Ahi Evran İle Nasreddin Hoca Aynı Kişi midir ?

KÜLTÜR 17.12.2022 - 23:29, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

Ahi Evran İle Nasreddin Hoca Aynı Kişi midir ?

İndependent Yazarı Mehmed Mazlum Çelik, Prof. Dr. Mikail Bayram tarafından ortaya atılan ''Ahi Evran ile Nasreddin Hoca aynı kişidir'' savına karşlı Prof. Dr. Hayri Kaplan'ın, Ahi Evran ile Nasreddin Hoca'nın aynı kişiler olmadığına ve Ahi Evran'ın Cacabey tarafından öldürülmediğine dair argümanlarını okuyucularıyla paylaştı.

İŞTE MEHMED MAZLUM ÇELİK'İN YAZISINDA AHİ EVRAN İLE İLGİLİ O BÖLÜMLER :      Prof. Dr. Mikail Bayram'ın çalışmalarında en sıra dışı iddialar şu şekilde özetlemek mümkün; Mevlana taraftarları Anadolu işgalcisi olan Moğollarla yakın ilişki hatta ittifak içerisindedir. Ahi Evren, Nasrettin Hoca'dır.  Nasrettin Hoca, Şems-i Tebriz-i cinayetinde rol almıştır.  Mevlana taraftarları Nasrettin Hoca'nın cinayetinde rol almıştır.     Nasrettin Hoca Akşehirli mi Kırşehirli mi? Mikail Bayram'ın en önemli iddialarının başında Ahi Evren Hace Nasre'd-din olduğudur. Yani Nasrettin Hoca ile Ahi Evren'in aynı kişiler olduğunu belirtir. Oysa Hayri Kaplan'a göre Bayram'ın iddiasının dayandığı belge yalnızca kâtip hatasından ibarettir: Aynı varağın biri ön yüzünde, diğeri arka yüzünde bulunan bu iki yazının aynı tarihte, aynı konuyla, içinde yer alan aynı yer ve aynı şahıs adlarıyla ilgili olup, birinin diğerinin ikinci adımı olduğunu ve daha önemlisi birinin Kırşehri diğerinin Akşehir Meclis-i Vâlâsı'ndan sadır olan iki ayrı mazbata olmadığını, ikisinin de aynı mazbatadan istifadeyle hazırlanan iki yazı olduğunu, ikincisinde geçen 'Akşehir'de medfûn olan Ahi Evran' ifadesindeki 'Akşehir' kelimesinin kâtibin sehvinden kaynaklandığını, doğrusunun 'Kırşehri' olması gerektiğini anlamakta zorlanmıyoruz. Aksi takdirde, birini Kırşehri'nden, diğerini Akşehir'den çıkan resmî yazılar olarak kabul edip Bayram'ın ifadesiyle 'Kırşehir Meclis-i Valâ'sından sadır olan bir mazbatada Ahi Evren Zaviyesi'nin ve bu zaviye postnişinlerinin Kırşehir'de oldukları kayıtlı iken Akşehir Meclis-i Valâ'sından sadır olan mazbatada ise Ahi Evren Zaviyesi ve bu zaviye post-nişinlerinin Akşehir'de olduğundan söz edilmektedir' dersek, Ahi Evran Zâviyesi postnişinleri Şeyh Osman ve Şeyh Abdullah'ın aynı tarihte hem Kırşehri'nde, hem Akşehir'de şeyhlik yaptıklarını, Çanakcı nâm-ı diğer Kurna Tepesi diye anılan yerin (karyenin) hem Kırşehri'nde, hem Akşehir'de olduğunu söylememiz anlamına gelir.   Bu bağlamda 'Akşehir'e yerleşen bu Ahiler zamanla Pirleri ve liderleri olan Hace Nasirü'd-din için onun ölümünden 22 yıl sonra Akşehir'de türbe inşa ettiler. Makam olan bu türbenin kitabesinden 683 (1284) tarihinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Nitekim Osmanlı döneminde Akşehir Meclis-i Vâlâ'sı bu türbede medfun olan zatın Ahi Evren Hace Nasre'd-din olduğunu tescil etmişlerdir (Bkz. Burada Levha VIII.). Bu tesbit Ahi Evren Hace Nasirü'd-din Mahmud'un Akşehir'de türbesi bulunan Meşhur-i Cihan olan ve 'Lataif' (Fıkralar)'in sahibi bulunan Hace Nasirü'd-din veya Molla Nasreddin diye şöhret bulan zat ile aynı kişi olduğuna dair şüpheleri izale etmektedir.' diyerek iddialarını bu iki yazıya dayandıran Bayram'ın Kırşehir'de medfun olan zatın Ahi Evran, Akşehir'de medfun olan zatın Hoca Nasreddin olduğunu belirten onlarca Osmanlı arşiv belgesine değinmeden kâtip hatası nedeniyle 'Akşehir'de medfûn Ahi Evran' ifadesinin yer aldığı tek yazıyı asıl alması ilginçtir. (Tahrif ve Tashih)   Nasrettin Hoca'yı Mevlana'nın müridi Nureddin Caca mı öldürdü?     