AK Parti Döneminde ''Kuzey Kıbrıs ve Türkiye Meselesi''

SİYASET 21.10.2020 - 15:00, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

AK Parti Döneminde ''Kuzey Kıbrıs ve Türkiye Meselesi''

Ak Parti’nin Kuzey Kıbrıs politikalarını incelemek hakikaten çok çetrefilli bir konudur. Zira Kıbrıs sorununu Ak Parti döneminde incelemek demek zik zakları ve gel gitleri ile günün şart ve koşullarına göre birbiriyle tamamen ters siyasi stratejik hamlelere şahit olunmuş bir dönemi incelemek anlamına gelmektedir. Evet, KKTC’de bir seçim yapıldı ve seçimi Türkiye’de milliyetçi-muhafazakar-ulusalcı hemen her kesimin desteklediği Sayın Ersin Tatar kazandı ve bu zafer ülkemizde büyük sevinçle karşılandı. Peki neden? Çünkü seçimler öncesi diğer aday olan Mustafa Akıncı’nın çok tepki çeken eski bir röportajı servis edildi. Sayın Mustafa Akıncı'nın verdiği bu röportaj sırasında sarf ettiği; "Kıbrıs'ta çözüm için topraklarımızdan bir kısmını Rumlara geri vermeliyiz" sözleri büyük infial yaratarak herkesin seçimi diğer adayın kazanması için dua etmesine neden oldu. Hatta Türkiye’den üstü kapalı bir kısım destek çalışmaları yapıldığı da iddia edilmekte. Amenna da burada dikkatlerden kaçan husus bu görüşünün Annan Planı ve sonrasında bir zamanlar Ak Parti tarafından da dile getirildiği, politik olarak üzerinde çalışıldığı ve buna karşı olan merhum Sayın Denktaş’ın nasıl tasfiye edilmeye çalışıldığı zamanların unutulmuş olmasıdır.   Batı tarafından Kıbrıs Rum Kesiminin AB üyeliği süreci olan 2002 yılında Kıbrıs’ın tek ve bütün olarak AB’ye girmesi projelendirilmişti.  O dönemi hatırlayınız/araştırınız, Ak Parti Hükümetinin lideri Sayın Erdoğan “40 yıllık Kıbrıs politikasının gözden geçirilmesi ve Denktaş ile Kıbrıs sorununda ilerleme sağlanmasının zora girdiği” görüşünü dillendirmeye başlamıştı. Ancak bu görüş, “milli davanın” terk edildiği argümanını işleyerek Türkiye’deki milliyetçi unsurları harekete geçirme başarısını gösteren merhum Sayın Denktaş’ın başarılı hamlesiyle bir süreliğine askıya alınmıştı. Bilhassa o projeye ve yaşananlara o dönem MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli önderliğinde ülkücü camia da yekûn olarak şiddetle karşı durmuşlardı. Kıbrıs adasının AB’ye “birleşik” biçimde girebilmesi için son şans sayılan BM’nin bu planını destekleme kararı alan Ak Parti Hükümeti Annan Planını da hararetle desteklemişti. 24 Nisan 2004’te gerçekleştirilen referandumda Kıbrıslı Türklerin yüzde 65 oranında Evet oyu verdiler. Ancak Türklere az da olsa haklar verilmesini içlerine sindiremeyen ve adanın tamamında tek hakim güç olmak isteyen Rumların “hayır” oyu vermesiyle plan kabul edilmemiş ve rafa kalkmıştı. Annan Planı denilen ve Kıbrıs Türkünü yok edecek planın kabulü için o dönemin Ak Parti Başbakanı Abdullah Gül ve dönemin Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın tedavisinin devamı için Ankara'ya gelmiş olan Sayın Denktaş'a siyasi baskı kurdukları iddia edilmiş ve Annan Planı'nı hemen imzalamasını istedikleri dile getirilmiş ancak merhum Sayın Denktaş ve ekibinin sağlam direnci ve Annan Planının adadaki Türkler için esasında bir yok oluş planı olduğunu çok iyi bilmeleri nedeniyle bunun gerçekleşmediği yazılıp çizilmişti. Ak Parti iktidarı yeniden federasyon ve Birleşik Kıbrıs politikasını savunurken buna direnen Denktaş'a o dönem maalesef ağza yakışmayan laflar dahi edilmişti. İsteyen o dönemi hatırlamak için arşivlerden tarayabilir. Hatta bu satırları okuyan çoğunuzun hatırladığına da eminim ki, o süreçte merhum Sayın Denktaş'a "Git memleketinde konuş, Türkiye'de işin ne?" denecek kadar dahi ileri de gidilmişti.   Denktaş'ın karşı çıktığı ve değişiklik yapılması gerektiğini söylediği Annan Planı tam dört kez değiştirilerek en son 2004 Nisan ayındaki referandumda oylanmıştı. KKTC halkı belki de baskı ve tehditlere kadar varan nedenler ve olmayacak vaatlerle Annan Planı'na “evet” derlerken Rumlar Başkan'ları EOKA'cı Papadopulos'un telkini ile “hayır” demişlerdi. Ancak ne var ki Rumların bu olumsuz ve istenmeyen davranışlarına rağmen Rumlar Avrupa Birliği'ne yine de üye yapıldılar. O tarihlerde haber ve yorumları incelediğimizde ise tam bir Türk Milliyetçisi olan Sayın Denktaş’ın o süreçte kararını sırf Türkiye makamları ile ters düşmemek, bir krize neden olmamak için seçimlerde aday olmamak yönünde aldığını görüyoruz.   