Amiraller Battı (!)
Amiraller Battı (!)
Eskiden çok meşhur olan, beklide hemen hepimizin bir kez de olsa oynamış olduğu ‘Amiral Battı’ oyunu vardı. Şimdi bu oyunun siyasi gerçek versiyonunu adeta milletçe oynamaya başladık. Emekli amirallerin bildirisi üzerinden siyaset denizinde tam anlamıyla fırtınalar kopmakta, sosyal medyada herkes demokrasi aslanına dönüşmekte, elden giden devleti ve vatanı(!) kurtarmak için herkes canhıraş seferber olmaktadır. Ortalık öyle bir velveleye verildi ki hakikaten de darbe mi oluyor diye pencere ve kapılardan korka korka sokağa bakanlar bile olmuştur belki de! Her işte olduğu gibi bu olaylarda da kantarın topuzu kaçmaya başlayınca sırıtan bazı ayrıntılar nedeniyle ister istemez bazı gelişmelere şüpheyle yaklaşıp şöyle biraz daha geriden geniş bir perspektifle bakıp değerlendirme yapmak istedim.
Sosyal medyada ve siyasi arenada birer demokrasi aslanlarına dönüşen kahramanlardan acaba kaçı söz konusu bildiriyi baştan sona okumuştur merak ediyorum? Ben bildiriyi birkaç kez okudum ve kendimden şüphe ettim, darbe imasını neden göremiyorum diye! Emekli askerlerin ülke meseleleri hakkında bir fikir beyanı gerçekten bir tehdit miydi? Bildirinin tarzı tartışılıyor, vesayet dönemi bitti deniliyor v.s. Evet bildirinin tarzını, bildirilme saatini tartışılabilir, hatta ‘zevzeklik’ diyecek kadar enteresan tanımlar bulanlar da olabilir, belki de birileri çıkıp ‘Deniz Kuvvetleri hemen kapatılsın!’ diye de bağırabilir. Elbette iktidarın mağdur edebiyatını kullanarak siyaseten rant elde etme peşine düşmesi mantık ve menfaatleri doğrultusunda kendi çerisinde tutarlılık arz edebilir, lakin iktidara fikren ve kalben yakın olduğundan elbette samimiyetle itiraz seslerini yükseltenlerden müstesna, bazıları gerek iktidara menfaat hesaplarıyla yandaş ve şirin gözükmek maksadıyla, ya da gerekse hiçbir şey bilmeden ‘birileri bağırıp çağırıyor, hadi bende katılayım aralarına’ saikıyla demokrasi aslanlarına dönüştüler ve tam bir linç kampanyası başlattılar. İnsan bu durumda elbette soruyor, demokrasiye bu kadar tutku ile bağlıydınız da bir kısım vakıf, dernek temsilcileri bilhassa Ayasofya Camii’nin açılması sonrası alevlenen ortamda “hilafet istiyoruz, sırada hilafet var” dediklerinde bu DEMOKRASİ fırtınaları neden böyle koparılmadı? Ya da Türk Milletinin iradesi her şeyin üstünde diye ortalığı ayağa kaldıran sözüm ona bazı Türk Milliyetçileri Andımız yasaklandığında neden böyle sesler çıkarmadılar? Ya da cani Apo’nun mektubu meydanlarda okutulurken, terörist Osman Öcalan devletin kanalı TRT’de röportaj verirken Türk Devletini ve Türk Milletini çok seven bunca aslanlarımız neden sessizdi merak etmemek mümkün değil?
Bildiriyi içerik olarak değerlendirdiğimizde darbe manası çıkarılacak bir ifade görmek hakikaten çok zor, ki zaten emekli insanlar kimlere nasıl tahakküm ediyorlar da, yahut emir komutasında çoluk, çocuk ve torunlarından başka kimler var da darbe yapacaklar diye merak etmemek de mümkün değil? Bu durumu yaklaşan seçim sathı mahalli nedeniyle siyaseten algı operasyonu olarak da değerlendiren başta muhalif siyasetçiler olmak üzere önemli bir kesim de var ülkede. Cumhur İttifakının son aylarda yapılan neredeyse tüm anket ve araştırmalarda hızla oy ve güven kaybettiği bir gerçek iken ve son haftalardaki sarsıcı gündem başlıkları nedeniyle Ak Parti adeta çıkış arar şekilde zorda kalmışken emekli askerlerin bu tartışılır bildiri çıkışları iktidara adeta can simidi olduğunu görüyoruz. Toplantı üstüne toplantılar, veryansın eden bakanlar ve sivil toplum örgütleri, sosyal medyada Türk milletinin ve iradesinin yüceliğine destanlar yazanlar, hapis edilsinler, lojmanlardan kovulsun, sürünsünler diyenler v.s. Ülkece çılgınca ‘Amiral Battı’ oyunu oynuyoruz adeta. Amirallerin bildirisi nedense içeriğinden ziyade emekli asker olmaları ve bildirinin gece yayınlanması gibi nedenlerle çok göze battı ama Amirallerin hepsini tüm haklarıyla birlikte batırmak için de toplumun bu kadar çılgınca galeyana gelerek linç kampanyası başlatacağını herhalde iktidar dahi ummamış, beklememiştir zannımca!
