Anadolu'nun Eski Sakinleri Bizans Ahalisi Nerede

KÜLTÜR 12.05.2020 - 09:09, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

Anadolu'nun Eski Sakinleri Bizans Ahalisi Nerede

Yaşadığımız günlük hayatta, katıldığımız sempozyum, konferans, TV Programı ve toplantıda pek çok kez muhatap olduğumuz sorulardandır. Anadolu’nun eski sakini olan Bizans ahalisi denilen Ermeni, Rum, Süryani, Keldani, Nasturi, Laz, Emevi ve Abbasi Arap ahalisi nerede sorusu, tarihte Ermeni, günümüzde BOP Diasporası tarafından slogan olarak kullanılan ve insanlarımızın zihinlerini meşgul eden mensubiyet konusu: Ermeni Ahalisi: Halk arasında 93 Harbi adıyla anılan 1887 Rus Savaşından ağır yenilgiyle çıkmış Osmanlı Devletinin bu yenilgisi moral bozukluğunu kendi lehine dönüştürmek isteyen milletlerden birisi de Ermeniler olmuş ve sınırları içerisinde Anadolu’nun da bulunduğu Erivan merkezli Büyük Ermenistan kurma çalışmalarına başlamışlardır. Merkezi ABD olan ve bazı batılı ülkelerde bulunan diasporaları aracılığı ile başlattıkları çalışmalarını 1887 yılında Hınçak, 1890 yılında Taşnakyan adlı dernekleri ve vakıfları aracılığı ile yürütmüşlerdir. 1890 yılında Musa Bey, Erzurum, Kumkapı, 1892 yılında Merzifon, Yozgat, Kayseri, 1894 yılında Sasun olaylarını çıkarmışlar ve çalışmalarında “Anadolu’da Yetmiş İki Millet Var ve Osmanlı Devleti Misyonunu Tamamladı, Dünya Müslümanlığını Kucaklayacak Yeni Bir İslam Devleti İmdada Geliyor” sloganını kullanmışlar ve böylelikle saf Anadolu insanının gözünü boyamaya çalışmışlardır.  1914 yılında Anadolu Türk topraklarında 13.390 000 toplam nüfusun 1.173.000’ü Ermeni ahalisi oluştururken, Birinci Dünya Savaşı patlak vermiş ve bu savaşta bir kısmı Rus ordularına katılarak Osmanlı’ya karşı savaşmayı, bir kısmı Anadolu’da isyan çıkarmayı, bir kısmı Türk köylerine baskın yapmayı, bir kısmı da yoğun olarak yurt tuttukları şehirlerde kepenk kapatma gibi eylemleri yaparak devlet otoritesini, milletin gözünü korkutmayı yeğlemişlerdir. Bir kısmı da Osmanlı yanında hareket ederek sadık millet örneğini göstermişlerdir. Osmanlı Devleti, kendisi ile vatandaşlarına büyük tehlike oluşturan bu ahaliye 1915 yılında tehcir kararı almıştır. Bu bağlamda Ermeni ahalisini başta Suriye toprakları olmak üzere değişik bölgelere tehcire tabi  tutmuş ve önemli bir kısmı da kendi imkanlarıyla değişik ülkelere göç etmişlerdir. Tehcir sonrası ise Anadolu’da 77 000 Ermeni ahalisi kaldığı Osmanlı kaynaklarında yer almıştır.  Rum Ahalisi: 1914 yılında Osmanlı topraklarında toplam 13.390 000 nüfus bulunduğu ve bunlardan 1.564.939 nüfusun Rum ahalisi olduğu anlaşılmaktadır. 1923 yılında yapılan Lozan Anlaşması gereğince Yunanlılarla yapılan Mübadele’de (değiş-tokuş) 1.200 000 Ortodoks Hıristiyan Rum Yunanistan’a gönderilmiş, Yunanistan topraklarında yurt tutmuş 500 000 Müslüman Türk’te Anadolu topraklarına getirilmiştir.  Mübadele sonrası yüzlerce bin Rum ahalisi kendi istek ve imkanları ile değişik ülkelere göç etmiş, Anadolu’da 110 000 Rum ahalisi kaldığı araştırmacıların eserlerinde yer almıştır. Bu sayılar içerinde ekseriyetle Orta Anadolu, İçel, Tarsus yöresinde yurt tutmuş olan Hrıstiyan Karamanlı Türkleri de yar almıştır. Süryani Ahalisi: Anadolu’nun eski sakini Asurların torunları olduğu ve uzantılarının Dünya ülkelerinden İran/Urimiye, Suriye, Lübnan, Hindistan’da 4.000.000. 000 civarında  nüfusları varken, Türkiye’de, diğer bir anlatımla İstanbul, Mardin, Diyarbakır, Elazığ, Adıyaman, Bitlis, Hatay, Ankara gibi büyük şehirlerde 35. 000 civarında bir nüfusunun yaşadığı kabul edilmektedir.   