Mikail Bayram'ın bir diğer önemli iddiası Mevlana'nın oğlu Alâeddin Çelebi ve Nasrettin Hoca'nın; Nureddin Caca (Mevlana'nın müridi) tarafından öldürülmesidir.  Kaplan'a göre Bayram'ın burada iki temel hatası bulunuyor. İlki tamamen tercüme hatasından kaynaklı olarak isimleri yanlış aktarmasıdır. İkincisi ise aktardığı olaydaki mekânların yanlış bir şekilde verilmiş olmasıdır: Bayram'ın naklettiği cümlelerin hemen öncesine bakarak hepsini bir bütün olarak okuduğumuzda şu iki husus ortaya çıkıyor:  Birincisi: İsyanı bastıran Nûruddîn Caca Kırşehir emîridir fakat bu olay Kırşehir'de değil Aksaray'da, Aksaray'daki Sâlime Kalesinin bulunduğu yerde gerçekleşmiştir. Aksaray ve çevresinde altı ay boyunca fitne ve fesat içinde isyanını sürdüren Esed(üddîn) Emîr Âhur (Aksaray'ın doğusunda Melendiz suyu üzerindeki) Sâlime Kalesine yerleşmiş, orayı merkez edinmiştir. Caca bu kaleyi ordusuyla kuşatıp onu kaleden çıkarmış, onu ve ona tabi olan isyancıları, Hâricîleri öldürmüşlerdir. İkincisi: Aksarâyî'nin kullandığı 'o' zamiri, Bayram'ın iddia ettiği gibi Ahi Evran'a değil, Esed Emîr Âhur'a işaret etmektedir. Zamir, ismin yerini tutuğuna göre, metinde geriye gidilerek o zamirin kimi işaret ettiği tespit edilir. Aksarayî de metinde bu zamirin işaret ettiği ismi az öncesinde zikretmiştir: (Önceleri II. İzzüddîn Keykavus'un adamlarından olan) Emîr Âhur Esed(üddîn). Atıfta bulunduğu kaynakta bu olayın Aksaray'da gerçekleştiği, muhasara edilen kalenin Sâlime Kalesi, orduyla üzerine yürünen, kaleden dışarı atılan isyan liderinin Emîr Âhur olduğu belirtilmesine rağmen, bu olayın Kırşehir'de gerçekleştiğini, Caca tarafından üzerine yürünen, kaleden atılan isyan liderinin Ahi Evran olduğunu iddia edebilen, '… İşte Kerimü'd-din el-Aksarayî'nin yukarıda sunduğumuz sözlerinde bir "o" zamiri ile Ahi Evren Hace Nasîrü'd-din'e işaret etmiş olduğu anlaşılmaktadır.' Ve '… 'o' zamiri ile Ahi Evren Şeyh Nasirü'd-din Mahmud'a işaret ettiğine inanmamak mümkün değildir' diyebilen bir tarihçinin burada sergilediği tutumun, Müsâmeretü'l-Ahbâr'ın bu cümlelerine bakacak olan tarihçiler ve okurlar tarafından değerlendirilecektir. Farsça bileni de bilmeyeni de, Müsâmeretü'l-Ahbâr'ın bu cümlelerini birazcık Farsça bilgisine sahip herhangi birine gösterse ve söz konusu 'o' zamirinin kimi işaret ettiğini sorsa alacağı cevap şu olacaktır: 'Metindeki zamirin bir sahibi var, metinde biraz öncesindeki satırlarda geçen bir kişiye işaret etmektedir, o kişi de iki üç satır öncesinde adı geçen Emîr Âhur'dur.' Özetle söyleyecek olursak Mikail Bayram iddialarında Ahi Evran ve Emîr Âhur'u tercüme hatasından kaynaklı olarak yanlış aktardığı Kaplan tarafından savunulmaktadır.  
İndependent Yazarı Mehmed Mazlum Çelik, Prof. Dr. Mikail Bayram tarafından ortaya atılan ''Ahi Evran ile Nasreddin Hoca aynı kişidir'' savına karşlı Prof. Dr. Hayri Kaplan'ın, Ahi Evran ile Nasreddin Hoca'nın aynı kişiler olmadığına ve Ahi Evran'ın Cacabey tarafından öldürülmediğine dair argümanlarını okuyucularıyla paylaştı.