O dönem bu plana MHP hakikaten çok sert muhalefet etmiş, bu planı Sayın Devlet Bahçeli bir ihanet planı olduğunu defaatle dillendirmişti. Ülkücü camia Annan Planına canhıraş karşı çıkmaktayken MHP ise yazılı ve görsel medyada avazı çıktığı kadar Türk Milletini uyarmaya çalışmıştı. MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli o dönem bizzat KKTC’ye bir kısım ziyaretlerde bulunmuştu ve o plan hakkında MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli; ''Annan Planı, KKTC'nin birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında tamamen varlığını ortadan kaldırarak, Kıbrıs Türk toplumunu bir azınlık toplumu haline dönüştürecek tuzak bir plandır. Bu planı kabul etmemiz mümkün değildir'' diye beyanlarda bulunmuştu. KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ise revize edilmiş de olsa Annan Planına ilişkin olarak; “Türkiye’den anlaşmayı imzalamam için baskı gelirse çekilirim, yerime başkasını bulurlar” şeklinde bir açıklama dahi yapmıştı.   Peki, o süreçte Ak Parti, bilhassa Sayın Erdoğan ne düşünüyordu? Evet, Annan Planını hararetle destekliyor, kabulü için çaba harcıyorlardı da Kıbrıs’ta çözüm için toprak verme konusunda bilhassa ne düşünüyorlardı. Cumhurbaşkanı adayı Sayın Mustafa Akıncı’nın Kıbrıs sorununu toprak vererek çözme önerisine ilişkin röportajını kabul etmek mümkün değildir. Lakin şaşıracaksınız ama çoğu kişinin unuttuğu belli, Sayın Erdoğan’ın eski bir beyanına ilişkin video Kuzey Kıbrıs seçimleri hasebiyle yeniden gündeme geldi. Bu videoda Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Amerika Birleşik Devletlerinde Harvard Üniversitesi'nde 2004 yılında basın önünde konuşurken bir soru soruluyor; ''Ortadoğu'da Demokrasi, Avrupa'da Çoğulculuk ve Türkiye Perspektifi'' konulu konferansında, bir katılımcının ''Kıbrıs konusunun çözümünde adadan karşı tarafa toprak verilecek mi?'' Sayın Erdoğan’ın verdiği cevabı ağzım bir karış açık dinliyorum; "Kıbrıs konusunda arkadaşımızın sorusunda yatan, oradan 1 metre toprak verecek misiniz? Biliyorsunuz şu an yüzde 36'sı KKTC'nin yaşam alanıdır. Belli bir oranda bu tür toprağı verebiliriz. Biz garantör ülke olarak tavsiye ederiz, KKTC bu yaklaşımı gösterir. Buranın çözüme kavuşturulması çok çok daha önemlidir." diye cevap veriyor Sayın Erdoğan.   Yorum yok. Sayın Mustafa Akıncı 2004’deki Ak Parti ve Sayın Erdoğan’ın görüşlerinin hala tesirinde midir yoksa başka nedenler mi var onu detayları ile şu aşamada bilemeyiz. Zamanla daha fazla hakikat ortaya çıkacaktır eminim. Zira tüm tarihsel olaylar gibi belki de o dönemi de tüm etken ve nedenlerle kül olarak tamamen okuyup, düşünüp bir bütün olarak değerlendirmek, anlamak gerekmektedir. Ancak gündem hasebiyle Kıbrıs sorunu en baştan bu yana tüm olay ve nedenlerle yeniden tefekkür ve değerlendirmek için hatırlamak da faydalı olacaktır düşüncesiyle şimdilik buraya küçük bir hatırlatma notu düşmüş olalım.   Gerek Annan Planı, gerek çözüm süreci gibi dönemlerde yaşanan menfur çözülme süreçlerini Türkiye büyük bir dehşetle yaşadı. Şimdi Türkiye Devleti çıkarları aleyhine o dönemlerdeki planların ve çalışmaların ardında esasında devlete sızmış ve o dönem devleti ve devlet adamlarını, hatta silahlı kuvvetleri dahi yönlendirme kabiliyeti geliştirmiş hain FETÖ’nün olduğu biliniyor. Allah’a şükür ki MHP’nin tez ve görüşleri bugün hükümet dahil herkesçe kabul görmüş ve böylece tüm hain planlar bozulmuş, devlet hainlerden arındırılmış, bir zamanlar FETÖ tarafından kalleşçe kandırılmış olan ( bizzat Ak parti yöneticilerinin kendi beyanlarına göre ) Ak Parti dahi artık gözlerini açmış ve Türkiye menfaatine Cumhur İttifakındaki MHP’nin ağırlığı ile daha milliyetçi politikalar izlemeye başlamıştır. Dileğimiz Ak Partinin bir adım daha atarak MHP’nin sürekli dile getirdiği konu olan FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda da bir şeyler yapmaya başlaması ve böylece devleti hainlerden tamamen arındırmasıdır. Zira görülen o ki MHP bu konunun peşini bırakacak gibi gözükmüyor. Nasıl bıraksın? Bu husus Cumhur İttifakının temel harcı ve en önemli birleştirici ittifak tezi olan tamamen bir “BEKA” meselesidir!   “Onlara (Rum politikacılara) söyleyin burası bağımsız bir Cumhuriyet’tir.” Rauf DENKTAŞ   Av. Bülent Demirbaş                                                                          