Kendilerine özgü dilleri bulunan bu topluluğun Anadolu, Suriye topraklarında oturanlarının ve Bazı Avrupa devletlerine göç etmiş olanlarının ikinci dil olarak kullandıkları Kürt lehçesi gerekçesiyle kendilerini Kürt olarak tanımladıkları bilinmektedir. Nasturi Keldani Ahalisi: Eski uygarlıkların kalıntıları olduğu belirtilen bu ahali Doğu Hıristiyanları olarak ta kabul edilmektedir. Kendilerine özgü alfabe, dil ve dil lehçeleri bulunan bu topluluk Türkiye de Mardin/İdil, Midyat Silopi, Hakkari/Uludere, Beytüşşebap, Siirt/Pervari, Şırnak, Diyarbakır ve Van yöresinde yaşadıkları belirtilmektedir. Tarihte, nüfus yoğunlukları İran, Irak ve Suriye'de bulunduğu belirtilen topluluğun yaklaşık 200.000 civarında bir nüfusunun bulunduğu ve bu nüfusun önemli bir bölümünün bulundukları ülkeyi terk ederek İsveç, Norveç, Almanya, ABD ve Kanada ile İstanbul'a göç ettikleri belirtilmektedir. Nasturi bir tarihçi, “Asurların büyük çoğunluğu Araplar tarafından asimile edildi. Araplaştırıldı. Asur dili Asurca yerini Arapçaya bıraktı. 1200 yıllarında tüm Mezopotamya Nasturi idi. Ama bunun yerini kısa zamanda Araplar aldılar. Araplar Asurluları asimile etti. Araplar büyüdü Asurlular nüfus olarak küçüldü” diyerek eserlerinde konuyu irdelemesi bu topluluğun tarihçesini gayet iyi açıklamaktadır. Laz Ahalisi: Laz adı, Batı Karadeniz bölgesinin uç kısmında kurulmuş Rize ve Artvin İllerine bağlı Pazar, Arhavi, Hopa İlçeleri bölgesinde yurt tutmuş bazı ahaliye verilen bir isimdir.  1960 yılında DİE. Tarafından yapılmış Ana Dil Tespitinde nüfusun 0,07 si ana dilinin Lazca olduğu bilgisini vermiştir. Yezidi Ahalisi: Yoğun olarak yaşadıkları İran, Mezopotamya ve Doğu Anadolu bölgesinde tarihte derebeylikler kurdukları ve bu derebeylikleri arasında “Bayezit, Berkan (Berikan), Dümbelli, Çubuk (Çabuklu), Kıran, Kejan (Keşan), Seyhanlı, Saçlı” gibi Turani ve Oğuz soylu aşiretlerin de bulunmuş olması, Yezidilerin  inanç (mezhep-tarikat) birlikteliği ile bir araya gelmiş topluluk olduğunu gösterir. Hakkari dağlarında açtıkları zaviye, medrese ile kurdukları Adeviyye ve Sohbetiyye adlı   mezhep-tarikatları ile inanç, ibadet geleneklerini işlemiş olan bu inanç grubunun Kürt olmadıkları halde Kürtçenin Kurmanci lehçesini kullandıkları belirtilir. Yezidî’lerin, Dünyada toplam nüfusu 800 bin olduğu tahmin edilmekte ve bu nüfusun çoğunlukla Kuzey Irak/Musul'un Şeyhan, Hamdaniye, Sincar (Şengal), Duhok bölgelerinde yaşadıkları ve bu ülkede 650  bin civarında bir nüfusa sahip oldukları belirtilmektedir. Bu nüfus günümüzde Peşmerge adı verilen aşiretler birlikteliği olduğu anlaşılır. Türkiye'de Mardin/Midyat İlçesi, Şanlıurfa/Viranşehir İlçesi, Gaziantep, Siirt/Kurtalan ve Batman yöresinde 1970 yılında 80 000 nüfus yoğunluğunda bulundukları, 1985 yılında 23 000, 2007 yılında Batman’da 72 nüfus, Şanlıurfa’da 243 nüfus, Mardin’de 51 nüfus yaşadığı yani, Anadolu’da sadece 377 nüfus kaldığı bilgisi aktarılmaktadır. Suriye, İran, Lübnan, Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan topraklarında da bulunduğu bilgisi aktarılan Yezidî’lerin, 40 bin civarında bir nüfusu başta Almanya olmak üzere, 20 bin civarında bir nüfusunun diğer Avrupa ülkelerine göç ettikleri belirtilir. Almanya’ya göç etmiş uzantıların bu ülkede siyaseten başarı sağladıkları ve Sol Parti’nin önemli makamlarında bulundukları bilgisi aktarılmaktadır. - Yöreyi ve söz konusu toplulukları konu eden bir araştırmacı, kitabında belirttiği gibi “Türkler, Nasturiler'i, Yezidîler'i, Keldaniler'i, Süryanileri gördüğünde Kürt sanıyor” sözü kayda değer ve altı çizilmesi gereken sözlerdendir. Evet, Anadolu Türkmen