İŞTE MEHMED MAZLUM ÇELİK'İN YAZISINDA AHİ EVRAN İLE İLGİLİ O BÖLÜMLER : 

 

 

Prof. Dr. Mikail Bayram'ın çalışmalarında en sıra dışı iddialar şu şekilde özetlemek mümkün;

Mevlana taraftarları Anadolu işgalcisi olan Moğollarla yakın ilişki hatta ittifak içerisindedir. Ahi Evren, Nasrettin Hoca'dır. 

Nasrettin Hoca, Şems-i Tebriz-i cinayetinde rol almıştır. 

Mevlana taraftarları Nasrettin Hoca'nın cinayetinde rol almıştır.

 

 

Nasrettin Hoca Akşehirli mi Kırşehirli mi?

Mikail Bayram'ın en önemli iddialarının başında Ahi Evren Hace Nasre'd-din olduğudur.

Yani Nasrettin Hoca ile Ahi Evren'in aynı kişiler olduğunu belirtir.

Oysa Hayri Kaplan'a göre Bayram'ın iddiasının dayandığı belge yalnızca kâtip hatasından ibarettir:

Aynı varağın biri ön yüzünde, diğeri arka yüzünde bulunan bu iki yazının aynı tarihte, aynı konuyla, içinde yer alan aynı yer ve aynı şahıs adlarıyla ilgili olup, birinin diğerinin ikinci adımı olduğunu ve daha önemlisi birinin Kırşehri diğerinin Akşehir Meclis-i Vâlâsı'ndan sadır olan iki ayrı mazbata olmadığını, ikisinin de aynı mazbatadan istifadeyle hazırlanan iki yazı olduğunu, ikincisinde geçen 'Akşehir'de medfûn olan Ahi Evran' ifadesindeki 'Akşehir' kelimesinin kâtibin sehvinden kaynaklandığını, doğrusunun 'Kırşehri' olması gerektiğini anlamakta zorlanmıyoruz.

Aksi takdirde, birini Kırşehri'nden, diğerini Akşehir'den çıkan resmî yazılar olarak kabul edip Bayram'ın ifadesiyle 'Kırşehir Meclis-i Valâ'sından sadır olan bir mazbatada Ahi Evren Zaviyesi'nin ve bu zaviye postnişinlerinin Kırşehir'de oldukları kayıtlı iken Akşehir Meclis-i Valâ'sından sadır olan mazbatada ise Ahi Evren Zaviyesi ve bu zaviye post-nişinlerinin Akşehir'de olduğundan söz edilmektedir' dersek, Ahi Evran Zâviyesi postnişinleri Şeyh Osman ve Şeyh Abdullah'ın aynı tarihte hem Kırşehri'nde, hem Akşehir'de şeyhlik yaptıklarını, Çanakcı nâm-ı diğer Kurna Tepesi diye anılan yerin (karyenin) hem Kırşehri'nde, hem Akşehir'de olduğunu söylememiz anlamına gelir.

 

Bu bağlamda 'Akşehir'e yerleşen bu Ahiler zamanla Pirleri ve liderleri olan Hace Nasirü'd-din için onun ölümünden 22 yıl sonra Akşehir'de türbe inşa ettiler. Makam olan bu türbenin kitabesinden 683 (1284) tarihinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Nitekim Osmanlı döneminde Akşehir Meclis-i Vâlâ'sı bu türbede medfun olan zatın Ahi Evren Hace Nasre'd-din olduğunu tescil etmişlerdir (Bkz. Burada Levha VIII.). Bu tesbit Ahi Evren Hace Nasirü'd-din Mahmud'un Akşehir'de türbesi bulunan Meşhur-i Cihan olan ve 'Lataif' (Fıkralar)'in sahibi bulunan Hace Nasirü'd-din veya Molla Nasreddin diye şöhret bulan zat ile aynı kişi olduğuna dair şüpheleri izale etmektedir.' diyerek iddialarını bu iki yazıya dayandıran Bayram'ın Kırşehir'de medfun olan zatın Ahi Evran, Akşehir'de medfun olan zatın Hoca Nasreddin olduğunu belirten onlarca Osmanlı arşiv belgesine değinmeden kâtip hatası nedeniyle 'Akşehir'de medfûn Ahi Evran' ifadesinin yer aldığı tek yazıyı asıl alması ilginçtir.