Ak Parti’nin Kuzey Kıbrıs politikalarını incelemek hakikaten çok çetrefilli bir konudur. Zira Kıbrıs sorununu Ak Parti döneminde incelemek demek zik zakları ve gel gitleri ile günün şart ve koşullarına göre birbiriyle tamamen ters siyasi stratejik hamlelere şahit olunmuş bir dönemi incelemek anlamına gelmektedir. Evet, KKTC’de bir seçim yapıldı ve seçimi Türkiye’de milliyetçi-muhafazakar-ulusalcı hemen her kesimin desteklediği Sayın Ersin Tatar kazandı ve bu zafer ülkemizde büyük sevinçle karşılandı. Peki neden? Çünkü seçimler öncesi diğer aday olan Mustafa Akıncı’nın çok tepki çeken eski bir röportajı servis edildi. Sayın Mustafa Akıncı'nın verdiği bu röportaj sırasında sarf ettiği; "Kıbrıs'ta çözüm için topraklarımızdan bir kısmını Rumlara geri vermeliyiz" sözleri büyük infial yaratarak herkesin seçimi diğer adayın kazanması için dua etmesine neden oldu. Hatta Türkiye’den üstü kapalı bir kısım destek çalışmaları yapıldığı da iddia edilmekte. Amenna da burada dikkatlerden kaçan husus bu görüşünün Annan Planı ve sonrasında bir zamanlar Ak Parti tarafından da dile getirildiği, politik olarak üzerinde çalışıldığı ve buna karşı olan merhum Sayın Denktaş’ın nasıl tasfiye edilmeye çalışıldığı zamanların unutulmuş olmasıdır.

