DEVLET BEY DEVLETE SAHİP ÇIKIYORSA BU SUÇ MU?

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 21.11.2016 - 08:42, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

DEVLET BEY DEVLETE SAHİP ÇIKIYORSA BU SUÇ MU?

      MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli yine bir sürpriz atak yaparak -tabir caizse- ‘Devlet’inin yanında’ yer aldı. Bu duruma çok alınan, kırılan, bozulan, üzülen CHP’liler koro halinde bağırmaya başladılar. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, medyanın önüne çıkıp başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin olarak; “İktidar partisinin bu yolda adım atmasını kolaylaştıran üçüncü muhalefet partisi yetkililerine şu soruyu sormak gerekiyor: ‘Başından beri başkanlık sistemine karşı çıkan bu muhalefet partisi ne oldu da tabanlarının çok duyarlı olduğunu bildiğimiz, Türkiye’nin bekasının tartışıldığı bir pozisyona sürüklendiler siyaseten? Ne oldu?’ Bu soruyu sormak siyaseten hakkımız!” diyor.      CHP’nin sorduğu bu patavatsız soruya MHP yetkililerinin verdikleri cevap da yine basında yer aldı. Fakat benim özellikle üzerinde durmak istediğim husus: Haluk Beyin “Ne oldu?’ Bu soruyu sormak siyaseten hakkımız!” cümlesindeki “MHP tabanı” hakkındaki ‘meraklarını gidermeye’ ilişkindir.  Acaba Haluk Bey Ne’ye dayanarak ‘MHP’ tabanı adına lâf ediyor, bunu da bizlerin ‘siyaseten bilme’ hakkımızdır?      Nihat Kaşıkçı… Bu gazetenin köşe yazarlarındandır. Milliyetçi, muhafazakâr ilkeyi kural edinen iyi bir kalem ve iyi bir kelâm erbabıdır. Gazeteci ve Yazar sevgili Nihat Kaşıkçı’nın hoş görüsü ve izniyle, CHP’ye cevap nitelikli aşağıda sıraladığım 5 maddelik şu notlarını huzura getirip, Haluk Koç’un dikkatlerine sunuyor ve bu bilgileri siz değerli okurlarımla paylaşmamın da doğru davranış olduğunu düşünüyorum:         Bakınız, “MHP ve Bahçeli’nin Türk Devleti için büyük fedakârlıkları” başlıklı notunda ‘tabanın sesi ve nefesi’ konusunda diyor ki sevgili Nihat Kaşıkçı;           1.2002’de, seçime gitmek için henüz 1,5 yıl daha süreleri varken; MHP, ortak olduğu hükümeti erken seçime zorlamış ve götürmüştür. Böylelikle, 3 Mart 2003’teki ABD’nin Irak’ı işgali yaklaşırken, Türk Devleti’nin bu bölgedeki büyük çalkantılara ‘zayıf koalisyon hükümetiyle yakalanması’ riskini ortadan kaldırmış ve AK Parti merkezli güçlü hükümetler dönemine zemin hazırlamıştır. 2002 seçiminde Meclis’e giremeyen MHP, Türk Devleti’nin varlığı ve selâmeti için büyük bir fedakârlık yapmıştır.      2.MHP, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 367 saçmalığıyla düğümlendiği 2007’de, CHP’nin tüm zorlamalarına rağmen TBMM’ye girerek, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamış ve böylelikle Türk Devleti’ni büyük bir krizden kurtarmıştır.      3.Hapisteki milletvekillerini gerekçe göstererek, CHP ve HDP’nin 2011’deki seçim sonrası TBMM’de milletvekili yeminini boykot etmelerine karşın, MHP’li vekiller, üstelik kendi milletvekili Engin Alan da hapiste olmasına rağmen, TBMM’ye girerek yemin etmiş ve böylelikle TBMM’nin meşruiyeti üzerine düşürülmek istenen gölgeyi engellemiştir.      