ahalisi söz konusu toplulukları Kürt sanıyor, bunların devlete muhalefeti ve dini konuları farklı yorumlamaları nedeniyle aynı, boydan aynı din ve inanç sisteminde bulunan Kürt kardeşini Türk’ten ayrı bir millet kabul ediyor. Arap Ahalisi: Arapların Emevi ve Abbasi Devletleri dönemlerinde Bizans Devletine birer ikişer  defa kısa süreli akın yaptıkları ve bu akınlarında İstanbul’un hedef alındığı  bilinir. Bunun haricinde Arap – Türk ittifakı ile kurulmuş Abbasi Devletinin, Türklerden oluşan ordusunun da Antakya ve güney illerinde konuşlandıkları bilinir.  Bunların yanı sıra, tarihte konargöçer yaşayan Türkmen oymakları Şam, Halep, Rakka, Kerkük yörelerini kışlak,  Erciyes dağı, Hasan dağı, Uzun yayla, Bozok yaylası, Akdağ  yaylası, Cihanbeğli yaylası, Ilgaz yaylası gibi Orta Anadolu’nun verimli yaylarını yaylak olarak kullanmışlardır. Anadolu’da, Arap bölgelerinden gelmiş Şam Bayatı, Araban-ı Milleti, Arab, Arabanlı, Araplı, Arapşah, Kerküklü, Yabanlı, Acemler, Halepli gibi adlarla anılan Avşar, İğdir, Bayat, Eymür, Alayundlu, Beğdili gibi boylara bağlı Oğuz Türklerine isim olarak verildi tarihi kaynaklardan anlaşılır. XVI. Yüzyılda Anadolu’da 201 ayrı grup (oba) ile 5.138 hanede yaşadıkları anlaşılan bu Türkmen Ahalisinin Anadolu’nun değişik bölgesine, değişik tarihlerde iskanlarının yapıldığı bilinir. Bunun yanı sıra Anadolu’da erkek çocuğa Arap adının isim olarak verildiği görülür; Anadolu’da çocuğu olmayan, olup ta yaşamayan ya da hep kız veya erkek olan aileler, buna Alkızı adı verilen kötü ruhların neden olduğuna inanırlar; bu kötü ruhu aldatmak ya da kendi ve çocuğundan uzaklaştırmak için bazı gelenek-görenekler işlerler. Bu geleneklerin başında Alp’eren, şehit  kabul edilen kişilere ait tekke, türbe ziyaret edilerek adak adanır ve onun şahadetinde çocuğu olması için Allah’a dua eder, çocuğu olunca da o türbede yatan zatı muhteremin adını çocuğa verirlerdi. Bu gelenek kısmen de olsa yörede halen devam ettiği görülür. Bu gelenekten dolayıdır ki, yörede isim yapmış tekke, türbede yatan zatı muhteremlerin adı oldukça fazladır. Aksaray, Niğde yöresinde Çapan Dede Türbesi, Kırşehir, Nevşehir, Kırıkkale yöresinde Hacı Bektaş-î Veli ve  Haydar-ı Sultan Türbesi, Kara Kütük Türbesi, Sivas yöresinde Arap Dede Türbesi, Çorum, Çankırı yöresinde Ergülü Baba ve Arap Baba Türbeleri, Yozgat İli Yerköy, Çiçekdağı ve Delice İlçeleri mıntıkasında Otman Baba Türbesi yaygın inanılan türbelerdir. Halen devam ettiği görülen bu geleneğe göre; Çocuğu doğup ta yaşamayan aileler, buna Alkızı adı verdikleri kötü ruhların neden olduğunu düşünürler, özellikle çocuğun kırkı içerisinde bu kötü ruhların çocuğu alıp götüreceği yani, öldüreceğine inanırlar.  Alkızı, diğer bir anlatımla kötü ruhları aldatıp, ev-ocaklarına gelip onu almaması için bazı gelenekler işlerler ve bu bağlamda, bazı aileler yeni doğmuş bebeğini sembolik olarak bir komşusuna satar, bu satışa karşılık alıcıdan bir miktar demir alırlar ve ben çocuğumu sattım artık bu ocağa gelmeyin diye bağırarak, satışını Alkızına inandırmaya çalışır, sonrasında sattığının ifadesi olarak çocuğa Demir Satı, Satılmış adı verirler. Bazı ailelerde Arapların fazla esmer benizli, dolayı ile çirkin olması ve bundan dolayı Alkızının  çocuklarını beğenmeyip, dokunmayacağı inancıyla adını Arap koyarlar ve çocuğun yüzlerine bacalarından aldıkları kara leke sürerek onu Arap’a benzetip çirkinleştirirler. Böylelikle çocuğu Alkızının beğenmeyeceği, dolayı ile alıp götürmeyeceğine inanırlar. Bu inanç biçimindendir ki, yörede Arap adı taşıyan kişi, yerleşim yeri ve mevki oldukça fazladır.  