sevincini yaşayan milletimizin hevesi diyanet işleri başkanının başlattığı Atatürk tartışması ile maalesef kursaklarda kaldı.  Ayasofya Camii’nde kılınan Cuma namazında verdiği hutbe sırasında Erbaş'ın, "Fatih Sultan Mehmet Ayasofya'yı cami olması için vakfetti. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar" sözleri 1934 yılında Ayasofya’yı müze yapma kararı alan Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin kurucularını hedef aldığı şeklinde yorumlandı ve ülkede ciddi bir infial yarattı. Ülkede oluşan tepki ve Atatürk’e sahip çıkan milyonların sesleri duyarsız kalınamayacak kadar artınca diyanet işleri başkanı kastettiğinin Atatürk olmadığını, sadece vakıf senedindeki metini okuduğunu ve açıklamasının vakıflara ilişkin genel ifade olduğunu izah etmeye çalışmak zorunda kaldı. Zira Atatürk konusu cumhur ittifakının diğer üyesi MHP tabanı için taviz verilemez ciddi bir değer olup ittifak krizini her an doğurabilecek niteliktedir. Zira ortaokul yıllarında Atatürk resmini indiren İngiliz bir öğretmeni camdan aşağı attığı bilinen rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in şu sözü ülkücülerin dimağında bir ant gibi durmaktadır; 

 

“Ülkücü olup da Atatürk'ü sevmeyen kişiler Ülkücülüğün temel anlam ve prensiplerini kavrayamamış, kendisini Ülkücü sanan kanı bozuk insanlardır! “

 

Bu hassasiyetin olduğu partinin lideri de tartışma konusu hutbenin okunduğu gün camide en ön safta dinlemiş olması hasebiyle elbette bu hususta sert bir açıklama yaptı:
“Diyanet İşleri Başkanı’nın Cuma Hutbesi esnasında Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in minberinde yaptığı değerlendirmeleri bağlamından koparıp Atatürk’e lanet şeklinde tavzih ve tevil edenler bu ülkeye en büyük kötülük yapan sorumsuzlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız, istiklal mücadelemizin Lideri ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, bu topraklarda lanet okuyacak bir hayasız ve hamiyetsiz henüz anasından doğmamıştır. Atatürk’e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir.”

 

Evet, açıklama diyanet işleri başkanını hararetle savunuyordu. Sayın Bahçeli’ye göre milyonlarca kişi Sayın Erbaş’ı yanlış anlamış, Atatürk’e lanet okundu zannetmişti. Ak Partili tarım bakanını eleştirdiği için Ordu milletvekili Sayın Cemal Enginyurt'un ihracını isteyen Sayın Bahçeli'nin Atatürk'e hakaret ettiği iddia edilen Diyanet İşleri başkanına sahip çıkan bir açıklama yapmış olması mükemmel bir cumhur ittifakına 'kurt gibi sadakat' (!) örneği olarak kayıtlara geçmiş oldu. Ülkücü camia bu durumu kendi arasında değerlendirecek ve tartışacaktır. Esasında buradaki ana garabet, aynı Sayın Devlet Bahçeli’nin 2018 yılında fesli tarihçi Kadir Mısıroğlu’na 10 Kasım öncesi 9 Kasım’da geçmiş olsun ziyareti yapan diyanet işleri başkanı Ali Erbaş’ın bu ziyaretini manidar bulup cumhuriyete meydan okuma olarak anlamdırarak istifasını istemiş olmasıdır. Bu notu da bir kenara kaydedelim. 

 

Atatürk ve Ayasofya adlı köşe yazımda hatırlarsanız uyarmıştım; “Hele ki birileri Ayasofya’dan sonra şimdi sıra “hilafet ve saltanatta” seslerini yükseltmeye kalkarlarsa Ayasofya ile ülkede oluşmuş birlik ve sevinç atmosferi Allah muhafaza tehlikeli bir kamplaşma ve çatışmaya dönüşme tehlikesi oluşturabileceklerdir” demiştim. Çok gecikmediler tetiğe bastılar! Mustafa Albayrak’ın imtiyaz sahibi olduğu ve genel yayın yönetmenliğini Kemal Özer’in üstlendiği hükümete yanlığı ile bilinen “Gerçek Hayat” adlı dergi 27 Temmuz tarihli sayısında kapağına, “Hilafet için toparlanın” ifadesini taşıyarak toplumsal barışa ilk dinamiti yerleştirdi. Umarım devlet erkanı bu tehlikeli tartışmanın önünü başlamadan keser. Bilhassa ittifakın ortağı MHP’den ciddi bir hassasiyet ve etkili duruş beklenmektedir. Zira Şapka devrimi için Kastamonu'ya giden Atatürk’ün, 30. Ağustos Zafer Bayramı yıldönümü nedeniyle 30. Ağustos 1925 günü Kastamonu Türk Ocağı'nda yaptığı şu konuşması bizlere aynı zamanda bir vasiyetidir de:


“BENİM NAÇİZ VÜCUDUM ELBET BİR GÜN TOPRAK OLACAKTIR, ANCAK TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR.”

 

Bu vesileyle yazımı bitirirken Kırşehirli hemşerilerimin ve tüm Müslümanların mübarek kurban bayramını kutluyor, hayırlara ve güzel, barış dolu bir geleceğe vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum…

 

Av. Bülent DEMİRBAŞ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.