4.Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerektiğinde Irak ve Suriye’ye gönderilmesine dair tezkereye, CHP ve HDP’nin karşı çıkmasına rağmen MHP destek vermiş ve böylelikle AK Parti ile birlikte ülke savunması noktasında birlik-bütünlük sergilemiştir. MHP’nin bu yapıcı tavrı, sonrasında TSK’nin Irak ve Suriye operasyonlarına yönelik desteklerle devam etmiş, içeride ordumuza ve milletimize moral kaynağı, dışarıya karşı da birlik-bütünlük görüntüsü olmuştur.      5.Türk Devleti’nde siyasî ve ekonomik istikrarın sürekli kılınmasını ve böylelikle milletin geleceğinin güvence altına alınmasını sağlayacak bir ‘devrim’ olan ‘Başkanlık Sistemi’ne geçiş konusunda MHP büyük bir fedakârlık sergilemektedir… Türkiye’nin Başkanlık Sistemi’ne geçmesiyle, muhtemelen MHP uzun yıllar boyunca iktidar (veya iktidar ortağı) olma şansını kendi eliyle terk etmiş olacak. Zira sistem, merkezdeki iki büyük partinin Başkan (yani Hükümet) çıkarmasına şans tanımaktadır. MHP, siyaseten kendi aleyhine işlemesi ihtimali yüksek olmasına rağmen, Başkanlık Sistemi’ne yol vermekle, Türk Devleti’ni gelecekteki büyük krizlerden ve tehlikelerden koruma yolunda büyük bir fedakârlık yapmaktadır.      Sözün özü: Sevgili Nihat Kaşıkçı’nın tespiti; cümle âleme yankılanan MHP tabanının gür sesidir. Umarım ve dilerim ki “Ne oldu da?” diyen meraklı CHP’lilerin alınlarının şakına bu ses ‘gülle etkisi’ gibi gelmiştir.          Hoşça kalınız. Duran ERDOĞAN Kırşehir Anekdotları Yazarı E.posta: [email protected] http://www.duranerdogan.com
      MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli yine bir sürpriz atak yaparak -tabir caizse- ‘Devlet’inin yanında’ yer aldı. Bu duruma çok alınan, kırılan, bozulan, üzülen CHP’liler koro halinde bağırmaya başladılar. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, medyanın önüne çıkıp başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin olarak; “İktidar partisinin bu yolda adım atmasını kolaylaştıran üçüncü muhalefet partisi yetkililerine şu soruyu sormak gerekiyor: ‘Başından beri başkanlık sistemine karşı çıkan bu muhalefet partisi ne oldu da tabanlarının çok duyarlı olduğunu bildiğimiz, Türkiye’nin bekasının tartışıldığı bir pozisyona sürüklendiler siyaseten? Ne oldu?’ Bu soruyu sormak siyaseten hakkımız!” diyor.      CHP’nin sorduğu bu patavatsız soruya MHP yetkililerinin verdikleri cevap da yine basında yer aldı. Fakat benim özellikle üzerinde durmak istediğim husus: Haluk Beyin “Ne oldu?’ Bu soruyu sormak siyaseten hakkımız!” cümlesindeki “MHP tabanı” hakkındaki ‘meraklarını gidermeye’ ilişkindir.  Acaba Haluk Bey Ne’ye dayanarak ‘MHP’ tabanı adına lâf ediyor, bunu da bizlerin ‘siyaseten bilme’ hakkımızdır?      