Halen kullandığımız Arap, Satı, Satılmış, Durdu, Durak, Duran, Durmuş, Döne, Dönüş, Döndü, Demir, Durdane, Dursune, Dursun, Yeter, Tamam, Yaşar gibi isimler bu geleneğin diğer parçasıdır.  - Hatay, Mardin, Şanlıurfa, Adana, Mersin, Siirt, Muş, Gaziantep, Bitlis yöresinde Arap Aşiretlerine bağlı oymaklar bulunduğu ve bu oymakların 8-10 bininin Hıristiyan Arap olduğu belirtilir.  - 1927 yılı nüfus sayımında yapılan tespitte büyük bir kesimini tarihi tarikatlarımızdan olan Haydar-î Tarikatının uzantısı olduğu anlaşılan Nusayri ahalisi olmak üzere 119.822 kişinin Anadili Arapça olduğu tespit edilmiş ve 1960 yılında DİE. Tarafından yapılmış bir Ana Dil Tespitinde Ana Diliniz Ne? Sorusuna 1,25 kişi Arap adı verdiği belirtilmektedir.   Tarih ve sosyal bilimlerin bir gerçeği bulunur: Milleti, devleti, gelenek ve göreneklerine bağlı bir milletin hakimiyet kurduğu topraklarda, başka bir milletin yaşam sürdürmesi yok denecek kadar azdır. Bu nedenle Anadolu’nun eski sakinleri denilen ahalinin geçen yüzyıllar içerisinde kendi istekleri ile ya da zorunlu iskan, sürgün, tehcir, mübadele gibi uygulamalarla Anadolu’dan gittikleri/gönderildiklerine ilişkin tarihimizde pek çok bilgi bulunur. Bu durum söz konusu milletlerin kurduğu kendi devletlerinde de böyledir: Örneğin, yüzlerce yıl Selçuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevî, Osmanlı, Kaçar yani Türk hakimiyetinde kalmış ve eski Türk yurdu Ermenistan Devlet coğrafyasında tarihten günümüze kadar varlığını sürdürmüş Oğuz-Türk oymağının birkaç örneği de olsa bulunduğu düşünülemez ise Anadolu’da da Ermeni varlığı düşünülmemelidir. Bu durum Arap ülkelerinde de böyledir: Arabistan, Yemen, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Libya gibi Arap ülkeleri yüzlerce yıl Türk hakimiyetinde kalmış Türk yurtlarıdır. Söz konusu ülkeler Osmanlı’dan ayrılıp kendilerine özgü devlet kuralı daha bir asır yeni geçmiştir. Eski Türk yurdu olan bu topraklarda geçmişten kalmış Oğuz-Türk varlığı nasıl kalmamış ise yüzlerce yıl evvel bir iki sefer sırasında Anadolu’da görülmüş Arap ahalisi de Anadolu’da kaldığı düşünülmemelidir. Yine, fethinden henüz 43 yıl gibi kısa bir süre geçmiş olan Kıbrıs Adası, Kuzeyinde (KKTC) Rum nüfus, Güneyinde Türk nüfus kalmamıştır. 1571 yılında Osmanlı hakimiyetine geçen Kıbrıs Adasına Anadolu’dan on binlerce Türk nüfus nakli yapılmış ve sancak merkezi olarak günümüzde Gazi Mağosa’ya bağlı Paşaköy kasabası kullanılmıştır. Söz konusu yüzyıllarda Osmanlı hakimiyeti ve Türk nüfus yoğunluğunda bulunan Paşaköy, geçen yüzyıllarda gerçekleşen siyasi olaylarla yeniden Rum nüfusun yurdu haline gelmiştir. KKTC. yaptığımız alan araştırmalarında bu konu yerinde görülmüş ve 1974 yılı, diğer bir anlatımla Türk Barış Harekatı öncesinde Paşaköy nüfusunun yaklaşık 80’ini Rum nüfus oluşturduğu bilgisi edinilmiştir. Barış Harekatı sonrası gelişen siyasi olaylar nedeniyle Rum ahali, kendi bölgesine, diğer bir anlatımla Rum bölgesine, Rum bölgesinde kalmış Türklerde, Türk bölgesine göç etmişlerdir. Paşaköy adlı bu kasabada günümüzde sadece 5-10 yaşlı aile kalabilmiştir.   - Anadolu’da yurt tutmuş tehcir kalıntısı Ermeni, Mübadele kalıntısı Rum, Yezidî, Keldani, Süryani, Nasturi, Laz, Arap gibi küçük gruplar dışında, Anadolu nüfusunun 98’inin Türk-İslam nüfusu oluşturduğu Osmanlı kaynakları, yerli ve yabancı araştırmacıların esirlerinde yer almaktadır. Ayrıntılı ve kaynak bilgiler: Bilge Oğuz Yayınları arasında bulunan Oğuz Boyları, Aşiret, Oymak Cemaatler adlı kitabımızın Geliştirilmiş ve Düzenlenmiş Baskısında verilmiştir. Araştırmacı Yazar İsmail UÇAKCI  