 

Batı tarafından Kıbrıs Rum Kesiminin AB üyeliği süreci olan 2002 yılında Kıbrıs’ın tek ve bütün olarak AB’ye girmesi projelendirilmişti.  O dönemi hatırlayınız/araştırınız, Ak Parti Hükümetinin lideri Sayın Erdoğan “40 yıllık Kıbrıs politikasının gözden geçirilmesi ve Denktaş ile Kıbrıs sorununda ilerleme sağlanmasının zora girdiği” görüşünü dillendirmeye başlamıştı. Ancak bu görüş, “milli davanın” terk edildiği argümanını işleyerek Türkiye’deki milliyetçi unsurları harekete geçirme başarısını gösteren merhum Sayın Denktaş’ın başarılı hamlesiyle bir süreliğine askıya alınmıştı. Bilhassa o projeye ve yaşananlara o dönem MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli önderliğinde ülkücü camia da yekûn olarak şiddetle karşı durmuşlardı. Kıbrıs adasının AB’ye “birleşik” biçimde girebilmesi için son şans sayılan BM’nin bu planını destekleme kararı alan Ak Parti Hükümeti Annan Planını da hararetle desteklemişti. 24 Nisan 2004’te gerçekleştirilen referandumda Kıbrıslı Türklerin yüzde 65 oranında Evet oyu verdiler. Ancak Türklere az da olsa haklar verilmesini içlerine sindiremeyen ve adanın tamamında tek hakim güç olmak isteyen Rumların “hayır” oyu vermesiyle plan kabul edilmemiş ve rafa kalkmıştı. Annan Planı denilen ve Kıbrıs Türkünü yok edecek planın kabulü için o dönemin Ak Parti Başbakanı Abdullah Gül ve dönemin Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın tedavisinin devamı için Ankara'ya gelmiş olan Sayın Denktaş'a siyasi baskı kurdukları iddia edilmiş ve Annan Planı'nı hemen imzalamasını istedikleri dile getirilmiş ancak merhum Sayın Denktaş ve ekibinin sağlam direnci ve Annan Planının adadaki Türkler için esasında bir yok oluş planı olduğunu çok iyi bilmeleri nedeniyle bunun gerçekleşmediği yazılıp çizilmişti. Ak Parti iktidarı yeniden federasyon ve Birleşik Kıbrıs politikasını savunurken buna direnen Denktaş'a o dönem maalesef ağza yakışmayan laflar dahi edilmişti. İsteyen o dönemi hatırlamak için arşivlerden tarayabilir. Hatta bu satırları okuyan çoğunuzun hatırladığına da eminim ki, o süreçte merhum Sayın Denktaş'a "Git memleketinde konuş, Türkiye'de işin ne?" denecek kadar dahi ileri de gidilmişti.

 

Denktaş'ın karşı çıktığı ve değişiklik yapılması gerektiğini söylediği Annan Planı tam dört kez değiştirilerek en son 2004 Nisan ayındaki referandumda oylanmıştı. KKTC halkı belki de baskı ve tehditlere kadar varan nedenler ve olmayacak vaatlerle Annan Planı'na “evet” derlerken Rumlar Başkan'ları EOKA'cı Papadopulos'un telkini ile “hayır” demişlerdi. Ancak ne var ki Rumların bu olumsuz ve istenmeyen davranışlarına rağmen Rumlar Avrupa Birliği'ne yine de üye yapıldılar. O tarihlerde haber ve yorumları incelediğimizde ise tam bir Türk Milliyetçisi olan Sayın Denktaş’ın o süreçte kararını sırf Türkiye makamları ile ters düşmemek, bir krize neden olmamak için seçimlerde aday olmamak yönünde aldığını görüyoruz.

 

O dönem bu plana MHP hakikaten çok sert muhalefet etmiş, bu planı Sayın Devlet Bahçeli bir ihanet planı olduğunu defaatle dillendirmişti. Ülkücü camia Annan Planına canhıraş karşı çıkmaktayken MHP ise yazılı ve görsel medyada avazı çıktığı kadar Türk Milletini uyarmaya çalışmıştı. MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli o dönem bizzat KKTC’ye bir kısım ziyaretlerde bulunmuştu ve o plan hakkında MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli;

''Annan Planı, KKTC'nin birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında tamamen varlığını ortadan kaldırarak, Kıbrıs Türk toplumunu bir azınlık toplumu haline dönüştürecek tuzak bir plandır. Bu planı kabul etmemiz mümkün değildir'' diye beyanlarda bulunmuştu.

KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ise revize edilmiş de olsa Annan Planına ilişkin olarak; “Türkiye’den anlaşmayı imzalamam için baskı gelirse çekilirim, yerime başkasını bulurlar” şeklinde bir açıklama dahi yapmıştı.