Nihat Kaşıkçı… Bu gazetenin köşe yazarlarındandır. Milliyetçi, muhafazakâr ilkeyi kural edinen iyi bir kalem ve iyi bir kelâm erbabıdır. Gazeteci ve Yazar sevgili Nihat Kaşıkçı’nın hoş görüsü ve izniyle, CHP’ye cevap nitelikli aşağıda sıraladığım 5 maddelik şu notlarını huzura getirip, Haluk Koç’un dikkatlerine sunuyor ve bu bilgileri siz değerli okurlarımla paylaşmamın da doğru davranış olduğunu düşünüyorum:         Bakınız, “MHP ve Bahçeli’nin Türk Devleti için büyük fedakârlıkları” başlıklı notunda ‘tabanın sesi ve nefesi’ konusunda diyor ki sevgili Nihat Kaşıkçı;           1.2002’de, seçime gitmek için henüz 1,5 yıl daha süreleri varken; MHP, ortak olduğu hükümeti erken seçime zorlamış ve götürmüştür. Böylelikle, 3 Mart 2003’teki ABD’nin Irak’ı işgali yaklaşırken, Türk Devleti’nin bu bölgedeki büyük çalkantılara ‘zayıf koalisyon hükümetiyle yakalanması’ riskini ortadan kaldırmış ve AK Parti merkezli güçlü hükümetler dönemine zemin hazırlamıştır. 2002 seçiminde Meclis’e giremeyen MHP, Türk Devleti’nin varlığı ve selâmeti için büyük bir fedakârlık yapmıştır.      2.MHP, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 367 saçmalığıyla düğümlendiği 2007’de, CHP’nin tüm zorlamalarına rağmen TBMM’ye girerek, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamış ve böylelikle Türk Devleti’ni büyük bir krizden kurtarmıştır.      3.Hapisteki milletvekillerini gerekçe göstererek, CHP ve HDP’nin 2011’deki seçim sonrası TBMM’de milletvekili yeminini boykot etmelerine karşın, MHP’li vekiller, üstelik kendi milletvekili Engin Alan da hapiste olmasına rağmen, TBMM’ye girerek yemin etmiş ve böylelikle TBMM’nin meşruiyeti üzerine düşürülmek istenen gölgeyi engellemiştir.      4.Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerektiğinde Irak ve Suriye’ye gönderilmesine dair tezkereye, CHP ve HDP’nin karşı çıkmasına rağmen MHP destek vermiş ve böylelikle AK Parti ile birlikte ülke savunması noktasında birlik-bütünlük sergilemiştir. MHP’nin bu yapıcı tavrı, sonrasında TSK’nin Irak ve Suriye operasyonlarına yönelik desteklerle devam etmiş, içeride ordumuza ve milletimize moral kaynağı, dışarıya karşı da birlik-bütünlük görüntüsü olmuştur.      5.Türk Devleti’nde siyasî ve ekonomik istikrarın sürekli kılınmasını ve böylelikle milletin geleceğinin güvence altına alınmasını sağlayacak bir ‘devrim’ olan ‘Başkanlık Sistemi’ne geçiş konusunda MHP büyük bir fedakârlık sergilemektedir… Türkiye’nin Başkanlık Sistemi’ne geçmesiyle, muhtemelen MHP uzun yıllar boyunca iktidar (veya iktidar ortağı) olma şansını kendi eliyle terk etmiş olacak. Zira sistem, merkezdeki iki büyük partinin Başkan (yani Hükümet) çıkarmasına şans tanımaktadır. MHP, siyaseten kendi aleyhine işlemesi ihtimali yüksek olmasına rağmen, Başkanlık Sistemi’ne yol vermekle, Türk Devleti’ni gelecekteki büyük krizlerden ve tehlikelerden koruma yolunda büyük bir fedakârlık yapmaktadır.      Sözün özü: Sevgili Nihat Kaşıkçı’nın tespiti; cümle âleme yankılanan MHP tabanının gür sesidir. Umarım ve dilerim ki “Ne oldu da?” diyen meraklı CHP’lilerin alınlarının şakına bu ses ‘gülle etkisi’ gibi gelmiştir.          Hoşça kalınız. Duran ERDOĞAN Kırşehir Anekdotları Yazarı E.posta: [email protected] http://www.duranerdogan.com
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.