Yaşadığımız günlük hayatta, katıldığımız sempozyum, konferans, TV Programı ve toplantıda pek çok kez muhatap olduğumuz sorulardandır. Anadolu’nun eski sakini olan Bizans ahalisi denilen Ermeni, Rum, Süryani, Keldani, Nasturi, Laz, Emevi ve Abbasi Arap ahalisi nerede sorusu, tarihte Ermeni, günümüzde BOP Diasporası tarafından slogan olarak kullanılan ve insanlarımızın zihinlerini meşgul eden mensubiyet konusu:

Ermeni Ahalisi: Halk arasında 93 Harbi adıyla anılan 1887 Rus Savaşından ağır yenilgiyle çıkmış Osmanlı Devletinin bu yenilgisi moral bozukluğunu kendi lehine dönüştürmek isteyen milletlerden birisi de Ermeniler olmuş ve sınırları içerisinde Anadolu’nun da bulunduğu Erivan merkezli Büyük Ermenistan kurma çalışmalarına başlamışlardır.

Merkezi ABD olan ve bazı batılı ülkelerde bulunan diasporaları aracılığı ile başlattıkları çalışmalarını 1887 yılında Hınçak, 1890 yılında Taşnakyan adlı dernekleri ve vakıfları aracılığı ile yürütmüşlerdir. 1890 yılında Musa Bey, Erzurum, Kumkapı, 1892 yılında Merzifon, Yozgat, Kayseri, 1894 yılında Sasun olaylarını çıkarmışlar ve çalışmalarında “Anadolu’da Yetmiş İki Millet Var ve Osmanlı Devleti Misyonunu Tamamladı, Dünya Müslümanlığını Kucaklayacak Yeni Bir İslam Devleti İmdada Geliyor” sloganını kullanmışlar ve böylelikle saf Anadolu insanının gözünü boyamaya çalışmışlardır. 

1914 yılında Anadolu Türk topraklarında 13.390 000 toplam nüfusun 1.173.000’ü Ermeni ahalisi oluştururken, Birinci Dünya Savaşı patlak vermiş ve bu savaşta bir kısmı Rus ordularına katılarak Osmanlı’ya karşı savaşmayı, bir kısmı Anadolu’da isyan çıkarmayı, bir kısmı Türk köylerine baskın yapmayı, bir kısmı da yoğun olarak yurt tuttukları şehirlerde kepenk kapatma gibi eylemleri yaparak devlet otoritesini, milletin gözünü korkutmayı yeğlemişlerdir. Bir kısmı da Osmanlı yanında hareket ederek sadık millet örneğini göstermişlerdir.

Osmanlı Devleti, kendisi ile vatandaşlarına büyük tehlike oluşturan bu ahaliye 1915 yılında tehcir kararı almıştır. Bu bağlamda Ermeni ahalisini başta Suriye toprakları olmak üzere değişik bölgelere tehcire tabi  tutmuş ve önemli bir kısmı da kendi imkanlarıyla değişik ülkelere göç etmişlerdir. Tehcir sonrası ise Anadolu’da 77 000 Ermeni ahalisi kaldığı Osmanlı kaynaklarında yer almıştır.

 Rum Ahalisi: 1914 yılında Osmanlı topraklarında toplam 13.390 000 nüfus bulunduğu ve bunlardan 1.564.939 nüfusun Rum ahalisi olduğu anlaşılmaktadır. 1923 yılında yapılan Lozan Anlaşması gereğince Yunanlılarla yapılan Mübadele’de (değiş-tokuş) 1.200 000 Ortodoks Hıristiyan Rum Yunanistan’a gönderilmiş, Yunanistan topraklarında yurt tutmuş 500 000 Müslüman Türk’te Anadolu topraklarına getirilmiştir. 

Mübadele sonrası yüzlerce bin Rum ahalisi kendi istek ve imkanları ile değişik ülkelere göç etmiş, Anadolu’da 110 000 Rum ahalisi kaldığı araştırmacıların eserlerinde yer almıştır. Bu sayılar içerinde ekseriyetle Orta Anadolu, İçel, Tarsus yöresinde yurt tutmuş olan Hrıstiyan Karamanlı Türkleri de yar almıştır.

Süryani Ahalisi: Anadolu’nun eski sakini Asurların torunları olduğu ve uzantılarının Dünya ülkelerinden İran/Urimiye, Suriye, Lübnan, Hindistan’da 4.000.000. 000 civarında  nüfusları varken, Türkiye’de, diğer bir anlatımla İstanbul, Mardin, Diyarbakır, Elazığ, Adıyaman, Bitlis, Hatay, Ankara gibi büyük şehirlerde 35. 000 civarında bir nüfusunun yaşadığı kabul edilmektedir.  

Kendilerine özgü dilleri bulunan bu topluluğun Anadolu, Suriye topraklarında oturanlarının ve Bazı Avrupa devletlerine göç etmiş olanlarının ikinci dil olarak kullandıkları Kürt lehçesi gerekçesiyle kendilerini Kürt olarak tanımladıkları bilinmektedir.