 

Peki, o süreçte Ak Parti, bilhassa Sayın Erdoğan ne düşünüyordu? Evet, Annan Planını hararetle destekliyor, kabulü için çaba harcıyorlardı da Kıbrıs’ta çözüm için toprak verme konusunda bilhassa ne düşünüyorlardı. Cumhurbaşkanı adayı Sayın Mustafa Akıncı’nın Kıbrıs sorununu toprak vererek çözme önerisine ilişkin röportajını kabul etmek mümkün değildir. Lakin şaşıracaksınız ama çoğu kişinin unuttuğu belli, Sayın Erdoğan’ın eski bir beyanına ilişkin video Kuzey Kıbrıs seçimleri hasebiyle yeniden gündeme geldi. Bu videoda Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Amerika Birleşik Devletlerinde Harvard Üniversitesi'nde 2004 yılında basın önünde konuşurken bir soru soruluyor;

''Ortadoğu'da Demokrasi, Avrupa'da Çoğulculuk ve Türkiye Perspektifi'' konulu konferansında, bir katılımcının ''Kıbrıs konusunun çözümünde adadan karşı tarafa toprak verilecek mi?''

Sayın Erdoğan’ın verdiği cevabı ağzım bir karış açık dinliyorum;

"Kıbrıs konusunda arkadaşımızın sorusunda yatan, oradan 1 metre toprak verecek misiniz? Biliyorsunuz şu an yüzde 36'sı KKTC'nin yaşam alanıdır. Belli bir oranda bu tür toprağı verebiliriz. Biz garantör ülke olarak tavsiye ederiz, KKTC bu yaklaşımı gösterir. Buranın çözüme kavuşturulması çok çok daha önemlidir." diye cevap veriyor Sayın Erdoğan.

 

Yorum yok. Sayın Mustafa Akıncı 2004’deki Ak Parti ve Sayın Erdoğan’ın görüşlerinin hala tesirinde midir yoksa başka nedenler mi var onu detayları ile şu aşamada bilemeyiz. Zamanla daha fazla hakikat ortaya çıkacaktır eminim. Zira tüm tarihsel olaylar gibi belki de o dönemi de tüm etken ve nedenlerle kül olarak tamamen okuyup, düşünüp bir bütün olarak değerlendirmek, anlamak gerekmektedir. Ancak gündem hasebiyle Kıbrıs sorunu en baştan bu yana tüm olay ve nedenlerle yeniden tefekkür ve değerlendirmek için hatırlamak da faydalı olacaktır düşüncesiyle şimdilik buraya küçük bir hatırlatma notu düşmüş olalım.

 

Gerek Annan Planı, gerek çözüm süreci gibi dönemlerde yaşanan menfur çözülme süreçlerini Türkiye büyük bir dehşetle yaşadı. Şimdi Türkiye Devleti çıkarları aleyhine o dönemlerdeki planların ve çalışmaların ardında esasında devlete sızmış ve o dönem devleti ve devlet adamlarını, hatta silahlı kuvvetleri dahi yönlendirme kabiliyeti geliştirmiş hain FETÖ’nün olduğu biliniyor. Allah’a şükür ki MHP’nin tez ve görüşleri bugün hükümet dahil herkesçe kabul görmüş ve böylece tüm hain planlar bozulmuş, devlet hainlerden arındırılmış, bir zamanlar FETÖ tarafından kalleşçe kandırılmış olan ( bizzat Ak parti yöneticilerinin kendi beyanlarına göre ) Ak Parti dahi artık gözlerini açmış ve Türkiye menfaatine Cumhur İttifakındaki MHP’nin ağırlığı ile daha milliyetçi politikalar izlemeye başlamıştır. Dileğimiz Ak Partinin bir adım daha atarak MHP’nin sürekli dile getirdiği konu olan FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda da bir şeyler yapmaya başlaması ve böylece devleti hainlerden tamamen arındırmasıdır. Zira görülen o ki MHP bu konunun peşini bırakacak gibi gözükmüyor. Nasıl bıraksın? Bu husus Cumhur İttifakının temel harcı ve en önemli birleştirici ittifak tezi olan tamamen bir “BEKA” meselesidir!

 

“Onlara (Rum politikacılara) söyleyin burası bağımsız bir Cumhuriyet’tir.”

Rauf DENKTAŞ

 

Av. Bülent Demirbaş                                                                          

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.