(Tahrif ve Tashih)

 

Nasrettin Hoca'yı Mevlana'nın müridi Nureddin Caca mı öldürdü?

 

 

Mikail Bayram'ın bir diğer önemli iddiası Mevlana'nın oğlu Alâeddin Çelebi ve Nasrettin Hoca'nın; Nureddin Caca (Mevlana'nın müridi) tarafından öldürülmesidir. 

Kaplan'a göre Bayram'ın burada iki temel hatası bulunuyor. İlki tamamen tercüme hatasından kaynaklı olarak isimleri yanlış aktarmasıdır.

İkincisi ise aktardığı olaydaki mekânların yanlış bir şekilde verilmiş olmasıdır:

Bayram'ın naklettiği cümlelerin hemen öncesine bakarak hepsini bir bütün olarak okuduğumuzda şu iki husus ortaya çıkıyor: 

Birincisi: İsyanı bastıran Nûruddîn Caca Kırşehir emîridir fakat bu olay Kırşehir'de değil Aksaray'da, Aksaray'daki Sâlime Kalesinin bulunduğu yerde gerçekleşmiştir. Aksaray ve çevresinde altı ay boyunca fitne ve fesat içinde isyanını sürdüren Esed(üddîn) Emîr Âhur (Aksaray'ın doğusunda Melendiz suyu üzerindeki) Sâlime Kalesine yerleşmiş, orayı merkez edinmiştir. Caca bu kaleyi ordusuyla kuşatıp onu kaleden çıkarmış, onu ve ona tabi olan isyancıları, Hâricîleri öldürmüşlerdir.

İkincisi: Aksarâyî'nin kullandığı 
'o' zamiri, Bayram'ın iddia ettiği gibi Ahi Evran'a değil, Esed Emîr Âhur'a işaret etmektedir. Zamir, ismin yerini tutuğuna göre, metinde geriye gidilerek o zamirin kimi işaret ettiği tespit edilir. Aksarayî de metinde bu zamirin işaret ettiği ismi az öncesinde zikretmiştir:

(Önceleri II. İzzüddîn Keykavus'un adamlarından olan) Emîr Âhur Esed(üddîn). Atıfta bulunduğu kaynakta bu olayın Aksaray'da gerçekleştiği, muhasara edilen kalenin Sâlime Kalesi, orduyla üzerine yürünen, kaleden dışarı atılan isyan liderinin Emîr Âhur olduğu belirtilmesine rağmen, bu olayın Kırşehir'de gerçekleştiğini, Caca tarafından üzerine yürünen, kaleden atılan isyan liderinin Ahi Evran olduğunu iddia edebilen, 
'… İşte Kerimü'd-din el-Aksarayî'nin yukarıda sunduğumuz sözlerinde bir "o" zamiri ile Ahi Evren Hace Nasîrü'd-din'e işaret etmiş olduğu anlaşılmaktadır.'

Ve '… 'o' zamiri ile Ahi Evren Şeyh Nasirü'd-din Mahmud'a işaret ettiğine inanmamak mümkün değildir' diyebilen bir tarihçinin burada sergilediği tutumun, Müsâmeretü'l-Ahbâr'ın bu cümlelerine bakacak olan tarihçiler ve okurlar tarafından değerlendirilecektir. Farsça bileni de bilmeyeni de, Müsâmeretü'l-Ahbâr'ın bu cümlelerini birazcık Farsça bilgisine sahip herhangi birine gösterse ve söz konusu 'o' zamirinin kimi işaret ettiğini sorsa alacağı cevap şu olacaktır:

'Metindeki zamirin bir sahibi var, metinde biraz öncesindeki satırlarda geçen bir kişiye işaret etmektedir, o kişi de iki üç satır öncesinde adı geçen Emîr Âhur'dur.'


Özetle söyleyecek olursak Mikail Bayram iddialarında Ahi Evran ve Emîr Âhur'u tercüme hatasından kaynaklı olarak yanlış aktardığı Kaplan tarafından savunulmaktadır.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.