Nasturi Keldani Ahalisi: Eski uygarlıkların kalıntıları olduğu belirtilen bu ahali Doğu Hıristiyanları olarak ta kabul edilmektedir. Kendilerine özgü alfabe, dil ve dil lehçeleri bulunan bu topluluk Türkiye de Mardin/İdil, Midyat Silopi, Hakkari/Uludere, Beytüşşebap, Siirt/Pervari, Şırnak, Diyarbakır ve Van yöresinde yaşadıkları belirtilmektedir.

Tarihte, nüfus yoğunlukları İran, Irak ve Suriye'de bulunduğu belirtilen topluluğun yaklaşık 200.000 civarında bir nüfusunun bulunduğu ve bu nüfusun önemli bir bölümünün bulundukları ülkeyi terk ederek İsveç, Norveç, Almanya, ABD ve Kanada ile İstanbul'a göç ettikleri belirtilmektedir.

Nasturi bir tarihçi, “Asurların büyük çoğunluğu Araplar tarafından asimile edildi. Araplaştırıldı. Asur dili Asurca yerini Arapçaya bıraktı. 1200 yıllarında tüm Mezopotamya Nasturi idi. Ama bunun yerini kısa zamanda Araplar aldılar. Araplar Asurluları asimile etti. Araplar büyüdü Asurlular nüfus olarak küçüldü” diyerek eserlerinde konuyu irdelemesi bu topluluğun tarihçesini gayet iyi açıklamaktadır.

Laz Ahalisi: Laz adı, Batı Karadeniz bölgesinin uç kısmında kurulmuş Rize ve Artvin İllerine bağlı Pazar, Arhavi, Hopa İlçeleri bölgesinde yurt tutmuş bazı ahaliye verilen bir isimdir.  1960 yılında DİE. Tarafından yapılmış Ana Dil Tespitinde nüfusun 0,07 si ana dilinin Lazca olduğu bilgisini vermiştir.

Yezidi Ahalisi: Yoğun olarak yaşadıkları İran, Mezopotamya ve Doğu Anadolu bölgesinde tarihte derebeylikler kurdukları ve bu derebeylikleri arasında “Bayezit, Berkan (Berikan), Dümbelli, Çubuk (Çabuklu), Kıran, Kejan (Keşan), Seyhanlı, Saçlı” gibi Turani ve Oğuz soylu aşiretlerin de bulunmuş olması, Yezidilerin  inanç (mezhep-tarikat) birlikteliği ile bir araya gelmiş topluluk olduğunu gösterir.

Hakkari dağlarında açtıkları zaviye, medrese ile kurdukları Adeviyye ve Sohbetiyye adlı   mezhep-tarikatları ile inanç, ibadet geleneklerini işlemiş olan bu inanç grubunun Kürt olmadıkları halde Kürtçenin Kurmanci lehçesini kullandıkları belirtilir. Yezidî’lerin, Dünyada toplam nüfusu 800 bin olduğu tahmin edilmekte ve bu nüfusun çoğunlukla Kuzey Irak/Musul'un Şeyhan, Hamdaniye, Sincar (Şengal), Duhok bölgelerinde yaşadıkları ve bu ülkede 650  bin civarında bir nüfusa sahip oldukları belirtilmektedir. Bu nüfus günümüzde Peşmerge adı verilen aşiretler birlikteliği olduğu anlaşılır.

Türkiye'de Mardin/Midyat İlçesi, Şanlıurfa/Viranşehir İlçesi, Gaziantep, Siirt/Kurtalan ve Batman yöresinde 1970 yılında 80 000 nüfus yoğunluğunda bulundukları, 1985 yılında 23 000, 2007 yılında Batman’da 72 nüfus, Şanlıurfa’da 243 nüfus, Mardin’de 51 nüfus yaşadığı yani, Anadolu’da sadece 377 nüfus kaldığı bilgisi aktarılmaktadır.

Suriye, İran, Lübnan, Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan topraklarında da bulunduğu bilgisi aktarılan Yezidî’lerin, 40 bin civarında bir nüfusu başta Almanya olmak üzere, 20 bin civarında bir nüfusunun diğer Avrupa ülkelerine göç ettikleri belirtilir. Almanya’ya göç etmiş uzantıların bu ülkede siyaseten başarı sağladıkları ve Sol Parti’nin önemli makamlarında bulundukları bilgisi aktarılmaktadır.

- Yöreyi ve söz konusu toplulukları konu eden bir araştırmacı, kitabında belirttiği gibi “Türkler, Nasturiler'i, Yezidîler'i, Keldaniler'i, Süryanileri gördüğünde Kürt sanıyor” sözü kayda değer ve altı çizilmesi gereken sözlerdendir. Evet, Anadolu Türkmen ahalisi söz konusu toplulukları Kürt sanıyor, bunların devlete muhalefeti ve dini konuları farklı yorumlamaları nedeniyle aynı, boydan aynı din ve inanç sisteminde bulunan Kürt kardeşini Türk’ten ayrı bir millet kabul ediyor.