Bir anda alevlendiren bu emekli askerler mevzusu ile ülke gündemi adeta allak bullak oldu! Peki, darbe tartışmalarının bir anda Türkiye gündeminin ilk sırasına taşınması ile geri plana itilen ve bir anda unuttuğumuz o ‘eski’ başlıklar nelerdi? Gözümüzü amirallerden çevirdiğimizde neleri görüyoruz?
Mesela;
- Merkez Bankası başkanının bir gecede tek adam kararı ile görevden alınması ile ekonominin çökmesini, rekora koşan dolar ve Euro’yu artık tartışmıyoruz!
- Arabada verilen pudra şekeri/kokain partisini ve bu olayla alevlenen iktidar imkânları ile devleti soyanların varlıklarını ve durumunu tartışmaya başlamıştık ki o şahsın adı bile unutuldu!
- Kayıp olduğu iddia edilen ve uzun süredir muhalefetin gündemde tutmaya çalıştığı, ancak halen yeterli açıklamaların yapılmadığı, muallâklığını korumaya devam ettiği merkez bankasının iddia edilen kayıp 128 milyar doları konusunu artık açanın zaten vay haline!
- Lebaleb kongre kalabalıkları ile pik yapan korona vakaları ile Avrupa birincisi olmamız da bir anda gündemden düştü!
- Kapalı işyerleri ve batan esnafları, işsizlik, ard arda gelen büyük zamlar meselesi de gündemden düştü!
- Meclis başkanının gerekirse Montrö Sözleşmesinden de tek imzayla çıkarız şeklindeki tarihi ve talihsiz çıkışını da artık kimse sorgulamıyor!
- Sahi, kadın cinayetlerini ve İstanbul Sözleşmesi diye bir gündemimiz var mıydı?
Tüm bu gündemleri ne diye konuşalım ki, hain emekli amirallerimiz darbe yapmaya kalktılar! Velhasıl, latife bir yana, Ak Parti iktidara geldiğinden beri, neredeyse 20 yıldır darbelerden, askeri vesayetten, millet iradesinin üstünlüğünden bahsediyor. Ancak iktidarı döneminde gerçek darbe girişimlerini de sadece ve sadece ‘ne istedilerse verdik’ dedikleri, devletin her kademesine bizzat, ama tabii kandırılarak, yerleştirdikleri uzun zaman ortaklık ve birliktelik yaşadıkları FETÖ’den gördüler. Artık bu Darbe-vesayet polemikleri üzerinden hiç kimseyi halen siyaseten mağdur edebiyatlarına inandırarak oya dönüştürebilirler mi bilemem, lakin bu kopan gürültünün de oy ve güven kaybetmenin telaşı ile olduğuna dair de muhalif kesimde çok ciddi yükselen sesler var! Sürü psikolojisi ile bildirinin içeriğinden bile bihaber yığınların ‘asalım, keselim, yakalım, kapatalım…’ çığlıklarından ziyade muhalif seslere de kulak vermek, olaylara farklı bakış açıları da geliştirebilmek herkese faydalı olacaktır. Böylece bu ülkede iyi iki sele kapılıp gitmeyen, oturup düşünen, eleştiren, değerlendiren siyasetçiler, yazarlar, insanlar da varmış deyip geleceğimize ilişkin umuda sarılabiliyor insan! 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası tüm dünya anlamıştır ki Türkiye’de darbe yapmak öyle kolay değildir. Yıllarca iktidarın gözünün içine baka baka gizlice tüm gücüyle ve Amerikan desteği ile hain darbeye hazırlandıkları halde başarısız olan hain Fetö’cüler bile Türk Milletinden ölümcül bir tokat yemişken emekli askerlerin bu bildirisinden de istediğiniz kadar eleştirin, tartışın, kabul etmeyin tamam ama bu durumdan böylesine de bir korku atmosferi yaratmanın ülkeye ve millete bir faydası olmayacaktır! Devletimiz büyük, ülkemiz sağlam, hainlerden arınmış ordumuz her zamankinden daha güçlü, milletimiz dimdiktir!
“Politika gerçekleri gizleyip yalan söylemek değil, gerçeklerin istediğiniz yanını göstermektir.”
Winston Churchill
Av. Bülent DEMİRBAŞ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.