Arap Ahalisi: Arapların Emevi ve Abbasi Devletleri dönemlerinde Bizans Devletine birer ikişer  defa kısa süreli akın yaptıkları ve bu akınlarında İstanbul’un hedef alındığı  bilinir. Bunun haricinde Arap – Türk ittifakı ile kurulmuş Abbasi Devletinin, Türklerden oluşan ordusunun da Antakya ve güney illerinde konuşlandıkları bilinir. 

Bunların yanı sıra, tarihte konargöçer yaşayan Türkmen oymakları Şam, Halep, Rakka, Kerkük yörelerini kışlak,  Erciyes dağı, Hasan dağı, Uzun yayla, Bozok yaylası, Akdağ  yaylası, Cihanbeğli yaylası, Ilgaz yaylası gibi Orta Anadolu’nun verimli yaylarını yaylak olarak kullanmışlardır. Anadolu’da, Arap bölgelerinden gelmiş Şam Bayatı, Araban-ı Milleti, Arab, Arabanlı, Araplı, Arapşah, Kerküklü, Yabanlı, Acemler, Halepli gibi adlarla anılan Avşar, İğdir, Bayat, Eymür, Alayundlu, Beğdili gibi boylara bağlı Oğuz Türklerine isim olarak verildi tarihi kaynaklardan anlaşılır.

XVI. Yüzyılda Anadolu’da 201 ayrı grup (oba) ile 5.138 hanede yaşadıkları anlaşılan bu Türkmen Ahalisinin Anadolu’nun değişik bölgesine, değişik tarihlerde iskanlarının yapıldığı bilinir.

Bunun yanı sıra Anadolu’da erkek çocuğa Arap adının isim olarak verildiği görülür; Anadolu’da çocuğu olmayan, olup ta yaşamayan ya da hep kız veya erkek olan aileler, buna Alkızı adı verilen kötü ruhların neden olduğuna inanırlar; bu kötü ruhu aldatmak ya da kendi ve çocuğundan uzaklaştırmak için bazı gelenek-görenekler işlerler. Bu geleneklerin başında Alp’eren, şehit  kabul edilen kişilere ait tekke, türbe ziyaret edilerek adak adanır ve onun şahadetinde çocuğu olması için Allah’a dua eder, çocuğu olunca da o türbede yatan zatı muhteremin adını çocuğa verirlerdi. Bu gelenek kısmen de olsa yörede halen devam ettiği görülür.

Bu gelenekten dolayıdır ki, yörede isim yapmış tekke, türbede yatan zatı muhteremlerin adı oldukça fazladır. Aksaray, Niğde yöresinde Çapan Dede Türbesi, Kırşehir, Nevşehir, Kırıkkale yöresinde Hacı Bektaş-î Veli ve  Haydar-ı Sultan Türbesi, Kara Kütük Türbesi, Sivas yöresinde Arap Dede Türbesi, Çorum, Çankırı yöresinde Ergülü Baba ve Arap Baba Türbeleri, Yozgat İli Yerköy, Çiçekdağı ve Delice İlçeleri mıntıkasında Otman Baba Türbesi yaygın inanılan türbelerdir.

Halen devam ettiği görülen bu geleneğe göre;

Çocuğu doğup ta yaşamayan aileler, buna Alkızı adı verdikleri kötü ruhların neden olduğunu düşünürler, özellikle çocuğun kırkı içerisinde bu kötü ruhların çocuğu alıp götüreceği yani, öldüreceğine inanırlar. 

Alkızı, diğer bir anlatımla kötü ruhları aldatıp, ev-ocaklarına gelip onu almaması için bazı gelenekler işlerler ve bu bağlamda, bazı aileler yeni doğmuş bebeğini sembolik olarak bir komşusuna satar, bu satışa karşılık alıcıdan bir miktar demir alırlar ve ben çocuğumu sattım artık bu ocağa gelmeyin diye bağırarak, satışını Alkızına inandırmaya çalışır, sonrasında sattığının ifadesi olarak çocuğa Demir Satı, Satılmış adı verirler.

Bazı ailelerde Arapların fazla esmer benizli, dolayı ile çirkin olması ve bundan dolayı Alkızının  çocuklarını beğenmeyip, dokunmayacağı inancıyla adını Arap koyarlar ve çocuğun yüzlerine bacalarından aldıkları kara leke sürerek onu Arap’a benzetip çirkinleştirirler. Böylelikle çocuğu Alkızının beğenmeyeceği, dolayı ile alıp götürmeyeceğine inanırlar. Bu inanç biçimindendir ki, yörede Arap adı taşıyan kişi, yerleşim yeri ve mevki oldukça fazladır. 

Halen kullandığımız Arap, Satı, Satılmış, Durdu, Durak, Duran, Durmuş, Döne, Dönüş, Döndü, Demir, Durdane, Dursune, Dursun, Yeter, Tamam, Yaşar gibi isimler bu geleneğin diğer parçasıdır. 

- Hatay, Mardin, Şanlıurfa, Adana, Mersin, Siirt, Muş, Gaziantep, Bitlis yöresinde Arap Aşiretlerine bağlı oymaklar bulunduğu ve bu oymakların 8-10 bininin Hıristiyan Arap olduğu belirtilir. 

- 1927 yılı nüfus sayımında yapılan tespitte büyük bir kesimini tarihi tarikatlarımızdan olan Haydar-î Tarikatının uzantısı olduğu anlaşılan Nusayri ahalisi olmak üzere 119.822 kişinin Anadili Arapça olduğu tespit edilmiş ve 1960 yılında DİE. Tarafından yapılmış bir Ana Dil Tespitinde Ana Diliniz Ne? Sorusuna 1,25 kişi Arap adı verdiği belirtilmektedir.  

Tarih ve sosyal bilimlerin bir gerçeği bulunur: Milleti, devleti, gelenek ve göreneklerine bağlı bir milletin hakimiyet kurduğu topraklarda, başka bir milletin yaşam sürdürmesi yok denecek kadar azdır. Bu nedenle Anadolu’nun eski sakinleri denilen ahalinin geçen yüzyıllar içerisinde kendi istekleri ile ya da zorunlu iskan, sürgün, tehcir, mübadele gibi uygulamalarla Anadolu’dan gittikleri/gönderildiklerine ilişkin tarihimizde pek çok bilgi bulunur.

Bu durum söz konusu milletlerin kurduğu kendi devletlerinde de böyledir: Örneğin, yüzlerce yıl Selçuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevî, Osmanlı, Kaçar yani Türk hakimiyetinde kalmış ve eski Türk yurdu Ermenistan Devlet coğrafyasında tarihten günümüze kadar varlığını sürdürmüş Oğuz-Türk oymağının birkaç örneği de olsa bulunduğu düşünülemez ise Anadolu’da da Ermeni varlığı düşünülmemelidir.

Bu durum Arap ülkelerinde de böyledir: Arabistan, Yemen, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Libya gibi Arap ülkeleri yüzlerce yıl Türk hakimiyetinde kalmış Türk yurtlarıdır. Söz konusu ülkeler Osmanlı’dan ayrılıp kendilerine özgü devlet kuralı daha bir asır yeni geçmiştir. Eski Türk yurdu olan bu topraklarda geçmişten kalmış Oğuz-Türk varlığı nasıl kalmamış ise yüzlerce yıl evvel bir iki sefer sırasında Anadolu’da görülmüş Arap ahalisi de Anadolu’da kaldığı düşünülmemelidir.

Yine, fethinden henüz 43 yıl gibi kısa bir süre geçmiş olan Kıbrıs Adası, Kuzeyinde (KKTC) Rum nüfus, Güneyinde Türk nüfus kalmamıştır. 1571 yılında Osmanlı hakimiyetine geçen Kıbrıs Adasına Anadolu’dan on binlerce Türk nüfus nakli yapılmış ve sancak merkezi olarak günümüzde Gazi Mağosa’ya bağlı Paşaköy kasabası kullanılmıştır.

Söz konusu yüzyıllarda Osmanlı hakimiyeti ve Türk nüfus yoğunluğunda bulunan Paşaköy, geçen yüzyıllarda gerçekleşen siyasi olaylarla yeniden Rum nüfusun yurdu haline gelmiştir. KKTC. yaptığımız alan araştırmalarında bu konu yerinde görülmüş ve 1974 yılı, diğer bir anlatımla Türk Barış Harekatı öncesinde Paşaköy nüfusunun yaklaşık 80’ini Rum nüfus oluşturduğu bilgisi edinilmiştir.

Barış Harekatı sonrası gelişen siyasi olaylar nedeniyle Rum ahali, kendi bölgesine, diğer bir anlatımla Rum bölgesine, Rum bölgesinde kalmış Türklerde, Türk bölgesine göç etmişlerdir. Paşaköy adlı bu kasabada günümüzde sadece 5-10 yaşlı aile kalabilmiştir.  

- Anadolu’da yurt tutmuş tehcir kalıntısı Ermeni, Mübadele kalıntısı Rum, Yezidî, Keldani, Süryani, Nasturi, Laz, Arap gibi küçük gruplar dışında, Anadolu nüfusunun 98’inin Türk-İslam nüfusu oluşturduğu Osmanlı kaynakları, yerli ve yabancı araştırmacıların esirlerinde yer almaktadır.

Ayrıntılı ve kaynak bilgiler: Bilge Oğuz Yayınları arasında bulunan Oğuz Boyları, Aşiret, Oymak Cemaatler adlı kitabımızın Geliştirilmiş ve Düzenlenmiş Baskısında verilmiştir.

Araştırmacı Yazar

İsmail UÇAKCI

 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.